Nükleersiz İran, milletsiz İsrail
- GİRİŞ24.06.2025 09:00
- GÜNCELLEME24.06.2025 12:55
İran İsrail savaşında cepheler genişliyor. İsrail ile İran’ın 12 gündür birbirlerine yönelik stratejik saldırıları ABD, Yemen, Katar ve Irak ekseninde genişledi. ABD, İran’daki nükleer tesisleri vurdu. Yemen’in bir bölümünü yöneten Husi rejimi, İran lehine savaşa dahil olduğunu duyurdu. İran ise İsrail’i vurmasının ardından Katar ve Irak’taki ABD üslerine balistik füze fırlattı. ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ senaryolarını tırmandıran İran’ın son saldırısında, “ülke halklarının değil, sadece ABD’nin hedef alındığı” duyurularak itidalli üslup kullandı.
İyimser tahminler savaşın süratle neticelenmesi yönünde. Fakat Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi yıllara yayılabilecek bir çatışma ortamının oluşması da ihtimaller dahilinde.
İran’dan yana da İsrail’den yana da birçok kritik noktanın vurulduğu savaşta harp tarihine geçecek ilginç anekdotlar ve stratejiler yer alıyor...
SİYASİ KURMAYLAR HEDEF ALINMIYOR
İsrail de İran da karşı ülkenin “rejimini” hedef almasına rağmen 12 gün boyunca siyasi kurmaylardan hiç kimse hedef alınmadı.
İran’da dini lider Hamaney hala hayatta.
İran parlamentosunda mevcut rejimin kilit taşını oluşturan siyasi kadrolardan kimse vurulmadı.
İsrail cephesinde hükümetten veya Netanyahu’nun partisi Likud’dan kimse İran füzelerinin hedefi olmadı.
Bunun yanı sıra İsrail, devlet televizyonunu vuracak kadar ileri gidiyor.
İran ise Mossad karargahlarını bile bombalayıp taş yığınına çevirebiliyor..
NEDEN HAYFA
Savaşın ilk birkaç gününde İran’ın neredeyse bütün komuta kademesi yok edilmesine rağmen Tahran rejimi İsrail’e karşı ince bir harp politikası seyrediyor.
İran balistik füze saldırılarında Tel Aviv’in yanı sıra ısrarla İsrail’in kuzeyini hedef alıyor.
12 gündür hemen her füze İsrail’in en ucundaki Hayfa’yı vuruyor.
Hayfa liman kenti özelliğiyle öne çıkıyor. Bu kentin asıl kilit faktörü son 20 aylık nüfus hareketliliği..
7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’nden İsrail içlerine taarruz eden Filistinli mücahidler, daha sonra düzenledikleri roket salvolarıyla “İsrail’in güney bölgesini” yaşanmaz kıldı. İsrail’de esir alınıp Gazze’ye getirilenlerin tamamı da bu güney bölgelerindendi. İsrail’in “aşağısı” korku ve yıkımın adresi oldu. Çare ise İsrail’in “yukarısını” diri tutarak içtimai hareketliliği oradan devam ettirmekti.
Gazze’nin komşusu olan Güney İsrail’deki yerleşimciler çoğunlukla orta ve kuzey bölgelere kaydırıldı.
Özellikle çifte vatandaş olan İsraillilerin işgal ülkesini terk etmemesi için Netanyahu hükümeti olağandışı gayret sarf etti.
İsrail’in güneyinden kaçanlar için en sığınaklı ‘liman’ Hayfa kenti oldu.
Buradaki oteller ve otel benzeri oluşturulan butik yerleşimlere ‘güneyliler’ yerleştirildi. Kendilerine ciddi yardımlar yapıldı.
13 Haziran’a kadar bir şekilde idare edilerek vaziyet kurtarıldı.
Fakat 13 Haziran’da İsrail’in şok hava baskınına misillemelerle karşılık verebilen İran, ısrarla İsrail’in bu zayıf karnını hedef aldı...
İSRAİL’E KARŞI SİNİR HARBİ
Sağ gösterip sol vurdu İran; Tel Aviv’i gösterip Hayfa’yı vurdu..
Hamas’tan kaçan İsrailliler İran’a tutuldu.
Gazze’nin kısa menzilli roketlerinden uzaklaşan ‘güneyli’ İsrailliler, ‘kuzeyde’ İran’ın balistik füzelerine yakalandı..
İlk günden bu yana hep Hayfa’yı vuran İran, isabet ettirse de ettirmese de bu bölgeyi korku, panik, endişe ve belirsizlikle yüzleştirdi.
İşte kritik ayrıntı buradaydı...
İKİNCİ FAZDA YİNE PSİKOLOJİK HARP
İran’ın İsrail’i hedef alan balistik füze saldırılarında benzer bir taktik daha icra edildi..
İran, füzelerini hep gece saatlerinde fırlattı. İsrailliler füzelere uykularında yakalandı. İsrail medyası, saldırılarda şu ana kadarki 1.213 yaralanma vakasının büyük çoğunluğunun sığınaklara kaçarken oluşan izdiham ve panik neticesinde oluştuğunu duyurdu.
Sığınaklara kaçabilenler ise gece en derin uykularında sürekli ‘ihtar’ mesajları aldı.
İsraillilere her gece eziyet oldu...
Derken, İran son 2 gündür farklı bir konsepte geçti.
Yine saldırılarını “gece” düzenleyeceği vurgularıyla verilen gözdağı mesajlarına rağmen gece karanlığında düşük çaplı atışlar yapıldı.
İsrail, bu düşük dozajlı füzeleri, İran’ın etkinliğinin kırıldığı şeklinde yorumladı.
Böylelikle gecenin ardından İsrailliler daha fazla gündelik hayatta görünür oldu.
İşte İran, ikinci fazdaki hamlesini tam bu aşamada yaptı. 21 Haziran ve 22 Haziran sabahları İsrail’e beklenmedik füzeler fırlatıldı. Yine Tel Aviv ve Hayfa’da stratejik noktalar vuruldu.
Geceleri süren kabus, İsrailliler için artık gündüze de sıçramış oldu..
İSRAİL İÇİN NÜKLEERDEN DAHA AĞIR SONUÇ
Ve beklenen oldu...
İran’ın ‘Hayfa’ ve ‘geceli’ saldırılarının altında yatan ana gaye netice verdi.
20 aydır Gazze endişesiyle yatıp kalkan.. Fakat Gazze’de karşılarında bir devlet mekanizması ve devlet gücü olmaması realitesiyle görece daha az yıpranan İsrailliler..
İran gibi sistemli bir devlet aygıtının Demir Kubbe’yi ‘Delik Kubbe’ye çeviren böylesi atışları sonrası direnç noktasını kaybetti.
İsrail’den kaçışlar başladı.
Çifte vatandaşlığı bulunan İsrailliler teker teker ülkeyi terk etti. Birçok ülke, İsrail’deki çifte vatandaşlarına kapı açtı. ABD dahi İsrail’i terk etmek isteyen ABD vatandaşları için tahliye çalışmaları başlattığını duyurdu.
Ayrıca İsrailliler denizden kendilerine en yakın nokta olan Güney Kıbrıs’a kaçmaya başladı..
Savaşa karşı çıkan, askere gitmeyi reddeden Haredi Yahudileri başta olmak üzere İsrailliler’in işgal topraklarından ayrılış süreci ivme kazandı.
Durumun vehametini bilen Netanyahu hükümeti, öncelikle İran saldırılarındaki tahribatı gizlemek için medyaya sansür uyguladı. İsraillilere “her şey süt liman” algısı oluşturuldu..
Fakat her gece birbirlerini sığınak yollarında ezen.. Uykusu zehir olan.. Tepelerinden yıldız değil roket kayan.. İsabetli atışlarda sığınakları mezarlığa dönen İsraillilerden gerçekler gizlenemedi.
Bu defa Netanyahu hükümeti, İsraillilerin yurt dışına çıkışına kısıtlama uygulamaya başladı.
İsrail’den yalnızca yabancı turistler ve diplomatların çıkmasına müsaade edileceği, İsraillilerin ise yalnızca 'istisna komitesinin' onayıyla uçabileceği duyuruldu.
NÜKLEERSİZ DEVLET, MİLLETSİZ DEVLET
İşte İsrail-İran savaşının en can alıcı noktası burada beliriyor..
Teknoloji ve iktisadi gücünün yanı sıra yurt dışı diasporasının gücüyle ayakta durup, iç cephede yalnızca 10.1 milyonluk nüfusa yaslanabilen İsrail, “devlet” olabilmesinin en hayati unsuru olan nüfus faktörünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Dünya siyasi tarihi, büyük devlet olmanın en temel bileşeninin “büyük ideoloji”, “büyük sınır” ve “büyük nüfus” olduğu hakikatini tescillemiştir.
‘Büyük İsrail’ hülyasıyla Ortadoğu’da işlemediği cinayet, girmediği kılık, almadığı ah kalmayan Tel Aviv yönetimi;
Siyonist ideolojiye yaslanıp..
Şeytani “Arzı Mevud” sınırlarına göz dikerken..
Nüfus gibi hayati unsuru çoğaltamadan kaybediyor.
İsrail-İran savaşı işte bu pencereden daha çarpıcı bir manzara sunuyor.
*
İran –İslam coğrafyasında eskisi gibi sevilmese de- nükleer güç olmadan da müstakil bir devlet vasfıyla bölgede yerini alıp pek çok ülke gibi tarihi seyrini sürdürebilir.
Peki İsrail..
Yerleşik nüfusunu kaybederek.. İnsan gücü olmadan.. Toplumsal varlığı sürmeden.. Sosyal yapısı bulunmadan.. Demografik yapısı çökmüş şekilde...
Ayakta kalabilir mi?
Faruk Arslan / Haber 7
Yorumlar13