İddianame ve CHP'nin tutumu
- GİRİŞ17.11.2025 08:57
- GÜNCELLEME17.11.2025 08:57
Demokratik sistemlerde hukukun üstünlüğü ve hesap verebilirlik, yalnızca soyut normlar değil; toplumun adalet algısını, meşruiyeti ve yönetenlerin sorumluluk bilincini doğrudan etkileyen somut mekanizmalardır.
Görevden uzaklaştırılan, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve 402 ismin yer aldığı başsavcılık tarafından mahkemeye sunulan iddianame, bu ilkelerin hem kurumsal hem de bireysel düzeyde nasıl işlediğini gözlemlemek açısından örnek teşkil etmektedir.
İddianame ile ilgili yaklaşımların, yorumların hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokratik hesap verebilirlik ve şeffaflık, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı ilkeleri çerçevesinde ele alınması ve özellikle siyasi aktörlerin sorumluluklarını bunlar etrafında şekillendirmesi doğal beklentimizdir…
Hukukun üstünlüğü, modern demokratik devletlerin temel taşlarındandır. Bu ilke, devletin tüm organlarının ve bireylerin yasa önünde eşit olmasını ve devlet organlarının yasaya bağlı olarak hareket etmesini gerektirir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, bu eşitliğin sağlanmasının en kritik araçlarından biridir.
Keza, iddianame süreci, yargının kendi görevini tarafsız biçimde yerine getirdiğini göstermesi bakımından önemli bir göstergedir. Bu süreç aynı zamanda siyasi müdahalelere karşı bir sınavdır. Yargının bağımsızlığı, sadece iddianameyi hazırlamakla değil; süreç boyunca delil toplama, değerlendirme ve mahkeme kararının uygulanması aşamalarında da korunmalıdır.
Hukukun üstünlüğü, herhangi bir siyasi baskıya boyun eğmeden işlerse, demokratik sistemin meşruiyeti korunmuş olur. Bu baskı hesap verilmesi istenen mensupları bulunan siyasi parti yönetiminden de gelse, başka çevrelerden de gelse farketmez, bu konuda duruş net olmalıdır…
Hesap verebilirlik, kamu görevlilerinin ve seçilmişlerin eylemlerinin denetlenmesi ve sorumlu tutulabilmesi anlamına gelir.
Demokratik teoriler, hesap verebilirliği yalnızca seçim süreçleriyle sınırlı görmez; mali denetimler, yargı süreçleri ve şeffaflık mekanizmaları ile desteklenmesini gerekli kılar.
Yargısal süreç şu anda, seçilmiş bir belediye başkanının hukuki sorumluluğunu denetleyen somut bir araç olarak bu ilkeyi işletmektedir.
Eğer siyasi aktörler, hukuka ve hesap verebilirlik mekanizmalarına müdahale etmeden süreci izleyebiliyorsa, demokratik sistemin kurumlar arası denge ve kontrol mekanizmaları işliyor demektir.
Ancak, CHP Genel Başkanı’nın gerek mitingler, gerek her gün yaptığı dezenformasyon içeren konuşmalar üzerinden siyasi baskı veya müdahale girişimleri, hesap verebilirlik ilkesini zedelemekte ve kamunun başta CHP olmak üzere siyaset kurumuna güvenini azaltmaktadır…
Şeffaflık, hukuki ve siyasi süreçlerin toplumsal denetime açık olmasını ifade eder. Şeffaf bir iddianame süreci, yalnızca hukukun uygulanabilirliğini göstermekle kalmaz; aynı zamanda toplumun devlet kurumlarına olan güvenini pekiştirir.
Bilgiye erişim ve süreçlerin görünürlüğü, kamuoyunun hukukun işleyişine dair güvenini doğrudan etkiler. Bu bağlamda, süreç boyunca medya, sivil toplum ve bağımsız gözlemcilerin rolü önemlidir.
Hukukun uygulanabilirliğinin ve hesap verebilirliğin topluma görünür kılınması, demokratik sistemin şeffaflık ilkesiyle uyumlu hareket ettiğinin göstergesidir.
Siyasi aktörlerin şeffaflığı desteklemesi, demokratik olgunluğun ve kamu güveninin güçlendirilmesi açısından kritik öneme sahiptir.
CHP yönetimi ve diğer siyasi aktörlerin iddianame sürecine verdikleri tepkiler, hukuka saygı ve demokratik hesap verebilirlik düzeyinin somut göstergesi olarak görülmelidir.
Siyasi aktörlerin sorumluluğu, kendi partilerini, partililerini, yandaşlarını savunmakla sınırlı değildir; hatta yolsuzluk, yozlaşma iddiaları, hukuk dışılık karşısında böyle bir görevleri hiçbir şekilde yoktur; her daim en başta gelen görevleri hukukun üstünlüğünü savunmak ve sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesini desteklemektir.
Hukuka saygının sağlanması, siyasetin kendi çıkarları doğrultusunda yargıyı etkilemeye çalışmaması ve sürecin doğal işleyişine müdahale etmemesi ile mümkündür.
Bu yaklaşım, demokratik olgunluğun, siyasi sorumluluğun ve kamu güveninin korunmasının temel ölçütlerinden biridir. Siyasi aktörlerin hukuka uyum konusundaki tutumları, yalnızca kendi meşruiyetlerini değil; demokratik sistemin bütünlüğünü de doğrudan etkiler.
İddianameye yönelik tepkiler, toplumsal güvenin ve demokratik olgunluğun test edildiği bir mekanizma olarak da okunabilir.
Hukukun tarafsız uygulanması ve hesap verebilirlik mekanizmalarının etkin çalışması, toplumda adalet algısını güçlendirir.
Bir daha hatırlatalım ki, demokratik olgunluğun göstergesi, hukukun herkese eşit uygulanması, yargı bağımsızlığının korunması ve hesap verebilirliğin tavizsiz bir şekilde işletilmesidir.
Dolayısıyla bu iddianame dolayısıyla yeniden hatırlatmakta yarar var:
Hukukun üstünlüğü, siyasetin üzerinde yer alan evrensel bir ilkedir ve hiçbir siyasi aktör bu ilkenin dışında ayrıcalığa sahip olamaz.
Hesap verebilirlik, demokratik sistemin işleyişi açısından vazgeçilmezdir ve iddianame süreci, bu ilkenin somut bir sınavını sunmaktadır.
Şeffaflık, yargı ve siyaset arasındaki ilişkilerin toplum tarafından izlenmesini sağlayarak kamu güvenini güçlendirir.
Siyasi aktörler, hukuka saygı ve süreçlerin şeffaf yürütülmesini destekleyerek hem kendi meşruiyetlerini hem de demokratik sistemin bütünlüğünü korumakla yükümlüdür.
Kısacası, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı iddianamesi, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin demokratik sistemlerdeki önemini somut olarak gözler önüne sermektedir.
Genel Başkanı başta olmak üzere CHP yönetimi, ve diğer siyasi aktörler, hukuka saygı ve demokratik sorumluluğu öncelikli ilke olarak benimseyerek, toplumsal güveni ve demokratik meşruiyeti güçlendirmekle yükümlüdür.
Hukuk, siyasetin ekseninde hareket etmez; siyasiler ve kamu yönetiminde bulunan, kamu gücü, imkanı kullanan, kamusal sorumluluk taşıyanlar hukuk çerçevesinde hareket etmek zorundadır.
Yorumlar12
-
Semiha olt
4 saat önce
Şikayet Et
Hukukun bağımsız bir şekilde işlemediğini iddia edenler hukuku kendi taraflarına kullanmaya çalışıyorlar.Hukuk her dönemde tarafsız bir tutum sergilemiş ve sergilemeye devam etmektedir.Ana muhalefetin de bu tutumu önemsemesi gerekmektedir.Altı doldurulamayan iddialar ile sloganlar atılmamalıdır..Kaleminize sağlık.
Beğen
Cevapla
-
Tamam
9 saat önce
Şikayet Et
Merhum Erbakan Hocayı mercimek davasından hapse attılar, konu partiye verilen hazine yardımı harcamalarının belgelenememesi vs uyduruk bir gerekçeyle, miktarın $ karşılığı ise yaklaşık 3 milyon $. Ve o dönem için Hukuk Vardı diyenler bugün partinin parasını değil, İBB’nin milyarlarca dolarını hiç etmişler ve Hukuk Yok diyorlar. Haklısınız, Hukuk olsaydı Chp kapatılırdı, Özgür hapse..
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
PARANIN GÜCÜ
11 saat önce
Şikayet Et
ekremin postacısı özgür derki cumhurbaşkanı hırsızlardan özür dilesin neden???Aklandılar mı?tamamda mahkeme sonucu suçları kesinleşince ne olacak?neden cumhurbaşkanı özür dileyecek anlamak zor!zaten özgür gibi bir tutarsızı dengesizi anlamak çok zor bu yüzden ekrem onu kuklası olarak seçti kafası çalışan vizyon sahibi biri ekremin işine gelmezdi!
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
İNKAR
11 saat önce
Şikayet Et
İddianameleri çürütmek yerine sürekli iftira yalan demekle yetiniyorlar o zaman her suçlu bu yolu izlesin cevap vermiyorum bilmiyorum yalan iftira desin bu kadar kolaymıdır ortada somut deliller güçlü şahitler var iken;İnkar etmek üzerini örtmeye çalışmakta bir yere kadar,İddianamenin amacı mahkemeyi açtırıp yargıyı başlatacak bakalım inkar politikası nereye kadar?
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Erol
11 saat önce
Şikayet Et
Eğer Özgür özel bu şekilde devam etmez ise yani Ekrem İmamoğlu’nu yalanlarla savunmazsa ? Bunu kesin biliyorumki İmamoğlu’da itirafçı olacaktır ve chp nin sonu olacaktır bunu yazın bir tarafa
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle