Dünyanın bazı bölgelerinde savaş var, ama dünyanın her noktasında “dijital savaş” var. 
Dijital savaş varsa “dijital egemenlik” mücadelesi de var demektir. 

Devletin varlığı için “toprak” (vatan) ve “millet” unsurları yanında “egemenlik” unsuru gerektiği gibi artık egemenliğin dijital yönü de şart olmuş durumda.

Elbette bunun göstergeleri var.

Siyasî-hukukî göstergelerden ikisi, “hukuk sistemi”nin ve “siyasi irade”nin egemen ülke olmanın gereği olarak bağımsız tecelli edebilmesi. 

Türkiye’de örneğin UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi var. UYAP, Adalet Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatlarının dijital bilgi sistemi. Bu sistem, iş süreçlerini hızlandırarak hukukî işlemleri daha hızlı ve kolay hale getiriyor. Bu anlamda “dijital egemenlik” alanı oluşturuyor. UYAP’a yapılan bir saldırı ise dijital egemenliğe saldırı demek.

“Dijital egemenlik”in siyasî irade açısından göstergelerinden biri olarak TBMM’deki elektronik oylama var. Sonuçların anında alınmasını sağlıyor. Bu da karar alma süreçlerinin hızlı ve verimli bir şekilde yürütülmesi demek. Buradaki “dış müdahaleye dayalı aksaklık” ise, dijital egemenlikte sorun demek.

İşin bir de toprak egemenliğinin göstergeleri var. Burada gümrük, sınır ve göç boyutları söz konusu. Örneğin göç idaresinin e-ikamet uygulamaları “dijital egemenlik” alanı. Buradaki bir “sorun”, dijital egemenlik için risk demek.

Ekonomik egemenlikte ise para politikası kanadı var. Örneğin, borsa ve kripto para konularının neredeyse tamamına yakını “dijital egemenlik” alanları. Buralara “ufak bir dış saldırı” bile, dijital egemenliği tehlikeye atabiliyor.

Meselenin bir de kültür ve toplumsal egemenlik göstergeleri var. Burada medya ve bilgi ağları ile kültür politikaları önemli unsurlardan. 

Örneğin Türkiye’nin TABİİ platformu başlı başına dijital egemenliğin medya ve kültür sembolü. TRT Word, TRT Arapça gibi uluslararası yönü olan haber kanalları ve bunların dijital yönleri, Türkiye’nin medya, toplum ve kültür alanındaki dijital egemenlik hamleleri.

İşte Next Sosyal de Türkiye’nin dijital egemenlik mücadelesinin kültür ve toplumsal egemenlik boyutuna denk geliyor.

Bir kere Next Sosyal, kullanıcı verilerini Türkiye’de depoluyor. Bu bile başlı başına “dijital egemenlik”teki ilk adım için yeterli.

Next Sosyal’de reklam önceliği yok, kullanıcılarını reklama boğmuyor.

Next Sosyal’de özellikle kişisel özgürlük ve devlet egemenliğine halel getirecek yalan, iftira, manipülasyon merkezli sahte/bot hesaplara geçit yok. Bu, sosyal ve kültürel değerleri koruma adına dijital egemenlik alanının önemini gösteriyor. Bu noktada belki de en önemlisi Next Sosyal’in ahlak dışılığa kapısının kapalı olması.

Selçuk Bayraktar’ın Next Sosyal’in “çıkış noktası” olarak ifade ettiği, Filistin veya dünyadaki diğer mazlum halkların egemenlik/onur mücadelesinin sosyal medyadaki yansımalarına “mani olma” diye bir engel de söz konusu değil, hatta bizzat mağdur ve mazlumların destekleneceği egemenlik alanları sunuyor. 

Evet, Next Sosyal, bir sosyal medya aracı, ama artık sosyal medyanın “bireysel etkileşim”den öte bir alan olduğu özellikle “12 Gün Savaşı”nda belli oldu. Siyonist işgal güçleri, Gazze’de, Lübnan’da ve İran’da sosyal medya başta olmak üzere “dijital imkanlar”dan yola çıkarak “yer tespiti yapmak suretiyle” nokta saldırılar yaptılar, yapıyorlar.

Bu nedenle Next Sosyal, İHA-SİHA değil ama İHA-SİHA’dan “milli savunma” bağlamında pek de farklı/ayrı değil. Hal böyle olunca, Next Sosyal’in başarılı olması, İHA-SİHA’ların başarılı olmasından daha az öneme sahip değil.

Next Sosyal’in başarılı olması için sosyolojik zemin oluşmuş durumda. 

Selçuk Bayraktar, başlı başına bir “başarı” örneği. Bu İHA-SİHA merkezinde en başından tescillenmiş durumda. Bundan da ötesi, bu başarının tüm toplum kesimlerinde karşılığı var. Zira “toplumun her kesiminin dahil olduğu” TeknoFest var ve bununla ortaya çıkan TeknoFest gençliği var. 

Ortada bir “kitleye mal” olmuşluk var ve bu da Next Sosyal’in sosyolojik zemininin varlığı ve güçlü olduğu anlamına geliyor. Aksi halde “dijital ada” olma riski var.

Elbette, başka riskler de var başarının olamaması veya gecikmesi noktasında.

Mesela, küresel rekabet ile mücadele kolay olmayacaktır. Zira ortada muadil ve kökleşmiş, küresel sosyal medya platformları var. Ve bunların “ahlak dışılıkla mücadele”, “reklam politikasında ahlak ve makuliyet”, “ülkenin egemenliğine katkı sağlama”, “mağdur ve mazlumun yanında olma” gibi dertleri de yok. Bu nedenle, Next Sosyal için bir yandan dijital savaş vermek diğer yandan da bu dijital savaşta kuralsız olan küresel platformlarla mücadele etmek gibi zorluklar var.

Ve küresel rekabet edilen sosyal medya platformlarını örnek alma / taklit etme ilk etapta söz konusu olabilir, ama “özgünlük ve orijinallik ile beslenen” bir sürece ve “sürekli gelişme”ye de ihtiyaç var. 

İşin özü: Bu bir “sefer” hali. Ortada bir dijital savaş var ve bu savaşta (Next Sosyal’e isim önerisi olarak) SEFER’de olmak icap eder, zaferse Allah’ındır.

Vesselam…

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7