Hedef: Kızılelma!
- GİRİŞ12.12.2025 08:52
- GÜNCELLEME12.12.2025 08:52
Bayraktar Kızılelma’nın gerçekleştirdiği son test, sadece bir uçuş denemesi olmanın çok ötesinde, modern hava muharebe konseptlerine doğrudan etki edebilecek düzeyde karmaşık bir teknolojik entegrasyonun başarıyla uygulanması anlamına gelmektedir. Test kapsamında Kızılelma, milli olarak geliştirilen ASELSAN MURAD AESA radarı ile GÖKDOĞAN görüş ötesi hava-hava füzesini aynı uçuş paketi içinde kullanarak jet motorlu yüksek hızlı bir hava hedefini tespit etmiş, kilitlemiş ve yüksek isabet oranıyla etkisiz hâle getirmiştir. Bu aşama, insansız bir savaş uçağının kendi radar verisini işleyerek bağımsız angajman yapabilmesi bakımından dünya literatüründe çok sınırlı sayıda örneği bulunan bir kabiliyettir.
Gerçekleştirilen atışta kullanılan MURAD AESA radarı, düşük görünürlük şartlarında dahi yüksek hassasiyetle hedef tespiti yapabilen, elektronik taramalı bir radar sistemidir. Radarın test uçuşunda kesintisiz çalışması ve hedef koordinatlarını füze güdüm sistemine aktarabilmesi, Kızılelma’nın bir “sensör-silah füzyon platformu” hâline geldiğini göstermektedir. Bu durum, insansız savaş uçaklarında hâlen önemli bir eşik olan otonom muharebe farkındalığının Türkiye açısından aşıldığını işaret eder niteliktedir.
Kızılelma’nın ateşlediği GÖKDOĞAN hava-hava füzesi, görüş ötesi menzillerde angajman için tasarlanmış, yüksek manevra kabiliyetine sahip ve elektronik karşı tedbirlere dirençli bir milli mühimmattır. Test paketi içinde GÖKDOĞAN’ın uçuş bilgisayarıyla uyum içinde çalışması, özellikle hedef takibi, terminal safhadaki yönlenme ve veri-bağımlı ara düzeltmelerin doğruluğu açısından kayda değerdir. Test görüntülerinde füzenin ayrılma dinamiğinin kararlı, hedefe yönelim açısının ise nominal parametrelerde olduğu görülmektedir. Bu durum, füze-uçak entegrasyonunun yalnızca mekanik seviyede değil, aynı zamanda elektronik ve yazılımsal düzeyde de olgunlaştığını gösterir.
Testin bir diğer kilit unsuru, Kızılelma’nın insanlı platformlarla müşterek uçuş yapmasıdır. Test sırasında birkaç F-16 savaş uçağının Kızılelma’ya eşlik ettiği, kol uçuşu formasyonunun uçuş boyunca stabil kaldığı görülmektedir. Bu durum, insansız bir savaş uçağının insanlı uçaklarla takım hâlinde muharebe yapabilmesi, veri paylaşabilmesi ve görev senaryolarında “sadık kanat adamı” konseptini yerine getirebileceği anlamına gelmektedir. Bu kapasite, modern hava kuvvetlerinin geleceğinde insanlı-insansız karma hava muharebe gruplarının artacağı öngörüsüyle uyumludur ve Türkiye’nin bu doktrinsel dönüşümde rekabetçi bir pozisyon elde edebileceğini göstermektedir.
Testin başarısını bir üst seviyeye taşıyan unsur ise Kızılelma’nın tüm uçuş verilerini yerli geliştirilmiş görev bilgisayarı ile işleyerek, anlık karar alma kabiliyetini yüksek hassasiyetle uygulamasıdır. Bu bilgisayar, hedef tespitinden füze bırakma kararına kadar tüm süreci otomatik olarak yönetmiş, operatörün sadece genel uçuş kontrolünü sağladığı bir mimari benimsenmiştir. Bu durum, gelecekte tamamen otonom hava-hava angajmanlarının önünü açabilecek bir teknolojik zemin oluşturmaktadır.
Neden Bu “İlk”?
Bayraktar Kızılelma’nın gerçekleştirdiği son test, yalnızca Türkiye açısından değil, küresel savunma teknolojileri ekosistemi bakımından da yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. Bunun temel nedeni, insansız hava araçlarının bugüne kadar çoğunlukla hava-yer angajmanları, keşif-gözetleme görevleri ve düşük tehdit ortamlarında operasyon icrası için tasarlanmış olmasıdır. Dünya genelindeki mevcut insansız savaş uçağı projelerinde, özellikle yüksek hızlı jet motorlu platformlarla görüş ötesi hava-hava çatışmasına girme kabiliyeti son derece sınırlıdır. Kızılelma’nın jet motorlu bir hava hedefini kendi AESA radarıyla tespit edip milli bir görüş ötesi hava-hava füzesiyle imha etmesi, bu nedenle küresel literatürde “ilkler” arasında değerlendirilmektedir.
Küresel güçler olan ABD, Çin ve Rusya, insansız hava muharebe araçlarına ilişkin çok sayıda Ar-Ge faaliyeti yürütmekle birlikte, bu projelerin büyük çoğunluğu hâlen deneysel veya prototip aşamasındadır. Ayrıca bu ülkelerdeki insansız jet projeleri, operasyonel hava-hava muharebesine tam anlamıyla entegre edilmiş sistemler olarak değil, daha çok keşif, bastırma veya elektronik harp rollerine yöneliktir. Örneğin ABD’nin X-47B veya MQ-28 “Ghost Bat” gibi projeleri ileri seviye otonomi ve merkezî komuta sistemleri üzerine yoğunlaşırken; bu platformlar henüz bağımsız radar tespiti ile görüş ötesi angajman gerçekleştiren operasyonel bir kabiliyet sergilememiştir. Bu bağlamda Kızılelma’nın test başarısı, küresel savunma sanayi literatüründe insansız jetlerin aktif hava-hava muharebe kapasitesine sahip olabileceğini gösteren ilk somut uygulamalardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Diğer yandan, insansız bir savaş uçağının bir hava hedefine angaje olabilmesi, sadece mühimmat bırakabilme ya da yüksek hızda uçabilme meselesi değildir. Hava-hava muharebesinde kritik olan; radar tarama kabiliyeti, hedefe kilit dayanıklılığı, elektronik karşı tedbirlere direnç, terminal safhada manevra algoritmaları ve veri füzyonu gibi bir dizi gelişmiş alt sistemin eşzamanlı çalışmasıdır. Bu seviyedeki bir entegrasyon, bugüne dek yalnızca insanlı savaş uçaklarına özgü kabul ediliyordu. Kızılelma’nın MURAD AESA radarı ile GÖKDOĞAN görüş ötesi füzesini aynı platformda başarıyla çalıştırması, insansız hava araçlarının gelişiminde beşinci nesil savaş uçaklarına benzer bir konsept dönüşümü başlattığını göstermektedir.
Cihad İslam Yılmaz
Yorumlar5