2026 -Gücün Çağı ve İnsanın İmtihanı
- GİRİŞ24.12.2025 08:49
- GÜNCELLEME24.12.2025 08:49
Gelecek Yapay Zekânın (AI) değil,
uyanmış insanın, maneviyatın ve Rabbânî âlimlerin olacaktır.
Yapay Zekâ Çağına Kur’an ve Manevî Hikmet Işığında Bir Bakış
2026 yılı yalnızca teknolojide yeni bir aşama değildir. Bu yıl sadece hızın, verinin ya da makinelerin zekâsının yılı da değildir. Gerçekte bu yıl, İlahi bir hakikatin açığa çıktığı bir andır — insanlığa ilk kez kolektif düzeyde bilginin, yetkinin, kararın ve etkinin aynı anda ve küresel ölçekte kullanma gücünün verildiği bir andır. Bu an insana şu soruyu sorar: Güç eline geçtiğinde, sen aslında kimsin?
Kur’an bu ilkeyi son derece açık bir şekilde ortaya koyar: Güç başlı başına bir amaç değil, bir imtihandır; gücün artması, sorumluluğun artması demektir:
﴿Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk; onlar onu yüklenmekten çekindiler ve korktular. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalim ve çok cahildir.﴾
(Ahzâb 33:72)
Bu “emanet” yalnızca ibadetler veya ahlaki hükümlerle sınırlı değildir. Yetki, bilgi, karar verme ve nüfuzun tamamı bu emanetin kapsamındadır. Yapay zekâ, bu emanetin yeni ve son derece güçlü bir parçasıdır — insanın kendine baktığı bir ayna gibidir. Bu bir imtihandır: İnsan kul olarak mı kalacaktır, yoksa azgınlaşacak mıdır? Hizmetkâr mı olacaktır, yoksa mutlak hâkim olma vehmine mi kapılacaktır?
Kur’an bizi önceden uyarır: Bilginin artacağı fakat hikmetin azalacağı bir dönem gelecektir:
﴿Onlar dünya hayatının sadece görünen yönünü bilirler; ahiretten ise gafildirler.﴾
(Rûm 30:7)
Yapay zekâ, zahirî bilginin zirvesidir. Hesap yapar, öngörüler üretir, örüntüleri tanır; fakat niyeti yoktur, muhasebesi yoktur, tövbesi yoktur, Allah korkusu yoktur, sevgisi yoktur. Hata yaptığında utanmaz, zulüm karşısında titremez, hak uğruna fedakârlık yapmaz. İşte insanın karar vermesi gereken en hassas nokta burasıdır: Makinenin aklını kalbin yerine mi koyacak, yoksa aklı kalbin rehberliğinde mi tutacaktır?
Güç insanı değiştirmez; onu açığa çıkarır. Kalpte gizli olanı güç ortaya döker:
﴿İşte böylece onların bir kısmını bir kısmıyla imtihan ederiz.﴾
(En‘âm 6:53)
Makine tarafsızdır; fakat insan kalbi tarafsız değildir. Kalpte hırs varsa güç sömürüye dönüşür. Kalpte korku varsa güç baskıya dönüşür. Kalpte kibir varsa güç ilahlık vehmine dönüşür. Kalpte takva varsa güç hizmet, adalet ve emanet olur.
Bu yüzden Kur’an, insanın gerçek değerini üretime, hıza ya da faydaya bağlamaz; ruha bağlar:
﴿Andolsun, biz Âdemoğullarını onurlu kıldık.﴾
(İsrâ 17:70)
İnsan onuru, ne kadar hızlı çalıştığında, ne kadar veri yönettiğinde ya da ne kadar servet ürettiğinde değildir. İnsan onuru, Allah tarafından emanet edilen ruhtadır. Dua etmeyi öğreten, gözyaşı veren, vicdanı uyandıran ve zulmün karşısında durma cesareti veren odur.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (rahmetullahi aleyh) yüzyıllar önce bu tehlikeye şöyle işaret etmişti:
“Kanatların var — sürünmek için değil.”
Bu kanatlar teknolojiye değil, ruha aittir. İnsan ruhunu unuttuğunda, en gelişmiş makinelerle bile sürünmeye devam eder. Çünkü ruh otomatikleştirilemez, programlanamaz:
﴿De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir.﴾
(İsrâ 17:85)
İşte bütün teknolojinin durduğu ve insanın gerçek kimliğinin başladığı sınır burasıdır.
Bugün karada ve denizde görülen ahlaki, çevresel, toplumsal ve manevi bozulma yalnızca teknolojinin sonucu değildir; kalbin uykuya dalmasının sonucudur:
﴿Karada ve denizde bozulma ortaya çıktı.﴾
(Rûm 30:41)
Bu zaman bir son ilanı değil, bir dönüş davetidir. Kalbe dönüş, ruha dönüş ve insanın kendi iradesiyle üstlendiği sorumluluğa dönüş daveti. İnsanın makineyi ilah edinmemesi ve nefsini de ilah yapmaması çağrısıdır.
Son olarak Kur’an geleceğin nihai ölçüsünü açıkça ortaya koyar — ne algoritmaların ne de gücün değiştirebileceği bir ölçüyü:
﴿Allah katında en değerli olanınız, en takvalı ve ruhen en uyanık olanınızdır.﴾
(Hucurât 49:13)
Öyleyse gelecek makinenin değildir.
Gelecek uyanmış insanındır.
Gelecek selîm kalbindir.
Gelecek, ilmi hikmetle; gücü emanet bilinciyle taşıyan Rabbânî âlimlerindir.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol