Düne kadar, PKK’nın karakol baskınları için, askere-polise saldırıları için tek aleyhte kelime duyamadığım bu zat..

Barış günü vesilesi ile televizyon ekranlarına çıkıp, “Asker silah bırakmalı” diyecek kadar işi ileriye götüren bu arkadaş.

Devletin olmazsa olmazlarından, güvenlik için görevlendirilenlerin elindeki silahı bile çok gören bu arkadaş.

Mezheplerinin propagandasını yaparken “Bizde şöyle bir deyiş vardır: ‘Kişi eline, beline, diline sahip çıkmalı’ Biz böyle bir davanın neferleriyiz” diyen, devamında da, “Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek sözü bizim için hedeftir” diyen arkadaş..

Bir baktım, “Kobani’deki kardeşlerimize, silah lazım. Ama öyle hafif silah falan değil. Ağır silahlar lazım. Vurucu.. Ciddi anlamda karşı tarafa zarar verici silahlar lazım.. Daha açık söyleyeyim, Kobani’de mücadele veren kardeşlerimize, tank ve top lazım..” diyor..

“Hayret” dedim, kendi kendime..

Bu sözleri, “Dövene elsiz gerek. Sövene dilsiz gerek” diyen bu Alevi önderi mi söylüyor? Hayret ki ne hayret!

•

Hemen isyan etmeyin..

Biliyorum, “Kobani’de bir müdafaa var.. dolayısı ile, kutsal bir direniş var.. ‘Dövene elsiz gerek’ sözü burda uygulanamaz” diyeceksiniz..

“Dövene elsiz gerek” sözü, her yerde uygulanır da..

Onu es geçelim..

Sadece şunu hatırlatalım..

PKK’lı teröristler, Güneydoğu’daki karakollara baskın düzenlediğinde de, askerler müdafaada bulunuyorlardı.. Bugün Kobani’dekiler için sarfettiğiniz süslü cümleleri, PKK’lı teröristlerin bastığı karakollar lehine niye hiç söylemiyordunuz?

Hatta ben bir adım daha ileri gideceğim..

Bırakın, karakollardaki askerler lehine iki çift söz söylemeyi..

Bir de teröristleri kutsuyorlardı..

“Gerilla vurdu” diyerek, PKK’lıları göklere çıkarıyorlardı..

Şimdi n’oldi?

IŞİD geldi, bütün söylemler değişti, değil mi?

•

Metris Cezaevi’ndeki tutuklu paralel polisler, Silivri Cezaevi’ne nakledilmiş.

Pararel medya ayağa kalktı..

Niçin?

“Tutuklu polisler, ailelerine haber verilmeden Silivri’ye nakledilmişler!”

Allah sizin müstehakınızı versin e mi!

Ben de zannettim bir vahim hata var. 

Hiç uzatmadan soralım paralelci bu arkadaşlara..

“Affedersiniz baylar, bayanlar. Siz cezaevindeki yakınlarınızı, Pensilvanya gezisine mi katıldıklarını sanıyorsunuz?..

Ki, aileleri her şeyden haberdar olsun!”

Anlaşılan siz farkında değilsiniz ama..

Onlar tutuklu, arkadaşlar!..

Tutukluların hangi tutukevinde kalacağına da, aileleri değil, bakanlık karar verir.

Bakanlık bu kararı verirken de, ailelerine sormaz.

Hırsızlık suçundan tutuklu olanlar için de, kural budur..

Trafik kazası tutuklusunda da uygulama budur..

•

Hukuka saygılı bir devletiz ya..

Özgürlüklere, kişi hürriyetine saygılı bir hukuk devleti olmaya çalışıyoruz ya..

Bu kapsamda kanunlarda zaman zaman değişiklikler yapılıp, “hukuk devleti” olmanın gerekleri yerine getiriliyor.

Bunlardan birisi de..

Haksız yere gözaltına alınan veya haksız yere tutuklanan kişilerin, devletten tazminat isteyebilmesi..

Diyelim, herhangi bir suçtan sizi gözaltına aldılar.. 

Hatta tutukladılar.

Ardından masum olduğunuz ortaya çıktı..

Kaç gün gözaltında kaldı iseniz, gelirinizle orantılı olarak, devletten tazmin ettiriyorsunuz..

İşte bu kuralı, sanki 17 Aralık operasyonunda gözaltına alınanlar için, özel bir düzenleme yapılmış gibi gösteren paralelci arkadaşlar..

“Reza ve bakan çocukları, devletten tazminat alacak” diyerek, işi makaraya vurmuşlar..

Paralelci arkadaşlara hatırlatayım..

Reza ve bakan çocuklarına, devletin kasasından tek kuruş ödenmeyecek..

Evet, onların böyle bir tazminat talep etme hakları var ama..

Devlet ödeyeceği bu tazminatın tamamını, kusurlu hareketleri ile haksız gözaltıya sebep veren kamu görevlilerine rücu edip alacak..

Böylece..

3 sene boyunca, Pensilvanya’nın menfaatleri için telefon dinleyen, dinleten, kayda alan, sonrasında da Dubai gezisinde ekstra harcamalarında cimrilik etti diye işadamlarını gözaltına aldıran paralel ekibin tamamı..

O tazminatları devlete ödeyecek..

Sonuçta haksız yere gözaltına alınanlar, tazminat kazanacak ama.

Bu devletin kasasından çıkmayacak.

Paralel ekipten çıkacak.

Ben hatırlatayım da..

Bu konuda fazla makara yapmasınlar.

İşin ucu, sonuçta kendi ceplerine dokunacak..

Yazının tamamı için tıklayınız