Mersin’de polisevine yapılan saldırıda bir polis şehid edildi..

Binlerce şehid verilmişti..

Bir şehid daha verildi..

Binlerce şehid verilirken, kurşun sıkanları, “Hak arayıcıları” diye takdim eden HDP’liler..

PKK terör örgütü için “Terör örgütü diyemiyoruz. ‘Zaman zaman şiddete başvuran hak arayıcısı örgüt’ diyoruz” ahlaksız tanımını yapmaya kalkışanlar..

Teröristleri, “gerilla” diyerek meşrulaştırmaya kalkışanlar..

Sanki sırt çantası taşıyan herkes, gözaltına alınıyormuş gibi, “sırt çantası, suç delili oldu” diyerek, ahlaksızca raporlar hazırlayanlar..

“Kamera ve fotoğraf makinesi iddianameye girdi” diyerek, sadece o sanıkta kamera ve fotoğraf makinesi varmış, binlerce, milyonlarca kişide kamera ve fotoğraf makinesi yokmuş, olan da sanık yapılmış gibi algı üretmeye çalışan sahtekarlar..

“Şimdi ne diyecekler?” diye merak ederken..

Merakımız uzun sürmedi..

Devlet yetkilileri, medyanın namuslu kalemşörleri, yüksek sesle haykırmasalardı..

“Tek kelime” etmeyeceklerdi..

Bir köşede bulup, sıkıştırıp, “Mersin’de bir polisin şehid edilmesi hakkında ne diyorsunuz? Daha evvel tutuklandığında sahip çıkmışsınız. 24 saatini izliyor muydunuz ki, biliyor muydunuz ki, tutuklanmasına karşı çıkmıştınız” diye sorsanız..

“Size cevap vermeye mecbur değilim.. Siz sordunuz diye, ben de sizin istediğiniz cevabı verecek değilim” diyecek olanlar..

Mersin’de şehid edilen polisin yaşattığı infial üzerine..

Düne kadar karakol baskınları için dahi, “Kınamaya mecbur muyuz. Siz istediniz diye, biz şu olayı, bu saldırıyı kınamak zorunda değiliz” diyenler..

Mecburen bir açıklama yapmak zorunda kaldılar..

Bu da bir mesafedir..

Bu da terör örgütünün uzantılarının köşeye sıkıştığının bir göstergesidir..

Dün hangi açıklamaya imza attılar?

HDP adına yapılan açıklamadan başlayalım..

HDP’nin internet sitesinde Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın ismi ile yapılan açıklamada, şunlar söylenmiş:

“Yeni bir şiddet dalgasını ve provokasyonları, Haziran-Kasım 2015 dönemindeki gibi kullanmak amacında olanların bu hevesleri karşısında suskun kalınamaz. Mersin’de yaşanmış olan saldırıyı kınıyor ve karanlıkta bırakılan noktaların da aydınlatılmasının gerekliliğini vurguluyoruz!”

Hep birlikte haykıralım..

“Yeni şiddet dalgası istemiyoruz”

Ama ahlaksızlık yapmayalım..

Sanki şu an bir şiddet dalgası yokmuş. PKK adı ile faaliyette olan bir terör ögrütü yokmuş da..

Devlet, seçimin yaklaşması üzerine, şiddet dalgası oluşturmak istiyormuş gibi, hem suçlu, hem güçlü olunmaya kimse kalkışmasın..

“Haziran-Kasım 2015 dönemindeki gibi” diye başlayan cümlelerle.

Kimse riyakarlık yapmasın..

Yollara döşenen bombaları..

Askeri araçlar geçerken patlatılan bombaları videoya alıp, sevinç narası atan PKK’lıları unutmadık..

Onlara alkış tutan HDP’lileri unutmadık..

Yolların altına HDP’li belediyelerin araç-gereçleri ile döşenen bombalar patlatılırken, “PKK sizi tükrüğü ile boğar” diyen HDP’li yöneticileri unutmadık.

Hatta..

O bombaların patlatılmasından aldığı güçle, Güneydoğu’da birçok ilçede “hendekler kazıp” ardından da “özerklik” ilan eden teröristlere destek çağrısı yapan “Barış İçin Akademisyenler Bildirisi”ne imza atanları unutmadık..

O sözde akademisyenlere maaş vermek için girişimlerde bulunan CHP’li vekil Aykut Erdoğdu’yu unutmadık..

O hendekçileri maaşa bağlayan CHP’li belediyeleri unutmadık.

Teröristlere destek çıktıkları için kamu görevinden KHK ile ihraç edilenleri “Seçildiğimizde ilk icraat olarak KHK’lıları göreve başlatacağız” diyen CHP Genel başkanını unutmadık.

Unutmadığımız olayları hatırlatalım ki..

Üstü kapalı anlatımlarla, kimse bizi aptal yerine koymasın.

Aklımızla kimse alay etmesin..

HDP, iki eşbaşkanı ile Mersin’deki saldırıyı, evet; kınamış..

Ama devam etmiş, “karanlıkta bırakılan noktaların aydınlatılmasının gerekliliğini vurguluyoruz” demiş..

Devleti suçlar iken..

Karanlık noktaları hep siz aydınlatıyordunuz..

İftira ederken, suçlama yaparken.. Elinizde somut bir delil olmadan, askeri-polisi vicdansızca suçlarken, kendinizce ne kadar karanlık noktalar varsa, hepsini  aydınlattığınızı idida  ediyordunuz..

Haydi bakalım, sırtlarındaki bomba ile polisevine saldıranların da, kim olduklarını, niçin bomba ile gezdiklerini, polisi şehid etme sırasındaki amaçlarını izah edin..

Saldırısı sonrasındaki en iğrenç açıklama ise..

CHP’nin Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’dan geldi..

Kendisinin de imzası bulunan, eski tarihli bir raporda, polis katilinin başka olaydan tutuklanmış olmasını “Gazetecilere baskı” diye göstermesinden dolayı, Türk halkından, şehid polisin ailesinden özür dilemesi, helallik istemesi gerekir iken..

Veli Ağbaba demiş ki:

“Sen devletsin, teröristse niye serbest bıraktın, niye takip etmedin? Geldin polis memurumuzun şehit olmasına sebep oldun.”

Utanmazlığa bakar mısınız..

Devlet tutukluyor..

“Gazeteci tutuklandı, serbest bırakılsın” diye kıyameti kopartıyorlar..

“Devlet zulmediyor” diyorlar..

Makul süre tutuklu kalıp, bırakılınca..

“Gazeteciden intikam alındı. Haksız yere cezaevinde tutuldu” diyorlar..

O kişi, bir polisi şehid edince..

“Devlet niye bırakmış” diyorlar..

Bu nasıl bir utanmazlıktır, başkası değil, sen söyle Veli Ağbaba.. 

Ben bu çağrıyı yapıyorum ama.

Ağbaba söylemiş zaten:

“Utanmasalar PKK, terörist yerine bizi suçlayacaklar!”

Aman Allah’ım..

PKK, Kandil’den tehditler savuruyor, bunlar “oh oh” diyorlar.. Karayılan, “AK Parti’nin karşısında hangi aday güçlü ise, ona oy verin” diyor, bunlar sevindirik oluyorlar..

PKK’lılar gözaltına alınınca, “Masum insanların hürriyeti kısıtlandı” diyorlar..

PKK destekçileri işten atılınca, “Hemen göreve iade edeceğiz” diyorlar..

Şimdi aynı adamlar, “PKK yerine bizi suçluyorlar” diyerek, bir de üste çıkmaya çalışıyorlar. 

İşte suçluyoruz, “PKK terör örgütüdür. PKK’ya terör örgütü diyemeyen HDP yöneticileri de, PKK’nın cinayetlerinden sorumludurlar.. HDP’ye kapatma davası açıldığında, ‘Bu bir siyasi parti, kapatmaya karşıyız’ diyenler de, terör örgütünün cinayetlerinden sorumludurlar!”

Nokta..

YENİ AKİT