TÜSİAD’a bakar mısınız..

Adının Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği olmasına bakmayın..

Yüksek İstişare Kurulu üyesi olduğu belirtilen ve tartışmalı sözlere imza atan Ömer Aras’a bakın.

Bu adam bir sanayici mi?

Ne yapmış?

TOGG’un üretiminde mi yer almış?

Savunma sanayiinde bir başarı mı göstermiş?

Ne bileyim, İHA’lar, SİHA’ların üretiminde, Ömer Aras’ın büyük fedakarlıkları var da, ordan aldığı güçle mi, siyasi iktidara sopa sallamaya kalkışıyor?

Merak ediyorum, Akıncı, Kızılelma ve diğerlerinden, hangisinde Ömer Aras’ın imzası var?

Sanayici ise..

İşte şu şu yatırımlarla, ülkemizde savunma sanayi başta olmak üzere..

Beyin sahibi insanlarımızı bulup, onları motive ederek, bakın Malezya’ya, Endonezya’ya, Pakistan’a gittiğimizde, “İşte bu da Türkiye’nin yerli malı” dediğimiz, neyi götürmemizi sağladı, Ömer Aras ve ekibi?

TCG Anadolu dediğiniz zaman..

Ömer Aras ve onun ekibindeki CHP kafalılar..

“Hah hah ha.. O ne ki? Sıradan bir gemi” diyorlardı..

Dersiniz ki, bunu söyleyin CHP kafalı adamlar, uçak gemilerini inşa etmişler, AK Parti iktidara gelince, o uçak gemileri artık inşa edilmez olmuş.

Şimdi yerine, çok daha küçük çapta gemiler yapılıyormuş da, onun için “Hah hah ha” diyorlarmış..

Cumhuriyet tarihinin ilk LHD gemisinden haberiniz var mı?

Aselsan’ın bugün geldiği konumdan. 

Milgem nedir..

Bilir misin Ömer?

Bakalım, sanayi alanında bir imzası olmayan Ömer Aras, aslında kim imiş?

Selanik’in ileri gelen Türk işadamlarınca kurulan, kökeni buralara giden Şişli Terakki okulunda başlamış..

Sonra?

Hepten ipi koparmış, Batıya hayran olan Türkleri de aşalım, Amerika merkezli okullara kapağı atmış..

Listesini vermeyelim.

Ama iş hayatında çalıştığı yerlere bakalım..

Çoğu banka..

Sanayici misin, bankacı mısın?

Sanayici üretir.

Bankacılık sektörü, sanayiciyi sömürür; menfaatleri çatışır.

Bankacı ister ki, yüksek faizle para versin.

Sanayici ister ki, düşük faizle büyük işler yapıp, kendisi büyük paralar kazansın..

Ama Ömer Aras örneğinde gördüğünüz gibi, kimi zaman da, bankacı ile sanayici el ele verir.

Ülkenin geleceği için olsa, eyvallah.

Ne için?

Paraların bir yerlere aktarılması için..

Sanayici adı altında paradan para kazanmak için.

Bunu yaparken de, enflasyonu körüklemek, rekabet ortamını engellemek ve daha bir dizi suçu da birlikte işlerler..

Ki, somut olarak da bu kirli işbirliğini, TÜSİAD açıklamalarında görmemiz mümkün..

Faizin % 9’lara kadar geriletildiği dönemde, sözümona sanayici olduğunu öne süren bu derneğin yöneticileri ne diyorlardı:

“Faizin yükseltilmesi lazım.”

O parayı, sen kullanıyorsun. Niye düşük faiz istemiyorsun da, yükseltilmesini istiyorsun.

Anlamak mümkün değil..

Sanayici değilseniz..

Sanayici pozlarında, paradan para kazanıyorsanız..

Sanayici pozlarında, bankacılık yapıyorsanız..

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan yükseklikteki enflasyonun zeminini hazırlıyorsanız..

Bunu da “Enflasyon-faiz” sarmalı ile gerçekleştiriyorsanız..

Faizi yükselttirip, ardından da enflasyonu yükselttirip, ardından da “Enflasyon, faizin sonucu değildir.. Faiz, enflasyonun sebebidir” diyorsanız..

İşte oynanan tiyatronun çözümü budur..

TÜSİAD’çılar soruyordu, bizim Ahmet Taşgetiren de yazısına başlık atıyordu ya..

“Kim gülüyor” diye..

Türkiye’de sorunlar varken, kim gülüyor sorusu, gerçekten önemli..

TÜSİAD’çılar cevaplamamıştı..

Taşgetiren de cevaplamaya çalışmamış.

Biz cevaplayalım..

Türkiye’de, bir avuç paradan para kazanan gülüyor..

Boğaz’ın iki tarafına konumlanan yalılarda oturan TÜSİAD’çı patronlar gülüyor..

100 yıllık cumhuriyette bir yerli otomobil yapamayan, ama sanayiciyiz diye, devletten milyarlarca liralık teşvikler alan bir avuç baron gülüyor..

Kredi kartı limiti aylık 100 bin TL olanlardan aylık 65 TL’lik katkı payı alınmak istendiğinde, “Fakir fukara ne yapacak” diye zırıl zırıl ağlıyor numarası yapan sahtekarlar, gülüyor..

Konutlarda harcanan elektrikte, dar gelirliler için devletin sübvansiyonu devam ettirilip, kaymak tabakanın kullandığı yüksek miktarlı harcamalarda destek sonlandırılınca, CHP’li vekillerle el ele tutuşarak, “Yılbaşında elektriğe % 100 zam geliyor” diyen hokkabazlar, “nasıl da yutturuyoruz” diyerek gülüyor..

Hafta sonu Paris’e, Roma’ya, Cenevre’ye günübirlik sevgilileriyle gidip, otellerde şaraplarını zıkkımlanan bir avuç sosyete, “Yurtdışına çıkışta alınacak harca çok yüksek miktarlı zam geliyor” algı haberlerini yaptırıp, artışı frenledikleri için gülüyorlar..

Bunlar  istiyorlar ki, boğaza nazır yalılarında, şaraplarını CHP’li siyasetçilerle birlikte zıkkımlansınlar.

Gazetelerin ikinci sayfalarında boy gösteren mankenlerle, günübirlik ilişkiler kurup, bunlar üzerinden “Sosyetede bugün kim, kimle” haberleri yaptırıp, gülsünler..

Dindar karşıtı kim var ise, CHP’lisi, DEM’lisi, İP’lisi birlikte gülsünler..

Onun içindir ki, kayyım atamalarına da itiraz edip, teröristlere ve onların işbirlikçilerine sahip çıkıyorlar..

Aynı zamanda, teröristlerle amansız düşman olması gereken teğmenlere de sahip çıkıyorlar.

Ama unutmayalım..

İhraç edilen tüm teğmenlere değil..

Namaz kılanlar hariç olmak üzere, teğmenlere sahip çıkıyorlar..

Soyut bir yorum değil bu..

Son bir yıl içinde, 12 teğmen ihraç edildi..

3’ü, namaz kıldıkları için, fişlenip ihraç edildi..

TÜSİAD, bunlarla ilgili bir destek açıklaması yapmadı..

Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Siz kime kılıç kuşanıyorsunuz” diye itiraz ettiği teğmenlere sıra gelince..

TÜSİAD hemen sahiplendi..

Kimse bize, “Sivil toplum kuruluşlarının eleştiri hakkı yok mu” demesin..

Sivil eleştiriye sonuna kadar eyvallah..

Ama çarpıtırsanız. Yalan söylerseniz, terörle işbirliği yapıp, dindar insanları tahkir etmeye kalkarsanız..

Savcılık da soruşturma açar..

Mahkeme de, sizi yargılar..

İsterdim ki.. Cumhurbaşkanı Asya turuna çıktığında götürdüğü TOGG’larla başı dik görüşmelerini, 15 yıl önce yapsın.. TÜSİAD’çılar, AB’nin eteğine yapışıp, “AB’siz olamaz” diyeceklerine. 40 yıl önce, yerli otomobil üretseydiler de, şimdi kılıç kuşanmaya kalkıştıkları Erdoğan’a, ürettikleri yerli mallarla destek verseler, sonra yanlış bir şey varsa, itiraz etseydiler..

Hani ürettikleri, ülkemizin yüzünü ak çıkaran ürünler?

Yok.

Ama palavraya gelince, çok..

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi