İBB’yi kazıdım altından liyakat değil, kat kat rüşvet çıktı!
- GİRİŞ04.05.2025 09:17
- GÜNCELLEME04.05.2025 09:17
Adam cezaevinde de rahat durmuyor.
Yalanın bini, bir para.
“İBB’yi kazıdılar, altından liyakat çıktı.” diyor.
Liyakat nerede hokkabaz.
İBB’ye ait neyi kazısak, altından İmamoğlu anonim şirketine villa çıkıyor.
“Liyakat” değil, kat kat inşaatlar çıkıyor..
Neyi kazısak, İBB’nin Ekrem İmamoğlu döneminde göreve getirdiği müdürlere avantalar çıkıyor.
Soruyoruz Ekrem’e, “senden önce de İstanbul’u, Büyükşehir belediye başkanları yönetiyordu. Onların lojmanı kaç metre kareydi? Senin, göreve gelir gelmez İBB kasasından 100 milyon harcatıp kendine yaptırdığın lojman kaç metre kare?”
Bu soruyu cevaplandırmak için, trigonometri bilmeye gerek var mı?
Karekök hesabı yapmaya gerek var mı?
Sinüs hesabı, tanjant hesabı yapmaya gerek var mı?
Senden önceki Büyükşehir belediye başkanlarının 400 metre karelik lojmanda oturduğu, senin ise 8000 metrekare taban alanına sahip köşkü, kendine çalışma ofisi olarak tahsis ettirdiğin apaçık ortada.
Haydi çık söyle “İBB’yi kazıdık, altından lüks çıktı, şatafat çıktı. Sadece bunlar çıksaydı yine de üzülmeyecektik, bir de fazladan pislik, rüşvet, ahlaksızlık çıktı” deyiver.
Bir aydır soruyoruz; “300.000 TL geliri olan bir müdürün, 450.000 liralık villada nasıl oturabildiğini anlat” diyoruz.
Bunu anlatabilmek için bir liyakate bir ehliyete de gerek yok.
Sadece olanı anlatacaksın.
“İhale verdiğim iki firma kirayı karşılıyor, bunda şaşılacak ne var” diyeceksin.
Bunu bile söyleyemiyorsunuz.
Bir yıldır soruyoruz, “Boğaz’a nazır Sarıyer’deki üç tane villayı 15 milyona nasıl aldınız.”
Bunu anlatabilmek için özel bir okulda, çok önemli hocalardan ders almanıza gerek yok.
Gerçek neyse anlatacaksınız.
“Biz Ali Nuhoğlu‘na, 1 milyara yapılacak işi, İBB kasasından 2 milyar ödeyerek yaptırıyoruz. O da bize, 800 milyon liralık villaları 15 milyona sattı. 185 milyoncuk da o kazanmış oldu. Biz de üç villa sahibi olduk.” diyerek gerçekleri anlatacaklarına, üç villaya hiç cevap vermeden, “ İBB’yi kazıdılar, altından liyakat çıktı” diyorlar.
Adam 500 puanlık fakültede okurken bile liyakate dikkat etmemiş.
380 puanla 500 puanlık fakültede okumaya kalkmış ve o zamanın yöneticilerine verdiği avantalarla bunu gerçekleştirmiş.
Şimdi bize” liyakat”ten bahsediyor.
Afedersiniz ama, Ekrem bey size hatırlatayım:
Sizin başkanlığınızdaki belediyenin yönetiminde liyakati sağlamak ne arar.. Siz, kamerayı kapatırken bile, koli bandıyla iş yapan acemi çaylaklarsınız.
Yanınızda taşıdığınız jammerların hangi amaçla kullanıldığını, iki haftadır açıklayamayan, ama bu tartışmalardaki cevapsızlıkların size oy getirdiğini zanneden geri zekalı ahlaksızlarsınız.
Belediye binası yerine, otel odasında müteahhitlerle toplantı yapmak, liyakatın gereği ise, belediye binasını ne işte kullanacaksınız?
Atatürk’ün köylü ile olan fotoğrafını asmak için mi?
Kameralar, koli bantlarıyla kapatılmak için var ise, bu kadar masrafa ne gerek var, kamu binalarında ve özel şirketlere ait binalarda kamera sistemi niye yapılıyor?
Liyakat sahibisiniz ya.
Bir anlatın da öğrenelim.
Liyakat sahibi adamlarımız kimler, suya on kat zam yapan İSKİ müdürleriniz mi?
Altı yılda İstanbul’a bir metreküplük su kaynağı kazandıramayan müdürleriniz mi?
Önceki dönemlerde kıyasladığımız zaman 15 kat 20 kat fazla otobüs yangınına sebebiyet veren İETT müdürleriniz mi?
Yoksa sizin liyakatten anladığınız, SGK primlerini yatırmamak, o paranın yüzde biri ile üç tane kent lokantası açıp gözleri boyamak, geri kalan paraları da yandaşlara peşkeş çekmek mi?
Ekrem bey istediği kadar, “İBB’yi kazıdılar altından liyakat çıktı” desin.
Ben İBB’yi kazıdığımda müteahhitlerin şu itiraflari karşıma çıkıyor: “İBB‘den aldığımız ihalelerde sorun çıkmasın diye bize tavsiye edilen şirketten herhangi bir mal almadığım halde para ödemesi yaptım.”
Sonradan ortaya çıkıyor ki mal alınmadan para ödenen firma medya AŞ’nin müdürü Murat Ongun’un eşi Gözdem Ongun‘a aitmiş.
Nerede Ekrem’in ismini kazısam, karşıma “iskan alabilmek için bir villa vermen lazım, dediler, ben de sorun çıkmaması için verdim” gerçeği çıkıyor.
Nerede CHP’yi kazısam, altından, “herkes hırsızlık yapıyordu biz de öyle yaptık” savunması çıkıyor.
Oysa CHP’liler açık açık kabul etmeseler de.
AK Parti’yi kazıdığımızda ise, altından hep “ hizmet” çıkıyor.
CHP’li bir milletvekili farkında olmadan itiraf ediyor..
CHP Konya milletvekili Barış Bektaş, Sözcü TV’de konuşuyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Konya’da düzenleyeceği mitinge, çevre illerden de CHP’lilerinin gelmesi için çağrıda bulunan Barış Bektaş şöyle diyor:
“Bütün Türkiye’yi Mevlana Müzesi’ne Kelebekler Vadisi’ne, Konya’nın ciddi gastronomi avantajları var, yemekleri meşhur. Hızlı tren, uçak ulaşım çok kolay. Gerçekten hoşgörü iklimi var. Herkesi davet ediyorum.”
Kelebekler vadisi, hızlı tren, uçak, hoşgörü iklimi.
Daha neler diyecek de CHP milletvekili, bir kafasına dank ediyor susuyor.
AK Parti’yi kazıyınca hizmet çıkıyor.
Hem de CHP’lilerin engellemelerine rağmen yapılan hizmetler çıkıyor.
Düşünün o hızlı tren projelerine Konya’da dahil edilirken CHP’liler ne itirazlarda bulundular.
Ankara Konya karayolunda, yüzlerce insanımız yaşanan trafik kazalarında vefat ettiği biliniyor iken.. Konya seferinde hızlı trenin karıştığı bir kazada yaşanan ölümler üzerinden ne algılar yaptılar. Tabii ki hızlı trende de kaza olmasın, karayolu taşımacılığında da kaza asgari düzeyde olsun.
Ama kıyasladığınızda, hızlı tendeki kaza sayısı ve vefat sayısı, karayoluna nispeten çok çok çok az iken, CHP’lilerinin salya sümük saldırılarını unutabilir miyiz.
Hizmet yapılan hangi nokta varsa, karşı çıkışlarını, hafızamızdan silebilir miyiz?
İşte buyrun, yapılmasına karşı çıktıkları hızlı trenden nemalanmaya sıra gelince, nasıl da gönüllü oluyorlar.
Şimdi Konya’da yapacakları CHP mitingine, o ilimizden yeterince katılım olmayacağını bildikleri için, hızlı trenle yandaş taşımanın planını yapıyorlar.
CHP’yi ve CHP’lilerin elindeki İBB’yi kazıyınca, altından kat kat rüşvetler çıkıyor.
Ama hala kuyruğu dik tutma derdindeler...
Yeni Akit
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol