İpek hanımın kardeşinden cevap var

  • GİRİŞ20.06.2025 09:55
  • GÜNCELLEME20.06.2025 09:55

Medya a.ş. Genel Müdürü İpek Atayman’ın Silivri Cezaevinden, Afyonkarahisar Cezaevine nakli ile ilgili sosyal medya paylaşımları dikkatimi çekmişti. Kendisinin, ailesinden habersiz bir başka cezaevine gönderilmesi ve orada, ilk yerde yatması ile ilgili sitemlerini eleştiri konusu yapmıştım.

Sonuçta cezaevindesiniz.

Bugün Silivri’de yarın Afyon’da olabilirsiniz.

Ama sürekli nakil yapılırsa o zaman bunu eleştiri konusu yaparsınız.

Ve diğer konularda da İpek hanımın eleştirilerine, hukuki tecrübeme de dayanarak, vicdan çerçevesinde cevap vermeye çalışmıştım.

Nihayetinde de, İpek hanımın İBB iştirakindeki genel müdürlük makamına geldikten sonra, kendisine tahsis edilen aracın yüksek bir model olmasını gereksiz bulup, bir alt modele geçmesi, kartvizitini dahi kendi cebinden ödediği para ile bastırdığını hatırlatıp, “benim tutuklanmam doğru mudur” diye sormasını, gündeme getirip, kendisine sormuştum..

“Siz devlet malına bu kadar hassasiyeti gösterirken aynı şirketin içindeki Murat Ongun’un sizin maaşınızın üç katı değerde kira ödemesinden hiç mi haberiniz yok?”

Yazımızdaki hodri meydan çıkışımıza İpek hanımın kardeşi birkaç gün önce, biraz daha umutsuz bir bakış açısıyla cevap göndermişti.

Uzunluğu sebebiyle kendisinden rica ettim, köşemde kullanılabilecek uzunlukta bir cevap gönderirlerse, “eleştirinin hak olduğu kadar, cevabın da bir hak olduğu”nun bilinciyle, yayınlamaya söz verdim.

Dün o cevap elime ulaştı.

Noter idi, mahkeme kararı idi gibi formalitelerden uzak bir şekilde, sadece ve sadece “yazdıklarınızdan dolayı vicdanınız rahat mı?” diye soran bir kişinin, bizlere emanet olan gazetelerdeki köşelerimizi kendi şahsi kaprislerimiz ile doldurmadığımızı ispat için hemen yayınlamayı bir görev bildim.

Ekrem İmamoğlu’na en yakın bürokratlarından Murat Ongun’un yönetim kurulu başkanı olduğu Medya A.Ş.’de, genel müdürlük yapan İpek Atayman’ın kardeşinin cevabını size, virgülüne dokunmadan sunuyorum:

“Sayın Ali Karahasanoğlu,

Cevabınız için teşekkür ediyorum. 

Ablam Medya AŞ’ye Genel müdür atandığında, makam aracı Volkswagen Passat markaydı ve ‘çakarlı’ydı. Millet metrobüsle işine gücüne giderken ben bu araçla işe gidemem demiş, ve bu aracı daha alt sınıf Renault marka bir araçla değiştirtmişti. 

Ablamın iş arkadaşlarıyla ilişkisi profesyonelce ve iş çerçevesinde olmuştur. Dedikoduyla işi olmaz. Kimin neyi var neyi yok bilmez, sormaz, ilgi duymaz. 

Ablamın iş arkadaşlarının özel yaşamlarıyla ve varlık durumlarıyla ilgili bir bilgisi ve sorumluluğu olmadığını düşünüyorum. Kendisi Mayıs 2021 tarihinde Medya AŞ GM rolünden ayrılmıştır. Devamında 13 kişilik yönetim kurulunda bir üye olarak 2024 yılı ortasına kadar periyodik yapılan YK toplantılarına katılmıştır. 

İnsanların ilgili mahkemelerce ve bağımsız bir yargılama sürecinde verilecek kararlara kadar suçsuz olduğunu varsaymak zorundayız.

Ablamın tutukluluğunun ilgili kanunlar gereği hukuksuz ve kendisine sorulan soruların içeriğine baktığımızda ölçüsüz olduğunu savunuyoruz. 

Kendisinin isnat edilen suçun niteliği, kuvvetli şüphe, ve bu şüpheleri destekleyici deliler olduğu iddiasıyla tutukluluk hali devam etmektedir. 

Kendisine var olduğu iddia edilen bir örgüte ilişkin soru sorulmamıştır, bir örgüt şeması, hiyerarşisi gösterilmemiştir. Bu gösterilmeyen örgütün üyeliğine teşebbüs suçlamasıyla 3 aydır tutuklu olması hukuken yanlıştır. Yine kendisine herhangi bir şüphe uyandıracak HTS kaydı sorulmamıştır. Mütevazi mal varlığı ile ilgili MASAK’dan alınan raporda şüpheli, açıklanmayacak bir artış, durum söz konusu yoktur.

Bunu savcılarımız da görmüştür, biliyordur, eminiz.

Elbette delillerin toplanmasına devam edilmekte ve ileride kendisine toplanan yeni deliller ışığında yeni sorular sorulabilir.  

Bu durum ışığında ailece ve sevenleri olarak sorumuz çok basittir. 

Savcılık makamı ve Sulh Ceza hakimliklerinin kendisini 3 aydır, önce hücrede, sonra Afyonkarahisar cezaevinde tutmasının hukuki izahı ve vicdani açıklaması nedir?

Ablamın haksız ve ölçüsüz olduğuna inandığımız tutukluluk süreci, ailesinden uzağa şok nakli, adalet makamlarının soruşturmayı ilerletmek üzere başvurduğu bir stratejinin parçası mıdır?

Adalet araçlarının ve makamının siyasal bir amaç uğruna kullanıldığına inanmak istemiyorum. 

Öncelikle vicdan temelinden yükselen bir hukuki sürecin kamuoyunda daha geniş kesimlerce kabul göreceğini ve bu dönemde bölgemizde yaşanan gelişmeler ışığında en çok ihtiyacımız olan milletimizin birlik ve beraberliğine daha çok katkı sunacağını düşüyorum.

Cevap hakkı tanıdığınız için ve de iyi niyetli dileğiniz için teşekkür ederim. Saygılar.

Barış Atayman”..

Şu an Afyon Cezaevinde tutuklu bulunan İpek hanımın kardeşinin, aile adına durumu özetleyen cevabı yazısı bu.

Ben isterim ki, İpek hanım, soruşturmanın en başından itibaren, kendisine yönelik suçlamaların tamamını öğrenebilsin ve bunlara karşı verebileceği ne cevap varsa hepsini yetkili makamlara aktarabilsin.

Ama maalesef, devasa bir soruşturma içerisinde, bazı şüpheliler için, bu zorunluluk tam olarak yerine getirilemiyor.

İnşallah gerek savcılık makamı gerekse de eğer tutuklu yargılama yapılacak ise, tutukluluk durumunu her ay gözden geçiren hakimlik, İpek hanımın üzerine yüklenen suçun unsurlarını, savunma kapsamında yaptığı itirazlarını dikkate alarak değerlendirir.

Benim için çok önemli olan kıstas şudur:

Bir kişi devlet veya kamu kurumlarında bir göreve getirildiğinde, makam odası için, aracı için öncekinden bir üst perde masraf yaptırıyorsa, yani ‘devletin malını yemeyen domuz’ mantığıyla hareket ediyorsa, o kişiye hiçbir güvenim asla olamaz.

Kendisinden önceki kişinin o makamda yaptığı masraflarla eşit organizasyon yapıp, daha iyi icraat peşinde koşanlar benim için değerlidir.

Ama İpek hanımın ve kardeşinin beyan ettiği üzere, bir de “bu makam için şu araç gereksiz, bir alt modelle yetinebilirim” denilmiş ise, o kişiye yapılacak suçlamada, kılı kırk yarmak zorunludur.

Gelen cevap üzerine ben samimi düşüncelerimi yazdım.

Bundan sonrası savcılığın, hakimliğin üzerine düşüyor. Ve belki de suçlanan kişinin “dedikodu” olarak nitelendirdiği, ama hafızasını yokladığında, “ben devlet malını harcama noktasında, bu kadar hassas iken, birileri ‘vur patlasın çal oynasın’ modunda icraat yapmışsa, onların da suçuna benim ortak olmam mümkün değil” diyerek, hatırladıklarını resmi makamlara aktarmasıdır.

İpek hanıma geçmiş olsun diyorum.

40 yıllık hukukçu, 35 yıllık gazeteci kimliğimle ve tüm samimiyetinle söylüyorum.

Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında, kim ne derse desin, bilerek kimseye haksızlık yapılacağı kanaatinde değilim.

Kimsenin siyasi istikbali ile oynamak için, iftiraya maruz bırakılacağını düşünmüyorum.

Oyun büyük, tezgah büyük.

Bu büyük oyunun içerisinde, masum insanların da mağduriyetleri, kısa zaman dilimleri için söz konusu olabilir.

Ekrem İmamoğlu’nun sadece oğlu için yurtdışına transfer ettirdiği paranın miktarına bakarsak, oyunun büyüklüğünü de tezgahın büyüklüğünü de görmüş oluruz.

Ama tabii ki, şu veya bu kişinin suçu sebebiyle de masum insanların cezaevinde olması asla kabul edilemez.

Gerçeğin en kısa zamanda ortaya çıkması ve haksız yere cezaevinde olanlar varsa, bir an önce özgürlüklerine kavuşması, yakınları ile buluşması temennisiyle..

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi

Yorumlar2

  • Yaşasın hamas 2 gün önce Şikayet Et
    Ali ihsan abi sen nasıl bir kralsın canı gönülden tebrik ediyorum RABBİM ayağına taş değdirmesin yolun bahtın açık olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Buda geçer yahu 3 gün önce Şikayet Et
    Helal olsun ali abim işte gazetecilik mahkemeye gerek kalmadan gerekli cevabı yayınlamak büyük erdem gazeteciyim diye ortalıkta dolaşanlar ögrensinler
    Cevapla Toplam 22 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat