PKK silah bırakırken, derin olaylara karşı uyanık olalım!

  • GİRİŞ09.07.2025 08:37
  • GÜNCELLEME09.07.2025 08:37

Yıl 1993.

Kamuoyuna açıklanmasa da, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın derinden yaptığı çalışmalarla, PKK terör örgütüne silah bıraktırma çabaları var..

Terör örgütü, o tarihde henüz 10 yılını bile doldurmamış.

Ülkeye verdiği zarar, bugünkü ile kıyasladığınızda, çok çok daha az..

O örgütü kurduranlar, “biz PKK’yı boşuna mı kurdurduk. Var mı öyle 10 yılda tasfiye etmek” düşüncesi ile..

Bir seri derin cinayetlerle, ülkede istedikleri şekilde gelişmeleri dizayn ettiler..

Ve PKK terör örgütünün tasfiyesi için atılan adımları berhava ettiler..

Neydi o derin olaylar silsilesi?

Çok kısa bir süre içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinde, 5-10 yıla bile sığmayacak yoğunluktaki şaibeli olaylar nelerdi?

24 Ocak 1993. Cumhuriyet gazetesi başyazarı Uğur Mumcu, bombalı saldırı ile öldürüldü.. Dindar insanlar suçlu olarak gösterildi.. Ülkede “şeriat karşıtlığı” pompalandı.. Ama Mumcu’nun, PKK ile iş tutan devlet içindeki bazı isimleri ifşa ettiği yazı gözlerden kaçırıldı.. Devletin DGM savcısı, faili bulabilmek için, duvardan bir tuğla çekilmesinin yeterli olduğunu söyledi. “Çekin o zaman” denildiğinde ise, “O tuğlayı çekersek, devlet yıkılır” cevabını verdi..

Evvelki yıllarda da benzer provokasyonlara imza atılan, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy gibi laikçi isimler, Çetin Emeç gibi Hürriyet gazetesinin tepesindeki isimlerin benzer saldırılarla öldürüldüğü olayların yaşandığı yıllar olmuştu. 

Muammer Aksoy 31 Ocak 1990’da, Çetin Emeç 7 Mart 1990’da, Bahriye Üçok ise 6 Ekim 1990’da öldürülmüştü..

Ama bu cinayetlerin hedefindeki isimler, çok daha üst noktadaki isimlere ulaşmadan, sonlanmıştı..

Büyük ihtimalle, 1990’da da, 1991 seçimleri öncesinde yine bir adım atılmıştı..

Ama, o cinayetlerle, adımı atacak kişiler mesajı almış, kendilerinin güçlü olduklarına kanaat getirmedikleri için, süreci sonladırmışlardı.. 

Aralarında seri cinayet şeklinde, ülkeyi sarsan başka olaylar yaşanmamıştı..

Mumcu’ya yönelik bombalı saldırı, 1993’nün şaibeli olayları arasında tek olay değil..

PKK sorunu ile ilgisiz gibi görünse de, kayıtdışı ekonomiyi sonlandırma noktasında ciddi adımlar atılmasının planlayıcısı Adnan Kahveci, 5 Şubat 1993’de ailesinden fertlerin de olduğu bir trafik kazasında vefat etti..

Derin olaylar, 17 Şubat 1993’te zirveye yaklaştı..

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, İncirlik Üssü’nden kalkan uçakların, PKK terör örgütüne yardım dağıttığı açıklaması yaptıktan kısa bir süre sonra ve özellikle de Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a, “Bu olaya müdahil olmalısınız, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz” şeklinde, güneyimizde kurulmak istenen İsrail maşası bir terör devleti uyarısını yaptıktan kısa süre sonra uçağı Ankara’da düştü. Ve şehid oldu.

17 Nisan 1993 günü ülkenin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bugün dahi izah edilemeyen şaibeli bir kalp krizi ve hastaneye kaldırmadaki soru işareti taşıyan olaylar silsilesi sonunda.. Ülkenin en tepe nokta makamı da boşaldı..

O günlerde, Eşref Bitlis ve Turgut Özal’ın öncülüğündeki girişimler sayesinde, PKK’nın saldırmazlık sözü verdiğini de hatırlatalım..

Ardından, 24 Mayıs 1993’de Bingöl Elazığı Karayolunda 33 sivil kıyafette olan askerimiz, otobüsten indirilip;, PKK’lı teröristler tarafından şehid edildi..

PKK’lı teröristler mi demeliyim. PKK’lı teröristlere silah bırakma sürecinden çevirmek isteyen, Eşref Bitlis’in dikkat çektiği, İncirlik Üssü’nden kalkan uçaklarla, eli silahlı unsurlara yardım atanlar mı, bugün dahi çözülemedi.

Ve 2 Temmuz’a Madımak, 5 Temmuz 1993’te de Başbağlar katliamları. yine 33’er insanın öldürülmesi..

6 aylık sürece sıkıştırılan bu önemli olayların bir benzerini, başka 6 aylık bir süreçte göstermeniz mümkün değil..

 Ve sonuç: PKK silah bırakmadı..O tarihden sonra da, bu milletin başına bela olmaya devam etti.

Gelelim bugüne..

PKK silah bırakmanın eşiğinde..

Terör örgütü silah bırakma eşiğinde iken, örgütü kurduran dış güçler, provokasyonlarla, süreci dinamitlemeye çalışıyorlar.

Ben, geçtiğimiz haftalardaki dronlu saldırıyı da, pazar günkü mağaradaki metan gazından 12 askerimizin şehid olduğu olayı da, resmi kaynaklarımız “Metan gazı” olarak açıklamış olsa da..

Acaba, dış güçlerin, PKK’nın silah bırakmasını engellemek için bir dahli olabilir mi?” sorusu ile birlikte değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum..

Nasıl ki, Uğur Mumcu’nun arabasına bombayı koyanlar hâlâ meçhul ise, MOSSAD elemanlarının 24 Ocak’an hemen önce ülkeye girip, hemen sonrasında sınırın ötesine geçtiğine dair ciddi deliller, resmi isimler tarafından dillendirilse de, bu noktada gerçekler ortaya çıkarılamamış ise de.. Nasıl ki, Eşref Bitlis’in düşen uçağı için, her bilirkişi raporunda farklı görüş ortaya atılıp, bir türlü kesin sebep ortaya çıkarılamamış ise de.. Turgut Özal’ın kalp krizinin arkasındaki gerçekler belirlenemedi ise de..

Diğer derin olayların da parmak izleri tahmin edilse de, kesin failler bulunamadı ise..

Ama bunların sorgulamasını yapmak, bizim boynumuzun nasıl borcu ise..

Son şehidlerimiz için de, özellikle PKK silahı bıraktığı andan itibaren, bu olayın arkasındaki dış güçleri bulup çıkarmak, hepimizin boynunun borcudur..

Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına itiraz etmiyorum..

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yaptığı bilgilendirmeye itiraz etmiyorum..

Dış güçlerin pes etmeyebileceğine dair kuşkularımı, tarihi süreçden gelen tecrübeye dayalı olarak dillendiriyorum..

Dikkatli olmamızı öneriyorum..

Bir kesim, PKK adeta silah bırakmasın, askerimize, polisimize kurşun sıkmaya devam etsin diye, ortalığı kızıştırırken..

Sürecin sorumluluğunun bilinci ile hareket etmemiz gerektiğinin farkındayım..

Hatta..

“PKK silah bırakıyor, bıraktı.. Daha ne istiyorsunuz” itirazlarına boyun eğmeden, “Bu çok derin olaylara imza atanların, ülkenin Jandarma Genel Komutanı’ndan Cumhurbaşkanı’na kadar suikastlara kaza süsü ile imza atanların, yarın başka derin olaylara imza atmayacağından nasıl emin olabiliriz” mantığı ile..

Bu ülkenin geleceği için, bu derin olayların arkasındaki gerçekleri mutlaka araştırmalı ve dahli olan tüm dış güçlerden bunların hesabını sormalıyız.

Ki, yenilerine de teşebbüs edemesinler.

Bu kapsamda, ülkemizin tüm güvenlik mensupları.. Bürokrasimiz. Devlet çalışanları.. Hatta tüm insanlarımız.. Bu sürecin başarı ile tamamlanması için, teyakkuzda olmalı, uyanık olmalı, tedbirli hareket etmeli, yeni derin olayların yaşanmasına fırsat vermemek üzere, azami derecede önlemleri almalıdır..

PKK’nın silah bıraktığına dair görüntüler, kırılma noktası oluşturacaktır..

O günden sonra, bu tür şaibeli olaylarla, ülkeyi tekrar kargaşa ortamına sürüklemek isteyenlerin cesaretleri çok büyük oranda kırılmış olacaktır.

Bu kapsamda, terörden beslenen iç dinamikler de, artık bu kirli rantın iştahı ile ahlaksız ilişkilerine de son verecekler, alınlarının teri ile bileklerinin gücü ile rakiplerini sandıkta yenmenin arayışına mecbur kalacaklardır..

Yeni Akit

Yorumlar3

  • Anadolulu 3 saat önce Şikayet Et
    Dilinize sağlık, katılıyorum. Aynen bana da tercüman olmuşsunuz. Süreç ne olursa olsun çok coook dikkatli olmalıyız. Emperyalist güçler hiçbir zaman boş durmazlar. Belki de cookktan yeni örgütü kurmuşlardır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • hasan 3 saat önce Şikayet Et
    pkk üst yönetimide dışarı değil içerde alınıkoysa,bağlatılar nasıl işletilmisse deneyimlense,baskı yapamayacağımız ne ülke nede makam kalmaz,bu geçiş dilledirilmeden arka bahçeye alınmaları elde tutulmaları ile mümkün ki oluşabilecek saklı kişi ve nedenlerle, devletin gerekçeleri iyi anlatılmalı gerektiğinde...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Kaan 4 saat önce Şikayet Et
    Rabbim milletimizi vatanımızı korusun. Ellerinize sağlık çok kıymetli bir yazı.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat