İBB‘de suç yok ise 6 milyon vekalet ücretine ne gerek var
- GİRİŞ10.08.2025 10:18
- GÜNCELLEME10.08.2025 10:18
Özeleştiri ile başlayayım.
Belki ben de, sevdiğim insanlar suçlamalara muhatap olduğunda..
Şimdi Ekrem İmamoğlu ve avanesinin, sevenlerinin belki de düşündüğü gibi, “İddia edildiği kadar yolsuzluk var ise.. Çok daha kesin ve etraflıca delillerle, bu adamlar insan yüzüne bakamaz duruma düşmelilerdi. Avukatlarının bile yüzüne bakamaz, annelerinin-babalarının yüzüne bakamaz duruma düşmeliydiler” hissine kapılırdım..
Yoksa.. Göz göre göre, 380 puan almış bir Ekrem, 500 puanlık fakülteye kayıt olmasını, hangi insan savunabilir?
Hangi solcu savunabilir.
Siyaset yapan kim savunabilir?
Hele hele, üniversite öğrencileri nasıl savunabilirler..
Büyük ihtimalle, oluşturulan algıya kapılıyorlar..
“380 puan ile, 500 puanlık fakülteye kayıt yapılmış olsaydı, her şey devletin elinde olduğuna göre. Bunun tüm delilleri ortaya konulurdu” diye düşünüyor olmalılar..
Ama şu kesin bir gerçek..
Ekrem İmamoğlu da, 380 puan aldığı üniversiteye giriş imtihanı sonrasında, 500 puan alanların kaydolduğu fakülteye geçiş yapmadığını söylemiyor..
Belki şunu diyebilir: “380 puan aldım ama. 500’lük değil, 485 puanlık fakülteye kaydoldum.”
Yine alınan ile kaydolunan fakültenin puanı arasında arada yüz puandan fazla bir fark var..
Bu bir yana..
Gözümüzde devleti öyle büyütüyoruz ki..
İşlenen suçların, şıppadanak, değişik kanallardan elde edilen delillerle, ispatlanabileceğini düşünüyoruz.
Bende de bu önyargı maalesef hakimdir..
Ekrem İmamoğlu için, iki villayı 10 milyon TL’yi aldığına dair iddia ortaya atılınca.
Devletin savcısı ile, Maliye Bakanlığı kayıtları ile, bankalardaki kayıtları ile, noter evrakı ile, satış yapan Ali Nuhoğlu’nun muhasebecisinden, ticari defterlerine kadar, ihale kurumunun kayıtlarına kadar, bir bütün halinde, tüm dosya üç günde, 5 günde öyle net şekilde oluşturulur ki..
Ekrem İmamoğlu, cümle kurmaya takati kalmaz..
Benim kafamda oluşturduğum devlet anlayışı böyle..
Ama maalesef gerçek öyle değil.
Hantal mı hantal bir devlet işleyişimiz var..
Maliye’nin Adalet Bakanlığı’ndan, Adalet Bakanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’ndan, savcının hakimden, hakimin savcıdan.. Polisin hepsinden habersiz gizemli bir işleyiş tarzı var..
Buyrun, somut örneği vereyim. Bakalım siz de bana hak vermeyecek misiniz..
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, elinde video kayıtları vesair olduğunu belirterek “İBB Borsası kuruldu” dedi ya..
İyi ki demiş. İsmini zikrettiği avukat, İBB bilgi İşlem Daire Müdürü Naim Erol Özgüner’in avukatı Mehmet Yıldırım imiş..
CHP Genel Başkanı, avukat Mehmet Yıldırım’ın, savcı ile diyalog halinde olduğunu, gözaltına alınanları serbest bırakma karşılığında, şüphelilerden yüksek bedeller talep ettiğini iddia etti.
İyi ki bu iddialar ortaya atıldı.
Mehmet Yıldırım, hem bu idialar çerçevesinde, hem de başka gerekçelerle gözaltına alındı..
Şimdi sıkı durun.
2025 Türkiyesi’ne yakışan bir durum mudur bu, bana söyleyin..
Avukat Mehmet Yıldırım, ifadesinde diyor ki: “Dosyada benim vekaletimin olduğu kişi Naim Erol Özgüner’dir. Kendisinin bu dosyalardan önce de avukatıydım. İBB operasyonu kapsamında kendisi alınmıştır ve tutuklanmıştır. Kendisinin suçsuz olduğuna inanıyorum. Etkin pişmanlıktan faydalanmıştır. Naim Erol Özgüner’den avukatlık ücreti olarak 2 Milyon TL + KDV aldım. Onun da faturalarını ve makbuzlarını kestim.”
Abi ne diyorsun sen?
Savunmaya göre, bir haksız isnada maruz kalan bir bilgi işlem müdürü, 2 milyon+KDV ücret ile avukat nasıl tutar. Bu parayı nasıl öder?
Maaşı ne ki, bu parayı öder..
70 bin TL olsun maaşı. 4 yıl aldığı maaşı yemeyecek, içmeyecek, ancak KDV’si ile bu avukatlık ücretini toplayabilir..
Bu bilginin temin edilmesi için, Mehmet Yıldırım’ın isminin bambaşka bir iddia ile ortaya atılması mı gerekiyordu..
Mehmet Yıldırım’ın gözaltına alınması mı gerekiyordu?
Suçlama ne?
İBB’de bir çete var. Milyarlar dönüyor. Çete üyeleri, bu milyarlardan kendilerine birer pay alıyor.. Susuyor, çetenin isteklerini yerine getiriyor..
Peki bu çete faaliyetleri içinde, müteahhitlerden alınan rüşvet olduğu kadar.. Bunun paylaşımı olduğu kadar.. Çetenin içindeki kişilerin oturdukları lüks mekanlar olduğu kadar, altlarına çektikleri lüks araçlar kadar. Değiştirdikleri hanımlar, yeni hanımlara aldıkları evler, lüks araçlar olduğu kadar.. En nihayetinde, kendilerini savunmak için vekalet verdikleri avukatlara ödedikleri ücretler de, çete faaliyetlerinin içinde kalan suç delilleri değil midir?
Niçin Mehmet Yıldırm gözaltına alındıktan sonra, sabit bir geliri olan müdürün 2 milyon TL gibi bir ücretle avukat tuttuğu ortaya çıkıyor ki?
Daha önce, bu para transfer edilirken, devlet bunun kaydına ulaşamamış mı? Makbuz kesildiği belirtiliyor, KDV’si ödenirken, deftere kaydı yapılırken, Maliye bu bilgiye ulaşamamış mı?
Niçin, gözaltı sonrasındaki bilgilerle, bu gerçek ortaya çıkmış oluyor ki?
Avukat Mehmet Yıldırım’ın ifadesinde, tek sayılacak yüksek miktarlı vekalet ücreti bu değil.
Avukat bey ikinci isimden de bahsediyor:
“Fatih Keleş’in şirketlerinin mali müşaviri olduğunu söyleyen Cem Çelik’i savcıya götürdüm” diye başlıyor..
“Cem Çelik’ten avukatlık vekalet ücreti kapsamında 150 bin ABD Doları para aldım” diye devam ediyor..
Ne eder 150 bin dolar?
150.000x40=6.000.000 TL.
Bakın, ben yazımı bilgisayarda yazarken..
150.000x40= yazar yazmaz.. Bilgisayar hemen otomatikman. Daha ben bir hesap makinesi ile sonucu bulmama gerek kalmadan. 6.000.000 neticesini verdi.
Şaşırdım, ama gerçek bu.. Tam 6 milyon TL’den bahsediyoruz..
Bir mali müşavir, tutuklandığında, 6 milyon TL’yi gözden çıkaracak kadar yüksek bir bedelle avukat tutuyorsa, burada isnatların hiçbir ciddiyetinin olmadığını kim savunabilir?
6 milyonu, bir çırpıda bu mali müşavirin, nereden bulduğu, hiç mi merak edilmez?
Buyrun, Mehmet Yıldırım kendisi ifade etmeden önce..
Zaten bu gerçekler, aslında etraflı bir kayıt karşılaştırması ile, devlet tarafından tespit edilemez miydi?
Savcının sormasına bile gerek kalmadan..
Maliye kayıtlarından, “Böyle bir para trafiği var. İşinize yarayabilir” denilerek..
KDV beyannamesinden, “Böyle yüksek miktarlı bir KDV tahakkuk etmiş” denilerek..
Ödeme yapanların bankadaki hesaplarından “Şu miktar yüksek bir para çıkışı var. Hemen gözaltına alınma sonrasına denk geliyor, işinize yarayabilir” denilerek, savcılığa gönderilse, ve bunun da takibi yapılsa..
Lütfen kimse bana, “Hayrola, insanlar kendilerini savunmak için, avukat ta mı tutamayacak” demesinler..
200-300 bin TL’lik değil, milyon milyon liralık vekalet ücretlerinden bahsediyoruz..
Ve baksanıza muhatapların kazanç miktarlarına..
Bu miktarları 5 yılda, 10 yılda ancak kazanabildikleri bir çırpıda anlaşılacak netlikte gerçekler olduğunu göreceksiniz..
Onun için diyorum, devlet hantal.
Bürokrasi, emniyet, yargı koordinasyonu sıfır..
Çıkartalım tüm kayıtları..
Ekrem İmamoğlu değil cezaevinden paylaşım yapmayı..
Şuna buna itiraz etmeyi.
Cezaevindeki gardiyanın yüzüne bakmaktan utanır hâle düşer.
Babası değil “İflah olmaz hastalığa yakalansınlar, çocuğunun ciğeri ilaç olarak söylensin. Çocuğunu ciğerini yesin, yine iyileşemesin” bedduaları edeceğine..
Sokağa çıkamaz..
Ali Karahasanoğlu /
Yorumlar5