28 Şubat sürecinde başörtülü öğrencilere “fahişe” diyen..

“Size neyin yeteceğini biliyorum” diyerek, cinsel taciz ifadelerini kullanan ahlaksız Fatih Altaylı..

HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin için “Filistin Kurtuluş Örgütü’nü bölmesi amacıyla İsrail cezaevinden çıkarttı” diye iftira eden, ama Şeyh Ahmet Yasin’in İsrail füzeleri ile, hem de tekerlekli sandalyede iken, sabah namazı çıkışında şehid edildiğini yazamayan müfteri Fatih Altaylı..

Kendisine bu cevapları verdiğimizde mahkemeye koşup, “Hakim amca.. Bunlar bana saydırıyor. Bunlara ceza verin” diyen Fatih Altaylı..

PKK saldırılarında şehid olan askerlerimiz ve Gazze’de şehid olanlar için düzenlenen mitingden dönen vatandaşımıza, elinde taşıdığı Kelime-i Tevhid bayrağı sebebi ile yumruk atan üniversiteliye “eline sağlık” diyen Fatih Altaylı..

Ve en nihayetinde, halkın oyları ile üçüncü defa Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan’a, “Bu millet padişahını boğmuş bir millettir. Hoşuna gitmediği zaman istemediği zaman. Padişahını yuhlamış bir millettir. Az buz değildir öldürülen suikaste kurban giden Osmanlı Padişahı. Suikast demeyelim de komploya kurban giden veya boğazlanan veya intihar etti süsü verilmiş.” diyerek tehdit etmeye kalkan Fatih Altaylı..

Dün hakim önüne çıktı..

Hakimin önünde yaptığı savunmada dedi ki:

“Emin olun ben de hiç istemezdim böyle olmasını.”

İstediği şu idi, Altaylı’nın.

“Ben küfrederim. Ben hakaret ederim. Ben tehdit ederim. Hakimler bile, savcılar bile benden çekinir, ‘bulaşmayalım şu küfürbaza’ der, bana dokunmazlar.. Ben de arabamı yürütürüm böyle..”

Ama düzen değişti..

Altaylı’nın tehditlerinin hesabının sorulma vakti geldi..

Devam ediyor Altaylı: 

“Zaten tam olarak da anlamış değilim niye böyle olduğunu, niye burada olduğumu, niye hep birlikte burada olduğumuzu. Ve hatırladığım kadarıyla hayatımda ilk defa bir Ağır Ceza Mahkemesinde niye yargılandığımı...”

Yaaa, öyle mi, Altaylı..

İlk defa ağır ceza mahkemesinde yargılanıyorsun öyle mi?

Küfrettiğin insanları, TSK düşmanı gibi gösterdiğin Akit yazarları, bir günde 20 tane ağır ceza dosyasından ifade verirken, koltukların kabarıyordu, değil mi?

Gencecik üniversiteli kıza “fahişe” dediğin gün eline kelepçe vurulup, ağır ceza mahkemesinde yargılanman gerekirdi..

Şimdi tutuklandığın dosya, 26 yıl gecikme ile açılmış bir dosya..

“Sarıklıları takip edeceğim. Tutup karakola götüreceğim” diye yazdığın, tehdit ettiğin gün yargılanmalı idin, ağır cezada..

Şimdi kalkmış, özeleştiri yaptığını söylüyor: 

“8 adıma 5 adımlık avlumda dolaşırken bunu, niye burada olduğumu uzun uzun düşünme fırsatım oldu.”

Düşünmüş de, üniversiteli kıza niye “fahişe” dediğini hatırlamış mı, Altaylı.. Sarıklıları takip edeceğini hatırlamış mı? Onları hatırlayamadı ise, iki yıl önce bir  kardeşimize yumruk atana söylediği “eline sağlık” terbiyesizliğini, Şeyh Ahmet Yasin için attığı iftirayı hatırlayabilmiş mi?

Hayır..

Ve kendince bir senaryo yazmış, Altaylı:

“Bugün burada bulunmamın nedeni, bu salonda bulunan ya da bu ülkenin en ücra köyünde yaşayan çocukları, hiç tanımadığım insanların evlatlarını kendi kızım kadar seviyor, kendi kızım gibiymişçesine düşünüyor, önemsiyor, onlar için de kendi kızımmış gibi, hatta onun için kaygılandığımdan daha fazla kaygılanıyor olmam.”

Adama soruyorlar, “niye öldürdün”.

Cevap veriyor, “Ben çocukken öyle güzel bir kıyafetim varmış ki..”

Geç bunları Altaylı.. Geç..

Fahişe dediğin üniversiteli öğrencileri hatırla..

Onlardan bir özür bile dilemedin..

Şimdi kalkmışsın, “köyde yaşayan kızları, kendi kızım gibi” diye başlayan cümleler kuruyorsun..

Ateist Celal Şengör’ü getirtmiş, İlber Ortaylı’yı getirtmiş, Murat Bardakçı’yı getirtmiş, onlara bir de rapor yazdırmış, Altaylı..

Diyorlar ki: “Osmanlı tarihi boyunca öldürülen padişah çok”.

Hala tehdit etmeye devam ediyorlar..

Utanmazlar..

Tarihi olayları anlatacaksanız, isyanları da söyleyeceksiniz.. İsyan edenlerin darağacında sallandırıldıklarını da söyleyeceksiniz..

Birini gizleyip diğerini söylerseniz. Sahtekarlık yapmış olursunuz.

İsyanları söyleyip, darağacında sallandırılan isyancıları gizlerseniz, bugünkü Cumhurbaşkanını tehdit etmiş olursunuz..

Darağacında sallandırılan isyancıları söyleyip, padişahlara yönelik saldırıları gizlerseniz, muhalefeti tehdit etmiş olursunuz.

Bu kadar basit, Prooofeeesöööör Celal bey.. Proffeeesööör İlber bey..

Hakimi etkilemek için, “Başkalarının evlatlarını da, onların geleceğini de en az kendi kızımın geleceği kadar önemsiyorum.” diye anlatıyor Altaylı..

Gazze’deki çocukların öldürülmesine, İsrail için bahane hazırlarken de mi, başkalarının çocuklarını da, kendi kızın gibi düşünüyordun, Altaylı.

Suriyeli göçmenler aleyhine, ırkçı faşist Tanju Özcan ile nefret söylemi yarışına girerken de mi, “başkalarının evlatları”nı düşünüyordun?

Yakalamışım cezaevinde birisini.. Posasını çıkartmaya kalkıyor değilim..

Şeyh Ahmet Yasin için, İsrail’in adamı iması yaptığında, 15 Ekim 2023 tarihli yazımın başlığını, “Alçaksın, sahtekârsın Altaylı!” diye atmıştım..

Kimsenin cezaevinde olmasından mutluluk duyacak değiliz..

Kimsenin ailesinin üzüntüsünden, sevinç duyacak değiliz.

Ama lütfen..

Belden aşağısı tutmaz şekilde 60 yıl tekerlekli sandalyede yaşayan, 12 yıl İsrail cezaevinde kalan ve İsrail füzesi ile şehid edilen şeyh Ahmet Yasin’e, “İsrail cezaevinden çıkarttı ve onu kullandı” nasıl diyebiliyorsunuz?

Cumhurbaşkanı’nı tehdit eden kendisi değilmiş gibi, acınacak bir istismara da imza atıyor, Altaylı. Erdoğan’ın şiir okuduğu için cezaevine konulmasına itiraz ettiğini iddia ediyor: “Kendisi bana göre haksız biçimde hapis cezasına çarptırılıp, cezaevine atıldığında gazete manşetlerinde ‘Muhtar Bile Olamaz’ diye yazıldığı gün, benim köşemin başlığı ‘5 Yıl İçinde Başbakan Olacak Adamı Bugün Hapse Attılar’ şeklindeydi. Nitekim 5 yıl gerekmedi…”

Utanmaz adam.

“Muhtar bile olamaz” diye manşet atan, senin gazeten Hürriyet değil miydi?

Çıkart, o gün yazdığın yazıyı da, görelim neyi savunduğunu..

Meğerse beyefendi, üniversiteli kızların bile başörtü takma hakkı olmadığını ileri sürüp, onlara “fahişe” derken.. Eşi başörtülü olan birisinin Cumhurbaşkanı seçilebileceğini savunmuşmuş..

Erdoğan’a şöyle şirinlik yapıyor şimdi:

“Keza 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleyen 367 saçmalığını da eleştiren bendim.”

Ve finali yapıyor, Altaylı:

“Hayatında kimseyi tehdit etmemiş Fatih Altaylı mı Sayın Erdoğan’ı, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı tehdit edecek! Gençlerin hayalleri tehdit altında olmasın, kimse kendini tehdit altında hissetmesin diye uğraşıyorum kendi çapımda.”

Anlıyorum ki, cezaevi insanı profesyonel yalancılıktan kurtarıyor, bilinçaltından da olsa, olması gerekenleri söyler hale getiriyor..

“Kimseyi tehdit etmedim” derken, konuya gençleri karıştırmasının altında, işte cezaevindeki uzun uzun daldığı “düşünmeler” yatıyor olmalı..

“Ben üniversiteli genç kızlara nasıl küfrettim. Onları nasıl tehdit ettim. sarıklı insanları nasıl tehdit ettim. Yumruk yiyen bir insana sahip çıkacağıma, nasıl oldu da, yumruk atana ‘eline sağlık’ dedim..” muhasebesini yapmış olmalı ki, bu cümleyi kuruyor..

Cümleyi kuruyor ama..

Kamuoyundan, Cumhurbaşkanı’ndan, en önemlisi küfrettiği üniversiteli kızlardan açık bir özür dilemeyi, aklına getiremiyor..

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi