Borsa, Ekrem’in suç işlediğini satın almış!
- GİRİŞ13.11.2025 08:56
- GÜNCELLEME13.11.2025 08:56
Ekrem İmamoğlu hakkındaki iddianame binlerce sayfa ama…
Sadece CHP hakkında değerlendirme yapılması için Yargıtay Başsavcılığı’na ihbarda bulunulmasına ilişkin küçük not, borsada çalkalanmaya yol açtı.
Başsavcılık, “CHP hakkında kapatma talebinde bulunulmadı” açıklaması yaptı da, borsa toparlandı.
Bu neyi gösteriyor?
Borsa, Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk yaptığını çoktan satın almış.
142 ayrı suçtan cezalandırılması istendiğinde borsanın bir tepkisi yok.
Hatta iddianamenin bugün-yarın açıklanacağı belirtilirken dahi borsa yükselişteydi.
İddianame açıklandı. Ekrem İmamoğlu hakkında yüzlerce yıllık hapis cezası istenmesi değil ama…
CHP hakkında (aslında iddianamede olmayan) kapatma talebi, borsada düşüşlere sebep oldu.
Ekrem İmamoğlu hakkındaki iddianame orada dururken, sadece “CHP hakkında kapatma talebinde bulunulmamıştır; Başsavcılığın böyle bir yetkisi de yoktur” açıklaması borsayı tekrar eski seviyesine yöneltti.
Öyle sanıyorum ki, borsa Ekrem İmamoğlu’nun suç işlediğini, rüşvet aldığını, sistem adı altında siyaseti finanse etmeye çalıştığını satın aldığı gibi, siyaset de artık bu gerçeği kabullendi.
İddianame hazırlanırken afra tafra yapanlar…
Orada burada mitingler düzenleyenler…
İddianame açıklandıktan sonra net bir açıklama ile isnatları yalanlayamadılar.
Ekrem İmamoğlu sanık sıfatıyla bir açıklama yapamadı ki, partisinin yöneticileri de ona katkı sunsun.
Ne dedi Ekrem Bey?
İfadesi şu:
“Yazdığınız iddianame; insanları tehdit ederek, rehin alarak, baskıyla iftiraya zorlayarak, kuyruk kuyruğa dizip bağladığınız yalanlardan ibarettir.”
Arkadaş, bir insanı tehdit edersin, “Şuna bir iftira at” dersin.
Eğer gerçekten çok güçlüysen, belki bunu bir kişide başarırsın, hadi diyelim iki kişide başarırsın.
Ama dosyada şu an 70 itirafçı var.
Belki ilk duruşmaya kadar bu itirafçı sayısı 100’ü bulacak..
Fazlasını bir kenara koyalım..
70 itirafçının hepsini birden kim, nasıl tehdit edebilir ki?
Kaldı ki…
Ekrem İmamoğlu için istenen o ceza miktarına, onun da kimsenin de ömrü yetmez.
Tehditle bir şey yaptırılıyorsa, Ekrem İmamoğlu’nun yatmayacağı bir ceza için savcılık niye kendisini zorlasın ki?
Üç tane olay isnat edilir.
O üç olaydan mahkûmiyet kararı verilir.
Olur biter.
Eğer gerçekten haksız isnatlarla, yalanlarla Ekrem İmamoğlu suçlanıyorsa, 142 eylemden sorumlu tutulmaya, 800 yıl hapis cezası istemeye ne gerek var ki?
Eğer iftira ise… 142 tane iftira atmaya ne gerek var?
140 iftira atılınca mahkûmiyet kararı çıkmıyor mu?
İftiranın sayısı 30 olsa, 20 olsa, 10 olsa, Ekrem İmamoğlu’na ceza verilmesi mümkün olmuyor mu?
Bir dosyadan bile ceza verildiğinde Ekrem İmamoğlu’nun fiilen yatacağı süre 2 yıl.
Eğer gerçekten cumhurbaşkanı adayı olmasını önlemek için yargı kullanılıyorsa, iki iftira ile hatta bir iftira ile bile amaç gerçekleşirdi.
142 iftiraya ne gerek vardı?
142 ayrı olaydan dolayı bir kişinin suçlanmış olması, suçlanan kişinin ne kadar pervasız olduğunu, gözünün ne kadar döndüğünü gösterir.
Ama muhatapta utanma yok.
“İftiralar, kumpaslar, yargıda görülmemiş saldırı ve tacizlerle yürüttükleri hukuksuz soruşturma sonucunda 237 gün sonra iddianameyi hazırlayabildiler” diyor. Diyebiliyor..
Utanmaz adam…
237 gün sonra dediğin o iddianameyi, sen okumaya çoktan başlamış olmalısın.
Haydi hodri meydan!
Yazmayı boş ver, iddiana göre bir de iftira içerikli hayali bir iddianame yazmayı da boş ver.
Sen sadece okumasını yap; bir hafta sonra cezaevine geleyim, seni imtihana alayım.
Bakalım ne kadarını aklında tutabilmişsin görelim..
Ben sorayım:
“Beylikdüzü’ndeki şu inşaat sebebiyle rüşvet aldığın konusu iddianamede geçiyor mu, geçmiyor mu?”
Sen cevap ver.
“Şu müteahhitten aldığın iddia edilen rüşvet miktarı iddianamede yazılı mı?” diye sorayım.
Sen cevap ver..
Bakalım bir haftada iddianameyi okuyup bana bunların cevaplarını verebilecek misin?
Sen bir haftada okuyamayacağın iddianameyi, savcılık 237 günde hem ifadeleri almış, hem işlemleri yapmış, hem konuyu araştırmış, hem de yazmış ise…
Onları tebrik etmek gerekir.
O kadar utanmaz, o kadar pişkin ki, kendisi hakkında suçlamaların tek bir tanesine cevap vermeden, Yargıtay Başsavcılığı’na yapılan ihbarı diline doluyor.
Dikkat ediniz: Adam hakkında 142 ayrı olay üzerinden suç isnat ediliyor.
Bir tanesini “Sembolik olarak bunu seçtim, cevaplıyorum; diğerlerini de siz bu cevabımdan yola çıkarak değerlendiriniz” diyebilecek iken…
Bunu da diyemiyor.
Adeta “Savcılık 142’de 142 yapmış” dercesine…
Belki de, “Ooo. Benim suç sayım 242.. Savcılık sadece bu kadarını mı bulabilmiş.” dercesine..
“Benim kendim hakkımda yapılmış isnatlara cevap verebilecek gücüm yok” diyor.
CHP’ye yapışıp şu ifadeleri kullanıyor:
“Öyle bir iddianame ki; iş aylardır üstünde tepindikleri sözde yolsuzluk ve rüşvet iftiralarından çıkıp, Cumhuriyetimizin kurucusu CHP’yi hedef almaya varmış. Size yazıklar olsun.”
Sana yazıklar olsun, kamu makamlarını şahsi ihtirasları için kullanan adam…
Benim şahsen, CHP ile işim olmaz.
Ama sen, benim işim olmayan o partiyi bile rezil ettin.
İl binası satın alınırken valizlerle taşıttığın paraların kaynağını izah edemiyorsunuz; İstanbul Başsavcılığı da mecburen konuyu yetkili savcılığa duyuruyor.
Siyasi Partiler Kanunu “bağışlar” başlığını taşıyan 66. maddesi şöyle:
“Siyasi partiler, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden herhangi bir suretle ayni veya nakdi yardım ve bağış alamazlar.”
Partiyi öyle bir çıkmaza soktun ki, yabancıdan 10 bin TL’lik bir bağış alınsa, hakkında kapatma davası açılması kanunun emri olduğu apaçık ortada iken…
Sen 21 milyon TL kaynağı belirsiz bir parayı, partinin kasasına koydurdun.
Kanun gereği kapatma davası açılması için kendi partin aleyhine delil oluşturdun.
Hani biri çıkıp dese ki, “Bu Ekrem, CHP’yi kapattırmak için partiye sızmış bir ANAP’lı…”
Hiç de yanlış olmaz..
CHP’li yöneticiler o kadar pespaye işler yapmışlar ki, bu adama o kadar geniş alan vermişler ki, “Gerçekten de adam CHP’yi kapattırmak için bilerek dört dörtlük delil mi oluşturmuş?” diyesim geliyor.
Siyasi Partiler Kanunu 69. madde açık:
“Sağlanan gelirin türü ve miktarıyla, gelirin sağlandığı kimsenin adı, soyadı ve adresi, makbuzu düzenleyenin sıfatı, adı, soyadı ve imzası, makbuzda ve dip koçanlarında yer alır.
Makbuzların asıl kısımlarıyla dip koçanlarında aynı sıra numarası bulunur. Makbuz dip koçanlarının saklama süresi, Anayasa Mahkemesi’nin ilk inceleme kararının ilgili partiye bildirilme tarihinden itibaren beş yıldır.”
Kanun, koçanda neler yazılı olacağına kadar, kaç yıl saklanacağına kadar ayrıntıları düzenlemiş.
Adamlar 21 milyonluk bağışın bir TL’sinin koçanını gösteremiyorlar.
Bir de utanmadan “iftira” diyorlar…
Yeni Akit
Yorumlar2