Beslenme sorunu ve “çıkart bakayım cep telefonunu” muhabbeti
- GİRİŞ16.12.2025 08:06
- GÜNCELLEME16.12.2025 08:06
Gazetelerde bir haber: “100 üniversiteliden 37’si beslenemiyor”
Doğru musunuz arkadaşlar.
Samimi misiniz?
Sonuna kadar bu iddianızı sürdürebilir misiniz?
Sorum çok basit..
İster dalga geçin, ister kafa bulun..
Sorum net: “beslenemediğini iddia ettiğiniz üniversitelilerin kullandıkları cep telefonlarının değeri kaç lira.”
Biliyorum, sosyal medyada öyle bir algı yapıyorlar ki, kendilerince cevabı verilemez/verildiğinde de siyasi iktidarı rezil edeceği sanılan enflasyon ile ilgili sorulara onların aşağılamak istedikleri benim sıradan vatandaşımın klasik karşı cevabı vardır: “cep telefonunu çıkart.”
Evet, cep telefonu çıkartılınca, kimin aç, kimin tok olduğu bir çırpıda ortaya çıkıveriyor..
“100 üniversiteliden 67”si beslenemiyor” haberlerinin ardında da benzer şekilde bir çırpıda rezil olacak bir bakış açısı yatıyor..
Yalan söylemek bedava..
“Açız” derlerse, aç olmadıkları ispatlandığında cezası var mı?
Yok..
O zaman niye yalan söylemesinler ki?
100 üniversiteliden 67’si aç mı tok mu, bakmaya bile gerek yok..
Bu muhalifler değil mi, “Bu kadar üniversiteye ne gerek var” diyen..
100 üniversiteliden en az, 50’sinin gereksiz üniversitelere giden öğrenciler olduğunu söyleyenler bunlar değil mi?
Bunların akıllarına uyulacak olsa, zaten üniversite öğrenci sayımız, yarı yarıya inecek.
100 yerine 50 üniversite öğrencimiz olunca da beslenemeyenlerin sayısı, otomatik olarak 33’e inecek demektir.
“Azı, o sayı” diyecek olanlara hatırlatalım:
“100 öğrenciden 67’sinin beslenemediğini iddia eden soldan çarklı medya mensupları, şöyle bir algı yapıyorlar. Bu ülkede ve dünyada, öğrencilik bedava imiş. Başarılı veya başarısız, her öğrencinin masrafı, devlet tarafından karşılanıyormuş,.”
Böyle mi, Avrupa’da işin uygulaması nasıl? Amerika’da nasıl?
Öğrencilerin aileleri mi karşılıyor öğrencilik süresinde masrafları? Yoksa devlet mi? devletin bir miktar katkısı var ama. Büyük ağırlık ailede..
Ve özellik de, Almanya’daki üniversite öğrenci sayısının üç katı Türkiye’de üniversitede okuyan öğrenci sayısı var ise..
Sormamız gerekmez mi, beslenemeyen ve başarılı olamayan öğrenciler, çalışmaya niye başlamıyorlar.”
Başarılı olanlar ise, vakıflardan alacakları burslarla, öğrenim hayatlarını da sürdürürler, ailelerine de yük olmazlar..
Öğrenciler üzerinden yapılan algıdan, öğretmenlerin memuriyete kabullerine geçelim.
Burda da bambaşka bir algı yapılıyor..
“Öğretmeler, yazılı imtihanla mesleğe alınsın. Ayrıca mülakat yapılmasın” deniliyor..
Ve en sonunda, Milli Eğitim bakanı Yusuf Tekin gibi sakin bir eğitimciyi bile isyan ettirdiler..
Sordu bakan Tekin:
“Madem mülakata bu kadar karşısınız, Kadıköy Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi neden mülakat yapıyor? KPSS ile alın o zaman. İtfaiyeciye mülakat meşru, öğretmene değil mi?”
Bakan Tekin bu soruyu sorana kadar, vıdı vıdı konuşan CHP’liler, İP’liler, TİP’”liler.. hatta bizim mahallenin hiçbir şeyi beğenmeyen muhafazakar muhalefet mensupları, SP’liler, GP’liler, DEVA’lılar..
Bir tek kelime ile cevap verebildiler mi?
Hayır..
Gerçekten de..
Siz İBB’ye alım yaparken, yazılıya ilaveten mülakat, o da yetmiyor sınav adı altında bir sürü sorgulama yapıyorsunuz..
Ama iş CHP’nin seçim kazanamadığı merkezi yönetime sıra gelince.
“Yazılı sınav ile alın” diyorsunuz..
Siz de belediyelere yazılı sınav ile işçi alın, görelim bakalım..
İtfaiyeye aldıklarınızı, mülakat ile de yetinmiyorsunuz, başka başka sınavlara tabi tutuyorsunuz.
“Canım itfaiyecilik özel bir yetenek istiyor da onun için” derseniz..
Cevabım kısa olur: “Yeni nesli yetiştirmek üzere kendisine emanet ettiğimiz öğretmenlik hiçbir yetenek istemiyor mu.”
“Liyakat esas olsun” deyin. Eyvallah.
“Mülakatta da, esas amacımız, ehil olanların tespiti olsun” deyin, eyvallah..
Ama kendiniz belediyelerde, mülakatı yaptığınız halde, bir algı operasyonu rüzgarı ile, merkezi yönetimi için mülakatın zulüm aracı olduğunu iddia ederseniz.
“Hadi ordan” derim..
İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP tarafından ele geçirildiğinin yılında, İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas, “Alımlarda % 35’i teşkilatımıza hasrediyoruz. % 15 İyi Parti’ye, % 15’i de diğer bileşenlere dediğini unutmadık..
Benzer bir itiraf, AK Partililerde de yapıldı ise, buyrun gösterin..
Gösteremiyorsanız, çakallık yapmayın..
Ve geçmişten de, CHP kadrolaşmasından bir örnek vereyim..
Mülakatı boşverin, Adalet Bakanlığı kadrosuna, bir mezhebin mensupları öylesine doldurmuştu ki, nüfusun % 10’u bile olmayan o mezhep mensupları, Yargıtay’da ve Danıştay’da % 60 oranında temsil ediliyordu.. 1991-1995 arasındaki koalisyon ortaklığı döneminde iki adalet bakanının ikisi de, o azınlıktaki mezhep bağlısı idi, hatta birisi dede idi..
Şimdi buyrun, bana “Mülakatı niye kaldırmıyorlar” diye sormaya cesaretiniz varsa, sorun..
Veya, AK Parti iktidara geldiğinden bu yana, nufusumuz sadece % 35 arttığı halde, öğretmen sayımız % 100 arttığı bir konjonktürde, “Atanamayan öğretmenler var” demeye cesaretiniz var ise, buyrun hatırlatmanızı yapın..
“Atanamayan öğretmenler”den bir kısmını, da eski yıllarda CHP atasaydı da, bugüne yığılma olmasaydı..
Muhalifler yine itiraz edecekler: “Emeklinin durumunu yaz” diyecekler.
Yazdığımda objektif okuma yapacağınıza söz verin, emeklinin durumunu da yazayım..
Ama benden ne iktidara, ne de emekliye şirinlik yapmamı beklemeyin..
Doğruya doğru ne ise, onu yazayım, bakalım, yalılarda oturan solcular, ne cevap verecekler.
Yalılarda oturan solcular deyince..
Dün ve bugün Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın köpeğine, belediye bütçesinden ayrılan imkanlarla ilgili habere değinmeden geçmek olmaz..
Suriye’de bombardımandan kaçan insanların ülkelerine geri gönderilmesini isteyen CHP’liler. Kendilerine hangi açıdan yakınlık hissediyorlarsa..
Ama lütfen, “O da canlı” cevabı ile konuyu kapatacağınızı sanmayın.. Çünkü Suriye’den gelenler de canlı idi ama, yüzlerine bile bakmıyordunuz..
Köpeklerle bu samimiyetleri nereden geliyor, belediye kasasından gezdirmeler, araç tahsisleri ne anlama
Yeni Akit
Yorumlar3