Devam edecek; Sanat Evde, Ozon nerede!

  • GİRİŞ26.05.2013 09:38
  • GÜNCELLEME26.05.2013 09:38

Fransız yönetmen François Ozon'un filmlerinin genel karakteristiği olan unsurlar son filmi 'Evde'de kendini gösteriyor.

Kadın merkezli, cinsel farklılıkları yok sayma çabasında, özellikle cinsel tercih vurgusu telaşında olan Ozon, 'Evde'de de benzer belirtiler gösteriyor. Filmin başlıca dezavantajı bu (cinsel içerikli bazı sahneler olduğunu şerh olarak özellikle belirtmek isterim).

Dezavantajlarını ifade ettikten sonra vurgulamak gerek ki, film oldukça başarılı. Biçimsel olarak çok fazla şey vaat etmeyen film, senaryosu ve hikaye örgüsü bakımından müstesna bir örnek. Özellikle edebiyat ve sanat yorumları dikkate değer.

Edebiyat ile sinema ilişkisinin bir çeşit münazarası olan filmde 16 yaşında bir erkek çocuğu olan Claude, Fransızca öğretmeninin dikkatini çeker. Bir kompozisyon ödevi ile başlayan süreç, öğretmenin her şeyini kaybetmesine ve belki de esasında birçok şeyi yeniden kazanmasına yol açar.

Cloude okulda arka sıra müdavimi bir öğrencidir. İlk bakışta kimsenin dikkatini çekmeyecek bir çocuktur. Matematiği çok iyidir. Lakin asıl yeteneği gözlem gücü ve yazmaktır.

Öğretmeni, keşfinden sonra düzenli olarak yazmasını ister ve Cloude, kompozisyonlarda sınıf arkadaşlarından biri olan Ralph ve ailesini konu eder. Yazdıkça aile ile olan ilişkisi gelişir ya da aile ile olan bağı arttıkça yazısı gelişir. Bu durumu tam olarak çözemiyoruz.

Güzel olan da bu. Filmin sonunda düşünmeye dalıyor ve yüzünüzdeki garip tebessümle başbaşa kalıyorsunuz.

Ozon, başarılı bir postmodern zaman okuması yapmış.

Edebiyat öğretmeninin eşi galeri sahibidir. Ancak bu galeride araba satılmaz. Sanat eserleri sergilenir. Eserler ise çok ilginçtir. Çokça sürrealist, fazlasıyla postmodern ve genelde de kararsız olan galeri sahibi, sanat anlayışı bakımından kocasıyla da ters düşer. Hatta öyle şeyler sergilenir ki, "pornografik malzeme" ifadesini duyarız.

Burası çok mühim olmasa da öğretmen ile eşi arasındaki ilişki filmin genel maksadında mühim bir yer tutuyor. Hikayenin ilerleyen sürecinde 'aile' kavramının batıdaki kara deliklerine işaret ediliyor.

Film hakkında çok fazla şey yazmak istemiyorum. Zira vizyona yeni girdi. -Zaman zaman aldığım bir eleştiri olarak- izlemek isteyenler için içerikten bahsetmeye devam etmeyeceğim.

Fransa sinemasının son dönemdeki mühim isimlerinden olan yönetmen François Ozon, başrollerdeki Fabrice Luchini, Ernst Umhauer ve Kristin Scott ile iyi bir iş çıkarıyor.

Filmde hikaye akarken sürprizlerle karşılaşıyorsunuz.

Bütün olarak filmin tadını hikayeden alıyorsunuz. Zihninizde ilginç tanımlar beliriyor.

Hepimizi bir başkasının hikayesindeyiz. Başkasının hayatını yaşıyoruz. Ve biz olmayan herkes de bizim hayatımızı yaşıyoruz.

Hikayemizi yaşayanlar başkaları, biz başkalarını yaşatıyoruz.

Ve devam eden, bitiştir. Hep bir bitiş içerisinde, başlamaya devam ediyoruz. Kah başkalarının hikayesini kendi hikayemiz haline getiriyoruz, kah kendi hikayemizde başkalarından daha edilgen ve çaresiz kalıyoruz.

Filmdeki 'devam edecek' nüansı da en can alıcı hususlardan.

Batı toplumlarındaki aile, okul ve en önemlisi 'ev' kavramı üzerinde duran filmle anlıyoruz ki, Ozon'un ciddi olarak ailevi yaşan/ma/mışlıkları var. Zira önceki filmlerinden birinin adı 'Yuva' idi ve mevzu da yine aile, çocuk sahibi olma ve toplum içinde yer edinmeydi.

Yine Ozon'un takıntısı olan mevzulardan biri de eşcinsellik. Filmlerindeki müstehcenlik unsurunu da göz önünde bulundurursak, Ozon filmlerini izlemek isteyenlerin dikkatli olması gerektiğini özellikle belirtmek de boynumuzun borcu oluyor.

Abdulhamit Güler

abdulhamitguler@gmail.com

@_hayirlisi_

Yorumlar1

  • MASTER 12 yıl önce Şikayet Et
    sansür. Türkiye kanallarinda zaten filmin yarisini kesiyorlardı.ahlaksizlik, cinsellik,e$cinsellik, şiddet, terör,uyusturucu, alkol, sigara, milli değerlere hakaret içeren filmler yayinlanmayacak veya sansür uygulaniyor.Kemal Sunalin bile filmleri 45 dakikadan fazla sürmüyor..
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat