İhbar ediyorum!

  • GİRİŞ04.03.2012 09:30
  • GÜNCELLEME04.03.2012 09:30

'Sinema eleştirisi' denilince ülkemde akla gelen ilk isimlerden biridir, İhsan Kabil. Sinemaya bakışını çok severim. Fakat daha çok insanlığını ve izanını takdir ederim. 

Geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme aldı ve 'bağımsız filmler' başlığı altında 'If İstanbul Festivali'nde gösterilen filmleri eleştirdi. Zira bu filmlerin birçoğu müstehcendi ve dahası hemcinsler arasında ilişkileri konu alıyordu. Muhteviyat olarak filmlerin sakıncasına işaret etti (uyuşturucu, hardcore seks, eşcinsel temalar). Ve festivale destek veren kurumları eleştirdi. 

Kabil'e, Uğur Vardan'dan garip bir tepki geldi. Vardan, 'ihbarcılık' suçlamasında bulundu. Anlayamadım. 

"Nasıl bir noktaya geldik böyle?" diye sorarak yazısına başlayan bir insan, nasıl oluyor da ilerleyen satırlarda, bir 'eleştiri'yi 'ihbar' olarak nitelendirebiliyor? 

Kim bilir nasıl bir 'bam teli' mahiyetli noktaya temas etti ki İhsan Kabil, "Geçmişin derin görünümlü kültür-sanat erbabı" diye nitelendirebilecek kadar seviyeyi düşürüyor. 

"Festival filmlerini topluma ve bakanlığa ispiyonlamak" şeklinde nitelendirdiği bir yaklaşım tarzıyla 'eleştiri'yi 'ihbar'a evirebiliyor. 

Fakat haklı olduğu bir nokta var. "Perdeyi araladıkça gerçeğe daha çok yaklaşıyoruz" diyor. Bunca zaman sonra bunu anlayabilmesi güzel. 

'Sistem' diye tarif ettiği organın tam olarak ne olduğunu anlamak güç. Yazdıklarından anladığımız kadarıyla bu kelimeyle ifade etmeye çalıştığı şey, 'organlar bütününün kendine dokunan' yanı. Ve buradan baktığımızda -yine anladığımız kadarıyla- kendine dokunan bir yanından ötürü eleştirilere fena halde içerliyor. 

Gerçekten anlamaya çabalıyorum; bir eleştiri yazısı nasıl ihbar olur?

Sözlük anlamıyla baktığınızda 'ihbar', 'haber'den türemiş ve açıkça anlaşılacağı üzere 'haber vermek' manasında bir sözcük. Fakat beyefendinin kullandığı anlamda ifade, 'gizli bir şeyi açık etme, duymaması gerekene duyurma' maksadına hizmet ediyor. 

Yok, neresinden tutsam klavyede kalacak bir mesele. 

Köşe yazarları kendi fikirlerini ifade etmek için yazmazlar mı? 

'Köşe yazısı' dediğimiz neşretme hali, okuru bilgilendirme maksadı gütmez mi? 

Bilgilendirmenin ötesinde zihin inşa etmenin bir yolu değil midir, eleştiri? 

Peki sanat, toplumsal bir uğraş olmasından mütevellit, toplumsal bir eleştiri aracı değil mi? 

Sinema -7.'si olarak- sanatın en muhteşem hali (bence) değil mi? 

Sanat eleştirisi kaleme alan kişinin 'bildirmesi', 'duyurması', 'eleştirmesi', 'işaret etmesi'nden daha doğal ne olabilir? 

Kaldı ki, İhsan Kabil'in de geçtiğimiz gün kaleme aldığı cevap yazısında dediği gibi; "Ben her şeyin mübah sayıldığı bir sistem anlayışından yana değilim."

Evet, ben de yine İhsan Abi'mize katılıyorum. 

İhsan Kabil, kendisine destek yazısı bekleyecek bir isim değil. O bakımdan bu noktayı çabucak geçmek istiyorum. İsimler değil, fikirler bazında bir sorunsaldan bahsediyoruz (İhsan Kabil ile Uğur Vardan'ı kıyaslamam da zaten). 

Vardan, yazısında -isim vermeden- Ali Murat Güven'e de tepki göstermiş. Kendisiyle birçok konuda ayrışsak, sinemaya bakış noktasında farklı yerlerde olsak da, Ali Murat Güven'in de mevzubahis durumda yanında duruyorum. 

Biz sanatı; bütün etimolojik bağlantılarından uzakta, içimizde bir yerlerde titreyen hassasiyetlerimizin beslediği, var oluş ve var edişin izâhının bir yöntemi olarak gördük

Sanat bizim için; hakikatin sorgulanması/aranması yolunda en büyük yardımcı olmanın yanında, yolun bizatihi kendisi olur

Ve tam da bu bağlamda sanat, hassasiyetlerimizden beslenen 'değerlerimiz'i icra etmekten daha çok 'koruma'nın aracıdır. 

İşte bu yüzden bize sanat diye 'dayatılmaya' çalışılan, 'bize ait olmayan' temelli izahlardan uzak, ithamlara aldırmayarak, 'ihbar'lara devam edeceğiz. 

Evet, bir ihbar ise buradan sözümüzün ulaşacağı herkese ve her kuruma 'ses ediyoruz'; sanat, bize ait olanı arama maksadının bir yöntemi; hakikat izini 'gösterme'nin bir 'hâl'i ve hepsini içinde bulunduran sözümüzün/sesimizin 'hedef'e ulaştırılmasının 'çaba'sıdır. 

Biz, her türlü garip ithama rağmen çabamızın içinde ve peşinde olacağız. Size düşen, çaba sahiplerinin çabasını desteklemek, desteği hak etmiyorsa da 'kılıcınızla düzeltmek'tir.

Abdulhamit Güler - Haber 7

abdulhamitguler@gmail.com

http://twitter.com/@_hayirlisi_

Yorumlar1

  • noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Et
    ali murat güven. tlvzy. da, fetih 1453 ü eleştirenleri de eleştirdi. fetih filminin baş aktörünün ibrahim çelikkol olduğunu öğrenince o kadar şaşırdım ki adını bilmediğim oyuncunun fetih filmine ne kadar yakışacağını düşünüyordum amafazla popüler olmadığından kimsenin aklına gelmez diyordum ki, meğer yönetmenle paralelmişiz. yeni kadir inanır bu genç oyuncu olacak gibi görünüyor.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat