Buz Devri ve hayallerimizi çizen eller

  • GİRİŞ01.07.2012 11:15
  • GÜNCELLEME01.07.2012 11:15

Çizimleriyle, hikaye örgüsüyle, karakterleriyle ve esprileriyle tam bir zeka ürünü Buz Devri. Teknik olarak ne denli iyi iş başardıklarını üç boyutlu izlediğinizde daha iyi anlıyorsunuz.

Dublajlar tam yerinde. Ve kuvvetle muhtemel karakterleri bize sıcak gösteren de seslendirmedeki başarı. Haluk Bilginer ve Ali Poyrazoğlu’nun seslendirmesine diyecek yok.  Ancak Sid’in sesi olan Yekta Kopan’a özellikle bir paragraf ayırmak lazım. Bir çizgi karakterin seslendirmesi bu kadar mı ‘oturur’. İngilizcesini de dinledim. Kesinlikle kıyaslanmaz. Yekta Kopan’ın seslendirdiği Sid’i izlemek ayrı bir keyif.

Yönetmen koltuğunda, ilk üç filmde gördüğümüz Carlos Saldanha yok. Mike Thurmeier ve Steve Martino, Buz Devri: Kıtalar Ayrılıyor’un yönetmeni.

Açıkçası serinin ilk iki filminden sonrakiler tatminkar olmadı. Anlaşılabilir bir şey bu. Zira 2002 yılında Buz Devri ilk kez beyaz perdeye çıktığında hiç kimse böylesine yoğun ilgi beklemiyordu.

Buz Devri’ni çok iyi bir animasyon kılan sadece çizgileri değil elbette. -Bahsettiğim üzere- ‘karakter yaratımı’ ve dublaj çok iyi. Her enstrüman diğerine katkı sağlıyor ve sonuçta ortaya serisinin dördüncü filmiyle yine iyi bir iş çıkıyor.

Filmin genel değerlendirmesini böyle yaptıktan sonra ‘ama’mı da ifade etmek isterim.

Çizgi sinema, birçok bakımdan kendi gibi olmayan film türlerinden daha etkilidir. Hedef doğrudan çocuklardır ve çocuklara bu dönemde işlenen kodlar, toplumsal yönlendirmenin bir çeşididir.

Kullanılan müzik, aile ilişkilerindeki konumlandırma, tabiata bakış ve genel olarak maddeyi algılayış noktasında Buz Devri ve türevleri müthiş bir yönlendirme aracı oluyor.

Buz Devri’ne özel bir durum değil bu tabi ki. Genel olarak çizgi sinema hususunda noktasanlığımıza dikkat çekmek istiyorum. Bugüne kadar tamamen yerli ilk uzun metraj çizgi film, Filistin meselesini anlatan Zeytin’in Hayali idi. Animasyon bağlamında ileri boyutta ilk yapım ise Allah’ın Sadık Kulu; Barla oldu.

Görüldüğü üzere perdeye taşıyabildiğimiz çizgi yapımlarımız gayet ciddi mahiyete sahip. Çizgi filmi öylesine önemsiz görmüşüz ki, daha yeni yeni televizyonlarda kendi çizimlerimizle, kendi hikayelerimizi anlatmaya başladık.

Televizyonda gözlemlenebilen çizgisel gelişmenin en yakın zamanda beyaz perdeye de ulaşmasını temenni ediyorum. Çünkü çizgi sinema, etki alanı ve iz bırakma özelliği bağlamında daha uzun vadeye sahiptir.

Hangimiz çocukken izlediği çizgi filmi şimdi hatırlamıyor?

Hangimiz çizgi film sayesinde Batı kültürünün bir unsurunu olsun içkinleştirmedi?

Hangimiz sokakta arkadaşlarıyla 5’i bulduğunda Voltran’ı oluşturmadı?

Sokakta uzunca bir çöp bulduğumuzda ağzımıza alıp Red Kit olmuyor muyduk?

İşte böylesine etkilidir çizgi film ve biz böylesine etkisiz kıldık kendimizi bize.

Şimdi oturup düşünmeliyiz...

Hayallerimizi oluşturan çizgi filmleri kimler yaptı?

Yani, hayallerimizi ve elbette yarınımızı kimler çizdi?

Abdulhamit Güler / Haber 7
Twitter: @_hayirlisi_

Yorumlar2

  • Enes kara 13 yıl önce Şikayet Et
    adamlar yapıyor ama.... mesela buz devri -1- 'de ciddi ciddi evrim bilinçaltına yükleniyor, aşikarane, eeee adamlar yapıyor, bunu da yapıyor, yani her şeyiyle güzel değil, bu yönlerini de görmek lazım. hayvanlar konuşuyor, insanlar konuşamıyor... garip değil mi?
    Cevapla
  • Hasan Seyre 13 yıl önce Şikayet Et
    serilerin tadı bir başka oluyor.... allien..terminatör..star wars.star trek..james bond ve diğerleri hepsi kendi kuşağında tanınmış filmler..buz çağıda o hızı yakaladı ve hatta çocuklar arasında populer bile oldu. kıtaların ayrılması dönemi kaolostik ve jurastik dünya dönemini neredeyse canlandırarak önümüze koyacak gibi. ancak insan figurleri eksik kalmış gibi. mesela.ailesine verilen o küçük çocuk bir şekilde geri döndürülmeli ve dörtlüye eklenmeliydi. yapımcılar bunu unuttularmı yoksa yada ellerinde daha zengin bir içerikmi var. aslında bizde bu yarışa katılmalıyız ama nasıl.??
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat