Huzursuz eden Huzur Sokağı
- GİRİŞ09.09.2012 08:57
- GÜNCELLEME09.09.2012 08:57
Lakin bildiğim bir şey var ki, televizyon dizileri, 'Yeşilçam özlemini' gideren bir etkiye sahip.
'Beyaz perde'ye 'Yeşilçam işi' diyebileceğimiz tarzda eserlerin gelmemesi ve yerli film üretim alanının farklı şekilde gelişmesinin bir sebebin de aslına bakarsanız bu. 'Yeşilçam nitelikli diziler' sebebiyle, 'Yeşilçam sineması' yok.
Dizilerin sinemaya ekonomik ve sektörel işleyiş açısından etkisi ayrı mesele. Daha önce kısaca ele almıştım. Buradaki husus ise 'nitelik' ve 'biçimsel işleyiş' noktaları...
'Zengin kız, fakir erkek', 'kötü yola düşmüş kadın', 'aslında dünyanın en merhametli insanı olan mafya babası erkek' ve daha niceleri...
Bütün bu karakterler ve karakterlerden mütevellit hikayeler, 'Yeşilçam klasikleri' idi. Bugün bu manzarayı neredeyse birebir dizilerde görüyoruz.
Özellikle son dönemde 'edebiyat uyarlamaları'na gösterilen ilgi de bu sebepten. İnsanımız, 'aradığını' dizide buluyor.
Ve son günlerde bu manzaranın tam ortasına düşen bir mevzu; Huzur Sokağı...
Şule Yüksel Şenler'in romanı Huzur Sokağı, dizi haline getirildi. Atv'de geçtiğimiz gün yayına başlayan dizi için söyleyecek bir çift lafım var...
Vaktiyle kendisiyle röportaj yapmak için evine gitmiş, ev ortamını, nezaketini, hassasiyetlerini yakinen görmüş biri olarak, Şule Yüksel Şenler'in, bu Huzur Sokağı'ndan çok huzursuz olduğuna şüphem yok.
Mevla, öyle güzel terbiye edendir ki, insanın, ne şekilde 'kendini ele vereceğini' de dizayn etmiş.
Belirti, niyete götüren yoldur...
Diziyi, sahnelerinden birinin çekildiği bir evde izledim (Bilal'in sohbete katıldığı, ilk bölümün ilk sahnelerinden birkaçının geçtiği ev). Ev sahibi abimiz, diğer arkadaşlarımızla bizi gayet güzel ağırladı (her zamanki gibi).
Daha en başta -gizli olan- umutlar suya düştü. Zira 'Huzur Sokağı' bu olmamalıydı.
Evet, romandan birebir uyarlama sayılmaz. 2012 Türkiye'sinden çok uzak bir dönem değil. Dolayısıyla bir 'dönem işi' değil. Mekanlar da buna göre gayet 'tanıdık' ayarlanmış.
Mekanları ve 'tipler'i, senelerdir ekrana gelen dizilerden tanıyorduk.
'Entrikacı' kız, yine ordaydı...
'İddiacı'lar da ekranda...
Lakin 'hayal kırıklığı' oluşturan nokta burası değil. Dizide, 'görsel olarak' hassas davranılmamış.
Mini etekliler 'bildiğiniz' mini etekli, sahneler 'bildiğiniz sahne', çarpışma sonrası düşüp 'burun buruna' gelmeler bildiğiniz gibi...
Huzur Sokağı'nın sinemaya aktarıldığı Birleşen Yollar'da da bütün bu hikaye anlatılıyordu. Fakat 'kırmızı çizgiler'e dikkat ediliyordu. 'Kötü yola düşmüş kadın' dahi 'gereğinden fazla' açık-saçık giyinmiyordu. Bu, romanın ve 'Beyaz Sinema'/'İslami Sinema'/'Milli Sinema'nın gereğiydi.
Huzur Sokağı, bir gaye için kaleme alınmış, yine aynı gaye doğrultusunda beyaz perdeye aktarılmıştı.
Şimdi aşikar olan şu ki, Huzur Sokağı'nın televizyona dizi yapılması, hiç de önceki çabalarla paralel bir 'gaye' ürünü değil. Buradaki gaye kendini o denli belli ediyor ki, üzerine fazla laf etmeye gerek yok.
Huzur Sokağı'nın , 'yandaş' veya 'İslami' diye nitelenen bir 'işadamı'nın sahibi olduğu televizyon kanalında ekrana gelmesi, elbette birçoğumuzu heyecanlandırdı.
Yakın tarihte 'sistem'den en büyük silleyi yemiş kesim olarak mütedeyyin insanlar, verilen kavganın ve yenilen dayağın yansımasını hiçbir şekilde ekranda veya beyaz perdede göremiyordu. Huzur Sokağı, -bir umut- ilkleri yaşatabilirdi. Çünkü 'başörtüsü dizisi' diye lanse edildi (yapımcı firma bunu yapmamış olabilir, ancak genel algı bu oldu). The İmam filminde yaşanan niteliksel hayal kırıklığı, Huzur Sokağı'nda hem nitelik, hem de nicelik bakımından kendini gösterdi.
İçerik olarak -genel hatlarıyla- romana sadık kalınsa da, 'şeklen', tam manasıyla Şule Yüksel Şenler'in kalemine, gayesine ve huzuruna aykırı davranıldı.
Ve ayrıca belirtmek gerekir ki, 'duygusal beklenti'yi doğal karşılasam da, 'yok sayılma'nın rövanşı olarak Huzur Sokağı'nın ekrana gelmesinde bu denli beklenti içine girmeyi de anlayamıyorum. Ya da anlıyorum da, hak veremiyorum.
Bu durum da apaçık bir kompleksin göstergesi.
Ve netice-i kelam...
Tarihin tekerrür edişinin göstergesi olarak Huzur Sokağı, yeni bir 'sektör kurbanı' olarak edebiyat uyarlaması dizi furyasına alet edildi.
abdulhamitguler@gmail.com
twitter: @_hayirlisi_
http://www.facebook.com/ahg13
Yorumlar6
-
toprak toprak
13 yıl önce
Şikayet Et
pardon ne demek istediniz. afedersiniz ama ben bu yazının içeriğini yani ne demek istediğinizi anlayamadım giriş var gelişme var sonuç yok yazıyı büyük bir merakla okudum hep "tamam şimdi ne demek istediğini söyleyecek" dediğim anlarda sükut-u hayale uğradım.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
mert
13 yıl önce
Şikayet Et
filme birazcik baktim. haberlerde cikan dedikodu yüzünden. reklamin iyisi kötüsü olmaz derler ya. ama on bes dakika sonra kapattim. hic samimi bulmadim. yapmacik geldi. siradan diziler gibi geldi. zaten bu yüzden yillardir dizi bakmiyorum.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
engin temiz
13 yıl önce
Şikayet Et
okudum yazıyı hiç bizim kanallara değinmemişsiniz. keşke değinseydiniz. kanal 7 yönetimine seslenseydiniz, stv yönetimine de... keşke onlar layıkıyla yapsaydı da izleseydik.arka sıradakilerin açık-saçık dizinde başrol oynayan kız huzur sokağında başörtülü... hemde yaptıgı açıklama ile tepki toplıuyor.keşke daha temiz, bilinmeyen bir yüze fırsat verilseydi veya orjinal başörtülü oyuncu oynasaydı...yazık
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
-
muhalif
13 yıl önce
Şikayet Et
her türk gibi ???. haluk bey, her türk gibi bu kitabı lisede değil ilkokulda çoktan okumuştum. harika bir kitaptır, ki ben türkan şoray'ın oynadığı birleşen yollar filmindeki uyarlamayı bile beğenmemiştim. muhafazakar kesimin de beğeni niteliklerinin ne derece sığlaştığını buralardan bile gözlemlemek mümkün.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
sümeyye beren
13 yıl önce
Şikayet Et
yapımcı ne yapsın?. mütedeyyinler mini etek var diye kızıyor
laikçiler mini etekli kızlar kötü gösteriliyor diye kızıyor.
dizi, mütedeyyinlerin laikçiler karşısındaki duygu ve düşüncelerini anlatması bakımından bir ilktir. (ülkenin ortalama insanlarının izlediği en büyük 3 kanaldan birinde bu dizinin gerçekleşmesinden bahsediyorum.) dolayısıyla birazcık desteği hak ediyor.evet uygulama yanlışları var. yani ideal olmamakla birlikte daha iyisini yapana kader elimizdekinin en iyisi bu olmasından dolayı desteklenmeli.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle