'Gibi' yapan sinema ve Dağ gibi 'Gibi'!
- GİRİŞ18.11.2012 09:43
- GÜNCELLEME18.11.2012 09:43
Birileri sinemanın bu yanını önemsemiyor. Ya da farkına varamıyor.
Bu sonucu ortaya çıkarmama yardımcı olacak son film 'Dağ'...
Dağ'ın daha fragmanın bakınca akla, daha önce çekilmiş bir başka film geliyor; Nefes...
"Nefes; Vatan Sağolsun" filmi toplam 2 milyon 436 bin 780 kişi tarafından izlenmiş ve resmi verilere göre 20 milyon TL'ye yakın hasılat yapmıştı. Filmin toplam bütçesi ise 9 milyon TL olarak açıklanmıştı. Filmin bütçesinin tamamı yapımcıya gitmez. Önemli oranda kesintiler var. Fakat filmin ciddi manada kar yaptığı da aşikar.
Nefes'in bu 'başarı'sı iştah açmış olacak ki, şu an beyaz perdede 'Dağ' var...
Dağ'ı özellikle Nefes'e bağlayarak anlatmamın sebepleri var, elbet.
Öncelikle biçimsel olarak Dağ, Nefes'in neredeyse kopyası. Olayın geçtiği yer, kurgu tercihleri ve mekan seçimi neredeyse birebir.
Bedelli askerlik, kısa ve uzun dönem askerlik meselelerini de konu içinde 'zaman zaman' ele alırmış gibi yapan film, aslında -kuvvetle muhtemel- sırf bu sebepten doğmuş bir hikaye.
Kışla vazifesini yakın zamanda ifa etmiş biri olarak tam da bu açıdan filmin maksadını uzun uzadıya değerlendirebilirim. Aslına bakarsanız beraber postal bağladığım birçok arkadaşıma söz verdiğim gibi 'askerlik vazifesi' ve 'vatan borcu' kavramlarıyla ilgili yazacak çok şeyim var da, burası yeri değil. Yer de yetmez açıkçası.
Filmde dikkat çeken, 'ele alınan konular' değil, bunu yapış şekli...
Neyse, burayı geçelim...
Filmin sorunları en kilit noktalarda kendini gösteriyor.
"Dağ ülkenin baş tacıdır, gökyüzüne en yakın yeridir" gibi bir ifadeyle filme neden bu ismi verdiğinizi anlatmaya kalkarsanız, kalktığınız yere oturmanız gerekir.
Sonra, "bir üstteğmen, sürekli dağlarda olma sebebini bir telsiz konuşmasında, uzuna yakın bir sürede ve hiç tanımadığı birilerine neden anlatır" diye de sormadan edemeyeceğim.
Filmin daha başında verilen 'marş'a, bitişte, bugüne kadar terör meselesinde hayatını kaybeden askerlerin tamamının isimlerinin yer aldığı kısım da eklenince, dilini hamasete mahkum eden bir eser ortaya çıkıyor.
Teknik olarak da çok şey vaat etmeyen film, Nefes'in neredeyse aynısını hayata geçirmeye çabalamaktan öte bir uğraşın önüne geçememiş.
Çünkü film 'Nefes kadar olamamış'. Girişteki ve aradaki bazı çerçeveler hariç hiçbir görsel çekiciliği olmayan filmin diline doğrudan etki edecek kamera hareketleri ve resimler de vasatı aşamamış.
Filmin bir taklit olduğu ve 'gişe başarısı' sebebiyle 'iştah kabarttığı' o kadar belli ki, 'başarısızlığı'ndan bunu gayet net olarak anlıyoruz.
Filmin yönetmeni Alper Çağlar'ın 'Büşra'nın da 'üretici'si olması kafi derecede bir gösterge aslında. Zira fazlasıyla 'kışkırtıcı' olan ve derinlikten yoksun Büşra, sadece ve sadece 'başörtü meselesi'nin popülaritesinden faydalanmak için filme alınmıştı.
Ve aynı kalem ve kameradan şimdi de Dağ çıkmış.
Görüleceği üzere yönetmen Alper Çağlar, 'popüler mesele' olarak gördüğü konulara eğiliyor (en azından son dönemde) ve bunu da 'derine in/e/meden' yapıyor.
Dağ-Nefes kıstasıyla ile ilgili dikkat çeken ve maalesef 'acıtıcı' bir ayrıntı da 'prodüksiyon' aşamasıyla ilgili...
Filmin masrafının düşürülmesi için oyuncu sayısı, çatışmada kullanılacak cihazlar ve elbette mekanlar o kadar kısılmış ki, bütçenin çok çok düşük bir seviyede tutulduğuna şüphem yok.
Sahnelerin yüzde 90'ına yakını iki kişilikti.
Öyle bir film yaparsınız ki, bir tek kişiyle de filmi tamamlarsınız.
Lakin 'Dağ' gibi bir filmi bu şekilde 'özentisiz' veya 'art niyetli' perdeye çıkarırsanız, nüanslar, koca koca belirtiler olarak orta yere seçilir.
144 kopya ile vizyona giren Dağ'ın Nefes'in gişesine ulaşamayacağı aşikar. Gösterim sayısını bir kenara bırakınca da böyle bir şey olmasının pek mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Birkaç yüz bini görebilirse de milyonları görmesi çok zor, filmin.
Abdulhamit Güler - Haber 7
twitter: @_hayirlisi_
abdulhamitguler@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol