Antep ve Hatay’a yakın bir mesafede yer alan Afrin kasabası ve çevre köylere yönelik Türk devletinin TSK aracılığıyla başlattığı müdahale, akıllara bazı soruları getirdi:  İran ve Rusya’nın da destek verdiği bu operasyondan kârlı mı çıkacağız, yoksa; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan mı olacağız? Daha açık söyleyelim; solcu aydın kesimin medyada dillendirdiği, Afrin düşerse Hatay da düşer mi? Bu sorulara belki şu tespitimiz cevap verebilir.

ABD hiçbir zaman Türkiye’nin Ortadoğu’da, hele Irak ve Suriye’de başarılı olmasını istemez. Suriye rejimi ise bizi, yayılmacı olarak görmekte. Dolayısıyla Amerika, Türkiye’nin Afrin’e müdahalesine taraf gibi gözükse de arka planda değişik senaryolarla engel olmak ister. Ne şiş yansın ne kebap der. Hem DEAŞ’ı kendisi kurup bölgeye sokar, hem de tüm güçlerin DEAŞ’a karşı birleşmelerini ister. Amerika’nın Afrin’de aleni bir askeri varlığından söz edilemez. Lakin YPG ve PKK kendisine çalıştığına göre, oradan meseleyi değerlendirmeye çalışalım. Amerika’nın, Fırat’ın Doğusundaki kantonları Fırat’ın Batısında yer alan Afrin ile birleştirmesi imkânsız gibi gözüküyor. YPG’nin bunu başarabilme şansı yok. TSK, ÖSO, İRAN ve Rusya’ya rağmen kantonların tevhid imkânı neredeyse imkânsız. Yine de tedbiri elden bırakmamak gerekiyor. Akdeniz’e YPG (Kürdistan) koridoru açmak isteyen Amerika, TSK’yı Fırat’ın Batısında tutmak isteyebilir. Adı henüz konulmasa da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘Fırat Kalkanı II’ diye anılan harekât planının menzilindeki Afrin’in Halk Koruma Birlikleri’nin elinden alınması gerekiyor. El Bab’tan sonra Afrin’e de girip çoktan bu bölgeyi de kuşatabilirdik, ancak Fırat’ın doğusunda ABD’nin YPG’ye kalkan olması Türkiye’nin bu adımı atmasına mani oldu.

AFRİN BİZİM İÇİN NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

YPG ve sivil kanadı temsil eden Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD) PKK’yla eş değer gören Türkiye, Afrin’in bu güçler tarafından kontrol edilmesini ulusal güvenliğe tehdit sayıyor ki, yerden göğe kadar haklıdır. Eğer biz bu bölgeye de müdahil olmaz isek, daha evvel Fırat Kalkanı ile elde ettiğimiz kazanımlarımızı da kaybedebiliriz. Daha açık bir ifadeyle; Türkiye, Afrin ile Kobani’nin birleşmesini ‘Kürt koridoru’ projesinin en önemli ayağı olarak görüyor. Türkiye, bu koridorun oluşmasında ABD’nin sağladığı desteğin de farkında. İran ve Rusya ile birlikte hareket etmesinin sebebi de budur. Kürtler için de bölgenin önemi çok büyük. Kürt Dağı (Çiyayê Kurmênc) olarak bilinen Afrin, Kürtlerin yaklaşık 1000 yıldır varlık gösterdiği bir bölge. Kobani’deki gibi burada da Kürt nüfusu ezici çoğunlukta. Özetlersek; terör koridorunun bir ABD-İsrail projesi olduğu aşikâr, dolayısıyla boşa çıkartılması gerekiyor. Allah korusun koridoru oluşturmada başarılı olurlarsa Hatay’ın elden gitmesi an meselesi olabilir. Neden? Çünkü YPG-PKK işgalindeki Afrin’e operasyon yapıp bölgeyi temizlemez isek, Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru projesine hizmet edenlerin bunu başardıkları takdirde, uzun vadede mutlaka Hatay’ı işgale yelteneceklerini unutmayalım. 

Projeye kimler destek veriyor? Dünyanın başının belası olan Amerika, İngiltere ve İsrail şeytan üçlüsü. Peki, hedef nedir? Üçlü şeytanın üçlü küresel senaryosu: Ermenistan, Kürdistan ve Büyük İsrail Devleti. Siyonistlerin 100 yıldan fazladır uğraştıkları ve hiçbir zaman da vazgeçmedikleri bu hayallerinde Güneydoğu topraklarımız tehdit altındadır. Hem kurulması planlanan Kürt Devleti, hem de Büyük İsrail Devleti projesinde Güneydoğu’muz hedeftedir. Eğer Türkiye (Allah korusun) 2023 hedeflerini gerçekleştiremez de yönetim tekrar eski Türkiye sevdalılarının eline geçerse veya proje Meral’in İYİ Parti’si taban bulursa, AK Parti’nin gerçekleştirmeye çalıştığı tüm bu devrim niteliğindeki projeleri ve operasyonları sıfırlanabilir. Dolayısıyla ne yapıp edip, yüz yıllık harita ve planları hem masada hem de bölgede kaldırmalıyız. Türkiye; Fırat Kalkanı ile güçlendirdiği elini Afrin hareketiyle taçlandırmalıdır. Amanoslar’ın güvenliği tehdit altındadır. PKK’nın tüm alanlarda kökü kazınmadıkça, ne Suriye’deki gariplerin ne de bizlerin yüzü gülmez. 

YENİAKİT