Kan kusan iktidar!
- GİRİŞ07.02.2010 07:20
- GÜNCELLEME07.02.2010 07:20
Bir yandan da 'sivil vesayet' gibi suni gündemler pompalanıyor. Ama daha önce Malezya ve İran sendromlarını uyduranlar şimdi de 'sivil vesayet' söylemiyle yeni bir yol açmanın derdinde. Yaşı müsait olanlar hatırlar Baykal 20 yıl önce de Özal için 'sivil diktatör' kampanyası yürütmüştü.
Hükümet açısından bugünlerin hararetli konusu ise anayasa değişikliği. Partide görüş ayrılıkları var. Bir kesim "Ne olursa olsun artık anayasal değişiklikler yapmalıyız" derken etkili bir başka kesim de "Birinci anayasa değişikliği girişimimizde neler olduğu ortada. Az daha kapatılıyorduk. Eğer yeniden bir düzenleme çalışmasına başlarsak bu kez bizi kesin olarak kapatırlar" görüşünü dillendiriyor. Bir üçüncü kesim ise "Esas meselemiz ekonomi olmalı. Yeni anayasa talebinde olanların toplamı yüzde bir etmez" diyor. Parti yetkili kurullarının alacağı karar henüz net değil. Ama hazırlığı tamamlanmış üç ya da 4 mini paketin varlığı biliniyor.
Siyasetin mevcut aritmetiğinin bir anayasa değişikliğine imkân tanımadığı da ortada. Fakat ortada bir başka gerçek var. Darbe anayasası ile Türkiye'nin artık bir yere gitmesi mümkün değil. Hatta bu şekliyle ayakta kalması da imkânsız. Herkes anayasa konusunda şikâyetçi ama adım atmaya gelince ortada kimse kalmıyor. Son olarak yaklaşık bir ay önce Bakan Egemen Bağış, Baykal'a bir çağrı yapmıştı, "Buyurun anayasayı siz yapın biz destek verelim." Hatta bu çağrıyı birkaç kez yeniledi Bakan Bağış. Ama CHP'den dönüş olmadı. Yani ne yaparım ne yaptırırım durumu var muhalefet açısından.
Her fırsatta dile getirdik, tekrar hatırlatalım. Türkiye'nin bugün tartıştığı birçok sorunu aslında sistemik aksaklıklardan türeyip büyüdü. Kürt sorunu nereden çıktı? Bireysel inanç özgürlükleri, asker sivil ilişkileri, yargıdaki vesayetçi yaklaşım... AK Parti iktidarında neredeyse 50'ye yakın çete ve mafya vari örgütlenme çökertildi. Ama darbe girişimlerinin, eylem planlarının ardı arkası kesilmiyor. Çünkü sistemin bizatihi kendisi sorun üretiyor, besleyip büyütüyor. Bu ülkede Başbakan'ın bilmediği gizli hesaplar, kozmik odalar var. Büyüklüğü ve nasıl kullanıldığı bilinmeyen 'örtülü ödenekler' var. Bugün ortaya çıkıyor ki o örtülü ödeneklerden hatırı sayılır paralar buhar olmuş. Bazıları 'mercimek tanesi' dese de 7.5 trilyonun hesabı verilemiyor. İddialar vahim. Yasa dışı dinleme cihazları alındığı da söyleniyor, bazı gazete ve toplantıların finanse edildiği de.
Örnekleri uzatmak mümkün. Türkiye'de devlet yapılanmasının kendisi bizatihi problemli. İsimler ya da iktidarlar değişse de yeraltındaki paralel yapı iktidarını sürdürüyor.
Başbakan Erdoğan önceki gün İstanbul'daki bir törende yargıdan gördüğü defansı anlatırken "Bize kan kusturuyorlar" dedi. Başbakan sonuna kadar haklı. Hem belediyeler hem de hükümetin yaptığı birçok icraata bizzat yargı muhalefet ediyor. Gecekondu yapılmasına 'yaşam hakkı' olarak bakan yargı, milyar dolar para sayıp yatırım yapacak olan yabancı sermayeye hayır diyor.
Ama Başbakan'ın haksız olduğu bir konu var. Siz iktidardasınız. İktidarın, muhalefet partisi üslubuyla şikâyet etme hakkı yoktur. 2002 seçimlerinde ve 2007'de halk size büyük bir destek verdi. Son anketler de gösteriyor ki geniş halk kitleleri hâlâ sizle olan birlikteliğini sürdürüyor.
Unutmayalım. Bu ülkede kahramandan bol bir şey yoktur. 'Vatan elden gidiyor' diyerek durumdan vazife çıkartacak ve etrafına toplayacağı üç beş yandaşla maceraya girecek çok adam vardır.
Hükümete düşen görev sistemik aksaklıkları kalıcı şekilde tamir edecek yasal düzenlemeleri yapmak. Bunun acı faturaları ve siyaseten olumsuz sonuçları olsa da bunu yapmak zorunda. Çünkü kişilere bağlı gelişen kısmi iyileşmeler onlar iktidardan inince daha ağır yaptırımlara dönüşür. Bunun örnekleri de daha önce yaşandı.
Belki bazı çevrelerden aksi yönde görüşler pompalansa bile halka gitmekten çekinmemek lazım. Sonuçta iktidar şikâyet değil çözüm üretme makamıdır.
ayavuz@bugun.com.tr
Yorumlar4