Büyük bela...
- GİRİŞ24.09.2009 11:38
- GÜNCELLEME24.09.2009 11:38
Böyle çöp evler vardır.
İçleri tıka basa çöp doludur ve ev sahipleri o çöplerin arasında yaşarlar.
Ve, asla o çöplerinden ayrılmak istemezler.
Ruhları bir yerinden sakatlanmış ve o insanlar çöplerinden ayrılamaz hale gelmişlerdir.
Onlara, o çöplerin kötü olduğunu, evlerini temizlediklerinde daha iyi yaşayacaklarını bir türlü anlatamazsınız.
En iyi hayatın çöpleriyle birlikte yaşamak olduğuna inanmışlardır bir kere.
O hayattan neredeyse zorla ayırırlar onları.
Bizim devlet de bu çöp evlere dönmüş.
Çöplerinden ayrılmayı da istemiyor.
Üstelik, devlet “evine” çöp doldururken insanlar “bunu yapma” diye defalarca uyarmıştır devleti.
Şu Kürt sorunu denilen soruna bir bakın.
Nasıl başladı bu?
Önce “Kürt yoktur” denilerek başladı.
Kürt var mıydı, vardı.
Devlet “yok” dedi.
Aynen çöp evin delisi gibi “gerçeklerden” ve temizlikten kopuşu böyle başladı.
Gerçeği kabullenmek size zor gelmeye başladığında ve siz gerçeği inkâra koyulduğunuzda, “deliliğin” yolu açılmış demektir.
Ondan sonra delilik derinleşerek içinize nüfuz eder.
Kürt yoktur dedikten sonra “Kürtçe konuşmayı” da yasakladılar.
Kürtçe şarkı söylemeyi de yasakladılar.
Bu türdeki her saçma kararla birlikte gerçeklerden uzaklaşıp, evi çöp dolduruyorlardı.
Kürtlere, “siz Kürt değilsiniz, Kürtçe konuşmayacaksınız, çocuklarınıza Kürtçe isim koymayacaksınız, sokaklarda Kütçe şarkı söylemeyeceksiniz” diye işkenceler yaptılar.
“Kürtçe şarkı söylemek istiyorum” diyen Ahmet Kaya’yı sürgünlere kaçmak zorunda bıraktılar.
Sonunda Kürtler dağa çıktı.
Yorumlar1