Kurtuluşun faturasını ödeyen adam Sultan Vahideddin Han “2”
- GİRİŞ22.11.2016 08:45
- GÜNCELLEME24.11.2016 07:23
Vatanı satmak ihaneti ile yani iftiraların en büyüğü ile suçlanan Sultan Vahideddin Han birgün, içinde Es Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin de bulunduğu, devrin en meşhur alimlerini saraya iftara davet edip onlara;
“…Ankara hükümetinin ve Kuva-i Milliye güçlerinin muzaffer olması için Allah’a dua ediniz demiştir.” İşte tarihe “HAİN” olarak lanse edilen adam…
Memleketten beş parasız kovulduğu gün Topkapı Sarayında bugün sergilenen imparatorluğun hazinesine elini sürmemiş ve hatta kendisine babasından kalan zümrüt taşlı yüzüğü de parmağından çıkartıp demirbaşa sokup memlekette bırakan Sultan Vahideddin Han, bu hareketi niçin yaptığını soranlara;
“---Bu yüzük de tıpkı diğer hazine parçaları gibi benim değil, bu memleketindir. Yani benim değildir.” demiştir.
İşte tarihe “HAİN” olarak lanse edilen adam…
Sultan Mehmed Vahideddin Han’ı, Sevr Antlaşmasını imzalamasından ötürü “Vatan Haini” olarak lanse edenler, lütfen bir zahmet Sevr Antlaşmasının üstüne baksınlar ve padişahın imzasını bulup bana da göstersinler.Gösteremezler çünkü yoktur.
SULTAN VAHİDEDDİN HAN, SEVR PAÇAVRASINI İMZALAMAMIŞTIR.
Mehmed Vahideddin Han, yıllar sonra kendisine bu antlaşma hakkında fikrini soran Mevlanzade Rıfat Bey’e;
“…Ben o lanetli Sevr’i elime aldığımda korkunç bir ürpeti ve rahatsızlık duydum. O metni asla imzalamadım İmzalayamazdım da… Çünkü o metin bu milletin İdam fermanı idi. Kafama silah dayasalardı da padişahlıktan istifa edecektim ama yine de imzalamayacaktım.” diyecektir.
16 Mayıs 1926 günü Allah’ın rahmetine kavuşan Sultan Mehmed Vahideddin Han’ın vefatını Adana’daki bir yurt gezisinde öğrenen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa;
“…Vah vah, Allah Rahmet eylesin. Bir tarih kapandı. Kim isterdi ki böyle olmasını. Çok namuslu bir insan ölmüştür. Eğer isteseydi hazineyi de beraberinde götürür, Avrupa’da o parayla öyle büyük bir ordu kurup üzerimize öyle bir gelirdi ki….” demiştir.
Bazı tanıklar ki bunlardan biri Hasan Rıza Soyak’tır, o gece Mustafa Kemal’in gözlerinden ince ince yaşlar süzüldüğünü anlatacaktır ileriki zamanlarda… Kolay değil bir imparatorluğun son padişahı ölmüştür. Hem de kendisini, memleketi kurtarması için vazifelendiren bir padişah. Derhal odasına çekilir ve kimseyle konuşmaz. Ama Sultan Vahideddin Han için ne düşündüğü, akıttığı göz yaşlarından belli olur. Üzüldüğünü herkes anlamıştır…
Çoğu geceler aç yatardı, ve yine çoğu geceler sadece soğan ekmek yerdi, ama asla Türkiye ve Mustafa Kemal Paşa hakkında en küçük bir hakaret etmedi. Hatta bir gün bahçede oyun oynayan torunu ve oğlu, şarkı babında bir şeyler söylemekte ve araya “Kahrol Mustafa Kemal Paşa” sözlerini serpiştirmektedirler. Bu sözleri duyan sultan, çocukları yanına çağırır ve der ki, “Bir daha böyle sözler söylediğinizi duyarsam kulaklarınızı keserim. Mustafa Kemal Paşa memleketi kurtardı ve ayrıca o benim paşamdır.” demiştir.
Vahideddin Han, 16 Mayıs 1926’da vefat eder, Fakat esnafa olan borç yüzünden evi hacizlidir ve, Vahideddin Han’ın tabutu da bu haczin içindedir. Borçlar ödenene kadar tabut kalkmaz, kalkamaz. En nihayet vefatından tam bir ay sonra kızı ve damadı sultanın borçlarını öder ve son Osmanlı Padişahı Mehmed Vahideddin Han’ın tabutu üzerindeki haciz kalkar.
Düşünün bir ceset, borçları yüzünden tam bir ay boyunca bir evin ortalık yerinde
yatıyor. Bu ne hazin bir manzaradır… üzerindeki haciz kararı kalkan tabut, 15 Haziran
1926’da, evden çıkarılır ve bir trenle Beyrut’a götürülür, 3 Temmuz 1926’da vefatından tam 47 gün sonra, evet yanlış okumadınız vefatından 47 gün sonra Suriye Şam’da Yavuz Selim Camii’nin bahçesine gömülür. Sessiz sakin kimseye zahmet vermeden bu dünyadan göçüp giden sultanın geriye söylediği şu sözler kalır;
“…BEN ANLAŞILMAYI TARİHÇİLERE BIRAKTIM. MEMLEKETİN PARÇALANMASINA ENGEL OLAMADIYSAM DA, TÜM KÖTÜLÜKLERİ ÜZERİME ÇEKEREK VE ANKARA’YA ZAMAN KAZANDIRARAK BİR NEVİ PARATONER VAZİFESİ GÖRDÜM. BEN ANLAŞILMAYI TARİHÇİLERE BIRAKTIM”
Mustafa Kemal Paşa bir gün yanında kendisine hizmet eden Cemal Granda’ya ve Yazı İşleri Müdürü Tevfik Bey’e der ki;
“…Beni, Milli Mücadeleyi açmak üzere bunca paşa arasından seçip Anadolu’ya gönderen Sultan Vahideddin’dir…
Uzun söze ne hacet. Tarih, bir gün her şeyin en doğrusunu herkese gösterecektir.
KAYNAKLAR;
1 –Ali Fuat TÜRKGELDİ, Görüp İşittiklerim, T.T.Kurumu, 1984, 3. Baskı s.138-139
2 – Lütfi SİMAVİ, Osmanlı Sarayının Son Günleri,s.28, Hürriyet Gaz. Yay, 2. Kitap
3 – Hanri BENAZUS, Mustafa Kemal Ve Vahdettin, s.11, Mor Kalem Yay. 2005, 1. Baskı
4 – Nevzat Vahdettin, Yıldız’dan San Remo’ya, s.45, Arma Yayınları, 1999, 1. Baskı
5 – Mevlanzade Rıfat, Türkiye İnkılabının İç Yüzü, Pınar Yayınları, 2000, 2. Baskı
6 – Necip Fazıl KISAKÜREK, Sultan Vahidüddin, Büyük Doğu Yayınları, 1975, 2. Baskı
7 – Murat BARDAKÇI, Sultanî Besteler, Pan Yayınları, 1997, 1. Baskı
8 - İlhan Bardakçı, Vahdettin’den Mustafa Kemal’e, 3.baskı, sayfa; 140–141
9 – Muzaffer Erendil, Yakınlarından Hatıralar Anekdotlarla Atatürk, sayfa; 98–99
10-Murat Bardakçı, Şahbaba, 4. baskı, sayfa; 412–413
Yorumlar3