Bir Avrupalı duası der ki; “Tanrım Bizi Türk’lerden Koru”
- GİRİŞ14.03.2017 10:53
- GÜNCELLEME15.03.2017 07:07
Bir ülke var. Değirmenleriyle, inekleriyle, sütüyle meşhur. Adına Hollanda denir bilirsiniz. 17 milyonluk nüfusu ve zayıf askeri gücüne bakmadan tarihinde 16 devlet, 16 büyük devlet kuran ve dünyaya ferman okuyan Türkiye’ye kafa tutuyor.
Komik, küçük ve aciz Hollanda, bana bu haliyle benzetmemden dolayı beni affetsin ama koca koca kabadayılara kafa tutan Aydemir Akbaş’ın canlandırdığı küçük ve bitirim mahalle kabadayılarını hatırlatıyor.
Sanırım ne yaptığının farkında değil bu zavallı Hollanda ve sanırım geçmişini mazisini unutmuş. Şimdi müsaadenizle bu zavallı Avrupa ülkesine ve Avrupa’nın topuna unuttukları bir hakikati hatırlatmak istiyorum.
Ey Avrupa! Daha dün denecek kadar yakın bir geçmişte, daha dün yani, bugün karşına almaya cüret ettiğin bu yüce milletin atalarından korktuğun için her Pazar kilisende ve her akşam yattığın yatağın ayak ucunda iki büklüm olmuş bir halde tanrına ellerini açıp ağlayan gözlerle, korkudan titreyen bedenlerle;
“Tanrım, Tanrım lütfen bizi bu Türklerden koru” demiyor muydun. ?
O günleri ne çabuk unuttun. Uyumayan ya da yaramazlık yapıp söz dinlemeyen çocuklarını;
“Uslu dur yoksa seni Türkler alır” diyerek korkutmuyor muydun?
Evet sevgili dostlar, bu küstah ve tarih bilgisinden uzak Avrupalılar seanslar halinde çok yakın bir geçmişe kadar her boşlukta Tanrılarına yalvarıyorlar ve Türk Hakanları için;
“Tanrının Kırbacı ya da Tanrının biz kullarını cezalandırma metodu” şeklinde isimlendiriyordu.
“Türk milleti çok sabırlıdır. Sonuna kadar sabreder. Sonuna kadar “La havle” çeker. Amma sonunda patlarsa sel suyu gibi önüne ne gelirse alır götürür. Hiçbir şey yıkıcılığına ve tahrip gücüne mani olamaz” der Fatih Sultan Mehmed Han döneminin papası 2. Pius. Sanırım tecrübe bu olsa gerek.
Son söz siz sevgili dostlarıma;
Dostlar size bir şey hatırlatmak istiyorum 16 Nisan’da kullanın diye. 16 Nisan’da kullanın ki tüm dünya da nasibini alsın. O ne mi? Size ne mi hatırlatacağım ya da belki de öğreteceğim? Çok basit “Osmanlı Tokatı”nı…
Çok iyi belleyin. Çok iyi belleyin ki 16 Nisan’da bu duygularla sandığa Evet mührünü basın.
Osmanlı Tokatı,
Elin her iki yanıyla yapılabilen, muhatabını sersemleten, duruma göre bayıltan ya da öldürebilen bir vuruş tekniğidir. Osmanlı tokadı tekniği tek bir biçimde uygulanmaz. Duruma, yere, karşıdaki kişinin vücut yapısına göre ve döğüşün gidişatına göre uygulanan çeşitli teknikleri vardır. Bunlar; avuç içi tekniği, silme tokat tekniği, elin tersi tekniği, serme tekniği, süvari tokadı tekniği olarak adlandırıldı. Bu teknikte kişinin yüzünün ortasına burnun ucu tam bilekle el ayasının birleştiği yere denk gelecek şekilde tüm güçle vurulur ve hasmın yüz kemiklerinin hepsinin kırılması sağlanır.
Silme tokat tekniğinde ana hedef kişinin kulağının orta noktasından başlayıp dudakları ve tüm yanağı da dahil eden bir bölgedir. Parmaklar birbirlerine bitiştirilmeden, kol bükülmeden, vurma gücü omuzdan alınarak atılır. Silme tokat denmesinin nedeni darbe vurulduktan sonra elin bilekten ileriye doğru bükülüp hasmın tüm yüzüne temas ederek çenede toplanan bir itme kuvveti daha oluşturmasıdır.
Evet dostlar, Hdp’ye, Fetö’ye, Pkk’ya, İsrail’e, Hollanda’ya, Almanya’ya, Fransaya’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya ve bilimum düşman ve vatan hainine “Osmanlı Tokatı” atmak istiyorsak 16 Nisan’da pusulanın beyaz olan “Evet” kısmına mührü bastıktan sonra zarfı bu heybetle sandığa atalım. Atalım ki cihan titresin.
Bir Türk atasözü der ki;
“Toprağa bastığında yeri titret ki düşmana vurduğunda ayağa kalkamasın.
Muhabbetle.
Yorumlar4