Sahi Çanakkale’de Atatürk’ün Hayatını Kurtaran Saat Nerede?
- GİRİŞ20.03.2017 07:43
- GÜNCELLEME21.03.2017 07:07
Türkiye’de Bir saat efsanesidir sürer gider. Atatürk’ün hayatını Çanakkale’de bir köstekli saat kurtarmıştır. Herkes bilir ve dilden dile gezdirir. Ama kimse bu saatin nerede olduğunu merak etmez. Sahi Atatürk’ün hayatını kurtaran bu saat nerede?
Hadi sözü paşa’ya verelim bu hadiseyi kendisi anlatsın;
"10 ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım. 'Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum, ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.
Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 m. yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu…
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet beyden başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi.
Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece, yani 10 ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı Liman von Sanders’e hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.
Yani bu konuda tek şahit kendisi ve sus dediği askeri Yarbay Servet Bey. Servet Bey bu konu ile ilgili öyle susmuş ki hayat boyu bu konuda tek kelime etmemiş. Yani tek şahidimiz paşanın yine kendisi. Ama bu konuda en ufak bir belge ya da görgü şahidi yoktur. Düşünün komutan tam göğsünden vuruluyor. Üstelik tam hücum esnasında ama hemen arkasındaki askerler bile görmüyor. Çok ilginç değil mi?
Peki genel komutan Liman Von Sanders’in paşaya verdiği saat bugün Anıtkabir’de sergilenirken paşanın hayatını kurtardığı ve Sanders Paşa’ya hediye verdim dediği bu saat şimdi nerede?
Bu konuda Yavuz Bahadıroğlu şöyle söylüyor;
“Liman von Sanders Mustafa Kemal Bey’in kendisine hediye ettiği bu paramparça saati neden saklamamış acaba?.. Hâlbuki askerler savaş hatıralarına meraklı olurlar, en küçük bir objeyi bile kaybetmezler… Neyse: Ortada "delil" olmadığına göre, bu sadece bir "iddia"dır. Tarih iddialar üzerinden değil, belgeler üzerinden yazılır.”
Bir rivayet der ki; Liman Von Sanders’in sonraki senelerde Almanya’da yaşadığı eve bir hırsız girdi içinde bu paramparça ve hurda olan saat dahil her şeyi çaldı. Başka bir rivayet ise Sanders’in ölümünden sonra çocukları paşanın nesi var nesi yok her şeyi ve tabi ki bu parça parça olmuş hurda saati de satar. “artık böyle bir saati kim alırsa?” neyse, her ne oldu ise oldu ama netice itibari ile bugün bu saat ortada yok ve bu saat hikayesini de sadece
Mustafa Kemal aktarır.
Mustafa kemal Paşa’nın kullandığı kürdan, peçete, tabak, kaşık, çorap, kibrit gibi binlerce çer çöp parçanın bile müzelerde sergilenmesine rağmen bu köstekli saat gibi hayati öneme sahip bir eşyanın dünyada hiçbir yerde olmaması sadece hikayesinin olması ne kadar manidar değil mi?
Yorumlar32