Geçenlerde CHPKonya Milletvekili Hüsnü Bozkurt bir salon toplantısında yine kafalar 10. Yıl marşı kıvamında kıyakken acayip bir konuşma yaptı. Bu konuşma tarihi anlamda pek çok yanlış ihtiva etmesinin yanı sıra çok vahim bir konuşmaydı.

Aynen şöyle dedi:

“Bakın, biz bu ülkenin şu salonda bulunan Anadolu’nun her yerinde bulunan ve asla büyüklükleri alınan oylarla ölçülemeyecek namuslu dürüst yiğit insanları, kadını erkeği genci yaşlısı kardeşim bakın biz Atatürkçüyüz. Biz cumhuriyetçiyiz. Biz halkçıyız. Biz devletçiyiz. Biz tam bağımsız Türkiye’den yanayız. Biz asla boyunduruk altına girmeyiz. Çünkü biz devrimciyiz. Çünkü biz Mustafa Kemal’in askeriyiz. Bakın sevgili arkadaşlar çıkmayacak. Adımın Hüsnü olduğu kadar eminim. Ben biliyorum bu millete güvenmek gerek. Bizim kitabımızda umutsuzluk yok. Buradan en az % 60-65 hayır çıkacak. Ama arkadaşlar, de ki  evet çıktı. Kimse heveslenmesin kardeşim. Biz yine Samsun’dan başlarız. Amasya’ya gideriz, Sivas’a gideriz. Ankara’ya geliriz. Buradan İnönü’ye, Sakarya’ya Dumlupınar’a… ulan sizi İzmir’e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de bütün emperyalistleri de yine İzmir’den denize dökeriz. Ama bu memleketi sizin gibi haramzadelere asla temsil etmeyiz.”

            Ne denir ki bu vahim sözlere? Hani derler ya; Fareye rakı içirmişler o kedi buraya gelecek demiş. Ben yazıdaki hataları düzeltmeden önce şunu demek istiyorum “Sakin ol Şampiyon sakin ol. Sana kim öğrettiyse yanlış öğretmiş. Zira ;

            Milli Mücadele hikayesi Samsun’dan başlayıp Amasya ve Sivas diye gitmez. Samsun Amasya, Erzurum Sivas, Ankara diye devam eder. Sana bu sıralamayı kim öğrettiyse yanlış öğretmiş. Gerçi sen de haklısın Milli Mücadele tarihinde o kadar çok yanlış şey biliyorsunuz ki bu yanlışların toplamında devede kulak kalıyor değil mi? Sen de haklısın.

            Hüsnü, konuşmasına da enteresan bir demokrasi tarifi ile başlamış ve demiş ki;

            “Bizim büyüklüğümüz aldığımız oylarla asla ölçülemez.”

            Pardon da bu milletin oyları ile milletvekili olan ve TBMM’de temsilci olmayı hak eden bu adama, güç ile alınan oyun doğru orantılı olduğunu ne kadar oy alırsan o kadar güçlü olacağını birileri anlatmalı. Zira, Hüsnü Efendi’nin dediği güç ile alınan oy oranının  birlikte değerlendirilmeyeceği sistem darbe ve totaliter sistemdir.

            Sen eğer demokrasinin milletvekili isen aldığın oy kadar güçlüsün. Yok eğer kastettiğin başka bir güç ise o durum bizi aşar ve iş Türk Hukuku ve savcılarına kalır.

            Bir de ataşlı oğlan Hüsnü, İzmir’de kim kimi denize dökmüş sana  bunu da yanlış öğretmişler. Zira,

            9 Eylül 1922’de sonuçlanan o destansı milli mücadele tarihimizin batı cephesi zaferi neticesinde dedelerimiz “Yunan gavurunu ve onunla işbirliğine giren hainleri denize döktü. Fakat bugün ülkemizin istiklaline ve istikbaline kasteden düşman ve onun işbirlikçi hainleri belli kim mi onlar. Çök bakayım önüme sana biraz ders vereyim;

            Tarihi tecrübeleri kılavuz edinirsek ülkemizin bin beter olmasını isteyen düşmanlar belli; Haçlı ittifakı denen Avrupa’nın alayı, peki iş birlikçi hainler kimler; o da kolay. Fetö, Pkk, Dhkp-c, Tikko vs…

            Şimdi sayın vekil, bu düşmanlar ve onun işbirlikçileri 16 Nisan’da yapılacak olan referandumda ne diyecekler sence; Evet mi? Hayır mı?

Denize dökmek gerekirse kimi dökmek gerek hele bir şimdi bir kere da de bakalım. Ama yüksek sesle de ki tüm cihan duysun..

            Bir de, milletimizi bölen, milletin bir kısmını yiğit ilan edip bir kısmını da yedi sülalesi ile bereber denize dökmekle tehdit eden bu vahim konuşma sonunda ben bir sormak isterim; A dostlar hani bu milleti “AKP” bölüyordu. Kamplaştırıyordu. Hani ya sürekli Akp

nefret dili kullanıyordu.

Sanırım herkes bu manzaranın neticesinde nefret dili, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici dil nasıl olurmuş herkes gördü.