Türkiye, 16 Nisan’da zorlu bir seçim sürecinden geçti ve netice hiç de sürpriz olmadı. Beklenen oldu ve Akparti’nin başını çektiği “Evet”çiler kazandı. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan 94 sene sonra milli mutabakat ile sistem değişimine gitti ve parlamenter sistem yerine Cumhurbaşkanlığı adı altında bir “Türkiye Modeli” başkanlık sistemine geçildi.

15 sene boyunca 12. Mağlubiyetini alan ve hatta peşpeşe 12 mağlubiyetle belki de rekorlar kitabına girmeyi hak eden CHP,”deliler gibi” savunduğu “Hayır” cephesinin halk tarafından kabul edilmeyince resmin “topu taça attı” ve 1954’ten beridir yaptığını yaparak;

“Seçimlere hile karışmıştır diyerek önce Ysk’ya başvurdu sonra da Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını ifade etti.”

Şaşırdık mı? Tabi ki hayır. Hatta, Chp bu referandum neticesine itiraz etmeseydi ben, şaşırır vay be, Chp evrim geçiriyor. Seçim sonuçlarına itiraz etmedi. Bu sefer mağlubiyetinin sebebi olarak “Hile” adı verilen bahaneye sığınmadan kendinde aramaya başladı derdim.

Evet. Sevgili dostlarım. Bir seçim klasiği olarak Chp yine kaybetti ve seçim sonuçlarının açıklanması henüz bitmeden bu seçime hile karışmıştır diyerek basın açıklaması yapan Chp, bir gün sonra Ysk’ya başvurdu. Oradan olumsuz cevap alırsa Anayasa Mahkemesi’ne oradan da  soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde alacağını ifade etti. Ne diyelim gitsin gedebileceği en uzak yere. Demirel’in dediği gibi;

Yürüsünler efendim, yürümekle yollar aşınmaz. Ancak;

Chp’nin yenilgiye doymayan pehlivan edasıyla mahkeme mahkeme gezme süreci ne zaman başladı? Bu sorunun cevabı komik ve hatta traji-komik. Zira, bu sorunun cevabı;

Evveliyatından beri.

Chp sadece tek başına ülkeyi idare eder gibi yaptığı 1923’ten 1950’ye kadar geçen 27 senelik tek parti sürecinde yani rakibi yokken ve rakipsiz olarak girdiği her seçimde tartışmasız birinci olurken hiçbir sonuca itiraz etmedi. Şaşırmayın. Chp’nin sonucuna itiraz etmediği seçimler de var tarihte…

Haydi şimdi Chp’nin her seçim sonrası mahkemeye gitme serencamına bakalım mı?

Tarih 1950. Chp karşısında kurulan Demokrat Parti henüz kurulmasının üzerinden çok az bir süre geçmişken girdiği seçimlerde  % 52.7’lik bir netice alarak Chp’yi sildi süpürdü. Chp 27 sene sonra iktidarı kaybetmenin verdiği şaşkınlıkla mahkemeye başvurup itiraz etmedi. Ancak;

1954senesine gelindiğinde bir seçim daha yapıldı ve dört senedir muhalefette olan Chp  % 57.6 oy alarak tekrar iktidara gelen Demokrat Parti’nin kazandığı bu zaferi hazmedemedi ve sonuşlar açıklanır açıklanmaz mahkemeye koştu ve Chp ile mahkemlerin aşkı başlamış oldu.

İktidarının 7. Senesinde Demokrat Parti,1957’de yapılan seçimde % 47.9 oy aldı ve Chp’yi tekrar muhalefete hapsetti. Sonuç herkesin tahmin ettiği gibi; Chp mahkemede…

Seçimle demokrasi ile alt edilemeyeceğini anlayan şer odakları Demokrat Parti alçak bir darbe ile iktidardan uzaklaştırdı. Halk tarafından seçilen Demokrat Parti yerine seçimlerde halktan yüz bulamayan Chp atanarak tekrar devletin başına geçti. Bir sene sonra 1961’de yapılan seçimlerde seçilerek değil hakim darbeci zihniyet tarafından atanan CHP % 36.7 oy aldı. Chp’ye rakip oalrak kurulan ve kendisini Demokrat Parti’nin devamı gibi lanse eden Adaler Partisi % 34.8 oy aldı. Bu seçimlerde Chp mahkemeye gitmedi.

Ancak dört sene sonra 1965’te yapılan seçimde; AP %52.9  CHP %28.7 alınca yine seçimlere hile karışmıştır denildi ve soluk mahkemede alındı.

Sonra 1969’da AP %46.5  CHP %27.4 alınca Chp ile mahkeme yolları tekrar keşişti. Ardından 1987’de, 1996’da 2002’de, 2007’de, 2011’de, 2015’de mahkemeye giden Chp bu klasik refleksini bir kere daha göstereceğini ifade ederek yine mahkemelere başvuracağını açıkladı. Eee ne yapacaksın mağlubiyetler ile anılan Chp, artık neredeyse Anayasa Mahkemesi’nden bir oda isterse daha pratik olur kanaatindeyim zira git gel yollarda geçirilen zamana yazık.

Ezcümle bu sefer yenildik. Bu sefer kaybettik. Bu sefer Akparti bizi geçti diyemeyen Chp, halk kendisine oy vermedikçe, iktidara gelmedikçe galiba daha uzun yıllar, onlarca defa mahkemeye başvuracak gibi görünüyor.