Sultan Abdülhamit'in nesi battı size?
- GİRİŞ29.06.2020 11:37
- GÜNCELLEME29.06.2020 11:55
Eleman, almış eline baltayı, stüdyonun sakin ortamında sallayıp duruyor.
Sıfatı, gazeteci...
Başka bir temsil özelliği varsa da (güzel sanatları uzmanı gibi) biz bilemedik.
İddia sahibi arkadaşımıza göre, Sultan Abdülhamit dünyanın en kötü insanı...
Bunu, burada olduğu gibi, sakin bir üslupla anlatsa, eleştirilerini insana yaraşır bir dille sıralasa sorun yok...
Küfrediyor.
RTÜK’ü harekete geçirecek küfürler bunlar…
Bilmiyor...
Bilse (Emre Kongar örneğinde olduğu gibi) yine küfredecek ama bilmiyor.
İlk arkeoloji müzesinin ne zaman (hangi gerici Padişah döneminde) açıldığını duydu mu, emin değilim...
İlk güzel sanatlar fakültesinin kim tarafından kurulduğunu...
İlk (yerli) “arkeolojik kazıların” kimin riyasetinde gerçekleştirildiğini...
Bunları biliyor mu?
Daha da önemlisi bütün bu faaliyetlere “gerici” ve “müstebit” Padişah Sultan Abdülhamit’in sponsor olduğunu, memleket duyun-u umumiye belasıyla meşgul olduğu için bazı çalışmaları (mesela Sayda, Nemrut ve Efes’teki arkeolojik kazıları) kendi kesesinden finanse ettiğini biliyor mu?
Kaç çocuk hastanesi açıldığını...
Kaç kadın hastanesi açıldığını...
Kaç lisenin ve tedrisat kurumunun açıldığını...
Eğitimin nasıl “modern”leştirildiğini...
Bilmiyor.
O zaman geçmişe küfretmeyi bıraksın, Mustafa Cezar’ın “Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi” isimli araştırmasını okusun.
Bu tavsiyeler, sadece “ağzı bozuk” Merdan Yanardağ için değildir.
Nezaheti kendinden menkul Emre Kongar için de geçerlidir.
Üstelik, Kongar, Merdan Yanardağ gibi yalapşap biri değildir. Bir bilim adamıdır. Daha çabuk kavrayacaktır.
Diyor ki Kongar: “Cuma günü, RTÜK Başkanı’nın sabaha karşı 02.13’te bir tvit atarak, Merdan Yanardağ’ın TELE 1’de, Abdülhamit konusundaki konuşması için “İnceleme başlattığını” bildirmesi, konuyu gündemin birinci sırasına oturttu. Bugün aslında Abdülhamit dönemindeki sansürü yazacaktım ama daha önce Osmanlı İmparatorluğu’nun asıl çöküşünün onun döneminde (başladığını değil) gerçekleştiğini belirtmek istedim.”
Kongar, gördüğünüz gibi, küfürlerle yüzleşmemek için kendini en “velut” alana, (sürgün-sansür alanına) atıyor.
Peki, bizi Abdülhamit sansüründen kurtaranların 1913 yılında yaptığı darbeyi ve amansız sansür-sürgün-cinayetler dönemini neden hiç anmıyor?
Haa, ilk bira fabrikası da Abdülhamit döneminde açılmış...
Bu “çelişik” durumları anlamaya akıl yetirebilecek mi Kongar’ın ideolojik mahallesi?
Mahalle olarak, (hadi hoşunuza gitsin diye söyleyeyim) Beyaz Türkler olarak, Kemalistler olarak, ilerlemeci Batıcılar olarak, modernistler olarak Abdülhamit’ten hep nefret ettiniz. Bunu nasıl gerekçelendirdiğinizi bilmiyorum ama bu daha çok tevarüs etmiş bir nefretti.
Sizden nefret etmeniz istendiği için nefret ettiniz.
Ki, meselenizi hâlâ bitirebilmiş değilsiniz.
Pozisyon alma gereği hissettiğinizde, dönüp oraya, yani size bu nefreti miras bırakanlara baktınız. “Sansür” dendiğinde oraya baktınız... “İstibdad” dendiğinde oraya baktınız... “Hürriyet” dendiğinde oraya baktınız... Ama tek parti istibdadını ve “Takrir-i Sükûn”la yasallaşmış rezil sansür uygulamalarını hiç görmediniz.
İstibdada son verip (1923-1946), üstüne bir de “demokratik cumhuriyet” (!) kuranların bir gecede kaç gazetenin, kaç mecmuanın, kaç mizah dergisinin kapısına kilit vurduğunu öğrenmek için Merdan Yanardağ’ın küfürlerini ve dolayısıyla bu köşede yayınlanacakları beklemeyin.
Küçük bir “google” taramasıyla bu bilgilerin tümüne ulaşabilirsiniz.
Sultan Abdülhamit, muhaliflerini en fazla sürgüne yollayıp bir de “menfa maaşı” (sürgün maaşı) bağlıyordu. Sizinkiler doğrudan İstiklal Mahkemeleri’nin insafına terk ediyordu.
Ahmed Emin Yalman’ın yazdıklarını okumaya yüreğiniz yeter mi?
AKŞAM
Yorumlar10