O kafataslarının hatırlattığı

  • GİRİŞ15.02.2012 07:57
  • GÜNCELLEME15.02.2012 07:57

Diyarbakır'da Suriçi'ndeki tarihî İçkale'de yapılan kazılar esnasında tesadüfen bulunan 38 civarında kafatası, eğer sütun komşum Hüseyin Gülerce'nin işaret ettiği ihtimâl üzre Asurîlere ait değilse şu mânâya geldiğini ileri sürebiliriz; o çukurdaki kemikler, en azından bazı devlet uzuvlarının düşünme ve problem çözme alışkanlıklarından artakalan izlerdir.

"Aa, devlet cinayet işler mi?" diye hayretlere düşen arkadaşlara sakin olmalarını tavsiye ediyorum, izah edeceğim.

Devlet kelimesi, Türkçe'de son derece müsbet ve müteâl bir muhtevaya sahip; bu güllü-çiçekli, kenar süslü muhteva, Hanefî-Sünnî telakkînin t'aziz ettiği, kokulu sabunlarla yıkayıp her Müslüman'ı itaate zorladığı bir tarih hâtırasına işaret ediyor; Türklerin şöyle böyle bin senelik İslâm kıdemlerinin yarıdan çoğu, devlete Halife-i Müslimîn'in başkanlık ettiği bir rejim içinde geçti. Devlet başkanı halife olunca bütün cihaz kudsiyetle tütsüleniyor gibiydi âdeta! Bu telakkiyi muhafazakâr-milliyetçi popüler tarihçilik iyice pekiştirmiştir. O yüzden devlet denilince Anadolu'da iki kişiden en az birisi ceketinin düğmelerini ilikler, ötekinin dilinden ister istemez, "Allah zeval vermesin" temennîsi dökülür.

Yer dar, sıkıştırılmış ifâdeye mecburum: Bu devlet, o devlet değildir. Esasen "O devlet", yani halifelerin yönettiği, Şeyhüslislamların siyânet ettiği o müteâl ve mübârek devletin dahi esasen bir kul yapısı, büyüteçle tedkik edildiğinde esasen bir cebir mekanizması olduğu mâlumdur. Devlet ceberrut bir yapılanmadır. Güç kullanma, daha doğrusu zorbalık etme tekelini uhdesinde tuttuğu ve keyfî izlenim vermediği sürece meşrûluğunu pekiştirir, saygı görür. Devletin nüvesinde işte bu nükte var: Kendisinden başka kimsenin şiddet kullanmasına, zorbalık yapmasına, haraç toplamasına, kural koymasına müsaade etmeyen otorite, koyduğu kurala itaat ederse meşrû kamu idaresi olur. Buna kanun devleti diyorlar, ki ehven-i şerdir. Devletin en katlanılır şekli, "Hukuk Devleti"dir, yani yapılan kanunların adâlet ve hakkaniyete, insan hakları esasına, hürriyete dayandığı ve öyle yürütüldüğü devlet.

Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz


Ahmet Turan Alkan / Zaman

Yorumlar2

  • cicekabbas 13 yıl önce Şikayet Et
    mental yönetim. sur dışındaki canlı kelleler non governmental organizations olarak mı değerlendirilmeli.yoksa bayağı esastan devlet organizesi olarak mı görülmeli.hani bir ara ciya var bunların arkasında.yel değirmenin suyu dereden mi geliyor.denirdi.kurs okuls kültür lokalleri emayti konsepti mi.die cache.die die die my darling
    Cevapla
  • Kerem Baydoğan 13 yıl önce Şikayet Et
    Ömer Dinçer Yazının Şu Bölümünü Bankacı Eşlerine Yaptıklarını Düşünerek Okusun. Zayıfken güçlülerden talep ettiğimiz şeyleri, gücü kontrol etmeye başladığımızda önemsiz ve pekâlâ ihmâl edilebilir teferruat gibi görmeye başlarız. "Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar" sözü, bu nükteden doğuyor. Çelişkiyi kırmak nazariyatta dünyanın en kolay şeyi: İyi ve doğru hedeflere, iyi ve doğru araçlarla vâsıl olmak lâzım. Usûl, işte bunun için esastan daha önemli sayılıyor ve bu ölçü evrensel doğrudur. Usûle ihtimâm edelim; yarın rûz-ı mahşerde esasdan değil, usûlden hesaba çekileceğiz. Vicdan olsa zaten kendini hesaba çeker yaptığı yanlıştan dönerdi neticede mazlumun ahı tez tutar yakında rüsvaylığını görürsünüz.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat