Kendimi takdir ediyorum: Aferin bana!

  • GİRİŞ11.03.2012 06:54
  • GÜNCELLEME11.03.2012 06:54

İlki, "Bu efsaneyi ben de duymuştum, demek doğru değilmiş; keşke gerçek olsaydı!" yolunda tesbitler; ikincisi ise, "Sen Mimar Sinan'a zombi dedin, hemen diz çök ve özür dile" şeklindeki saydırmalar. Hangisinden başlayalım; "Saydırma" neviinden başlayalım!


"Öncelikle Mimar Sinan ve şişe içindeki mektubu konusunda ne söylemek istediğinizi tam olarak anlamış değilim, ancak anladığım bir şey özellikle son 10 yıldır Türk milletine ve Türk lafzına Zaman gazetesi ve malum grubu tarafından zarar verilmeye çalışılmasıdır, üstelik İslam-Müslümanlık adı ve kisvesi altında... (Bizim gazeteye acıyorum bazen; biz yazarlar olarak ne yapsak tokadı Zaman gazetesi, hatta Türklük-Müslümanlık yiyor!) Zatı-alinizin Mimar Sinan ve şişe içindeki mektubu konusundaki tutarsızlıkları sıralayıp böyle bir olayın olmadığını-olamayacağını söyleme şekliniz de aynı tutarsızlıkta değil mi? Mesela diyorsunuz ki 1970 veya 1980'lerde TRT 3'te bu konu işlenmiş demeniz kelimenin tam anlamıyla ve de amiyane tabirle (İsmini bizden esirgeyen değerli okuyucu, burada üç harften oluşan vücudun oturak yerini anlatan bir kelimeyi tercih etmiş) mantıktan ibarettir... 1970 veya 1980'de TRT 3 falan mı vardı? (Alıntı yaptığım kişinin sözlerini benim söylediğimi zannederek saydırıyor) Kusuruma bakmayınız diyemeyeceğim, kusuruma bakınız ki kendinizi, cemaatinizi (sözü ne zaman 'Cemaat'e getirecek diye bekliyordum; Bingo!), gazetenizi ve haliyle yanlışlarınızı düzeltiniz... Yanlışlıklarınızı düzeltmediğiniz sürece yanlışlarınızın oluşturduğu ve gün geçtikce büyüyüp girdap haline gelen süreçte boğulup gideceksiniz.... (İyi de ne alâka yani?)

Uydurma mektupla islam'ın ne ilgisi var?

Bahsi geçen ve dolaylı olarak çamur atmaya çalıştığınız Mimar Sinan ve mektubu konusunda gerçekten samimi ve ciddi olarak bir araştırma yapmak istiyorsanız 1985-1989 yılları arasındaki Marmara Üniversitesi Tarih bölümündeki Sanat Tarihi dersleri veren hocayı bulursanız o olayın gerçek olup olmadığını öğrenirsiniz. Tabii ki derdiniz gerçekten doğrulara ulaşmaksa. Hocanın adını da kasıtlı olarak vermiyorum, mademki gazetecisiniz arayıp bulun. (Hocasının ismini açıklarsa kiralık kaatil tutup vurduracağımdan çekiniyor galiba!) Bir de bu olay gerçek olmasa bile ne yazar, milletin düşünce alanını genişleten ve o kadar ileri derecede geleceği düşünmenin de gerekliliğini vurgulayan ve bu durumla günümüz gerizekalı, kısır ve günübirlik çıkarcı siyasilerin ve aydınların durumu hakkında bir kıyaslama yapabilmemizi sağlayan menkıbe veya hikayelerin ne zararı olabilir ki (İşte bu, işte bu diye haykırmak istiyorum; sesim çıkmıyor!)? Kaldı ki bu olay yüzde 100 gerçek olduğu halde...

En son kısımdaki tesbitleriniz veya tesbit şekliniz de yanlışlarla dolu. Zira aynı mantığınızı İslamiyet-Peygamber-Hadisler konusuna da uyguladığınızda veya uygulamaya kalktığınızda hangi sonucun çıkacağını söylememe gerek yok sanırım (Uydurma mektupla İslamiyet'in ne ilgisi var ki?). Dolayısıyla sadece yazmış olmak dışında yazmaya çalışın veya bırakın adam gibi birileri doldursun o köşeyi de (Editörüme kendimi ihbar ediyorum işte) taaaa Japonyalar'daki benim gibi birilerini rahatsız etmemiş olursunuz (Bunun gibi birilerinin taa Japonyalarda ne aradığını merak etmiyoruz. Arz geniş!).

 Yazının devamı için tıklayın >>>>

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat