2020 salgını ekonomileri felç etti

  • GİRİŞ01.01.2021 11:16
  • GÜNCELLEME01.01.2021 11:16

2020 yılı Covid-19 salgını nedeniyle tüm dünya için sosyal ve ekonomik anlamda oldukça zor bir yıl oldu.

Türkiye 2020 yılına daralan bir ekonomi ile girdi, üstüne Covid-19 salgını ekonominin daha da ağır bir darbe almasına neden oldu. Mart ayı ile birlikte pek çok ülkenin salgın yüzünden giriş çıkışı durdurması ekonomiler açısından ciddi sorunlara yol açtı.

Seyahat kısıtlamaları, bazı iş yerlerinin geçici olarak faaliyetlerinin durdurulması ve sokağa çıkma yasakları gibi tedbirler salgının ilk dalgası olarak adlandırılan sürecin asgari hasarla atlatılmasını sağladı.

İlk tedbirler, sağlık sisteminin işlerliğine destek olmaya ve ekonominin temel sektörlerin çarklarının dönmesine yönelikti. Başarılı da olmuştur.

Bu kısmi başarı haziran ayından itibaren yeni normal olarak nitelendirilen bir sürece girilmesine neden olmuştur.

Haziranla birlikte sağlanan kredi ve garantilerin de etkisiyle üretim ve tüketim ivme kazandı, gümrükler açıldı, işletmeler faaliyetlerine devam etti.

Yeni normalle Türkiye açısından önemli bir gelir kalemi olan turizm canlanmaya ve ekonomik kayıp nispi olarak telafi edilmeye başladı.

Yeni normalin etkisi ekonomik göstergelerde de hissedildi. İkinci çeyrekte yüzde 9 küçülen ekonomi, üçüncü çeyrekte tekrar yükselişe geçerek yüzde 6,7 büyüdü.

**

Bu olumlu gelişmede salgınla mücadele için açıklanan 100 milyar TL değerindeki Ekonomik İstikrar Kalkınma Paketinin etkisi önemlidir. Toplumun alt gelir grubunu hedefleyen destek paketi zamanlaması ve hitap ettiği kitle isabetliydi.

Fakat ekonomi çok ayaklı bir denge sağlama mekanizması olduğundan büyüme rakamlarında görülen toparlanma enflasyonda gerçekleşmemiştir.

Yılın ilk ayında yüzde 12,5 olan TÜFE, YEP kapsamında tek haneli rakamlara indirilmesi düşünülürken, kasım ayında yüzde 14,3 olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE ise ocak ayında yüzde 8,84 iken kasım ayında ise yüzde 23,11 olarak gerçekleşti. Fiyat artışlarında salgınla mücadele için verilen kredilerin etkisi kadar kur baskısı da etken olmuştur.

**

Covid-19 salgını Türkiye’nin döviz geliri kazanma imkanlarını da tüm dünyada olduğu gibi sınırlamıştır. Bu durum, dışa bağımlılığı ve döviz ihtiyacı yüksek olan ülkemiz için de olumsuz seyretmiş ve kur baskısına neden olmuştur.

Kur baskısı nedeniyle, ocak ayında 5,95 olan TL dolar kuru, kasım ayının başında 8,45 değeri ile zirveyi gördü. Özellikle temmuz-ağustos döneminde kur’u baskılamak için kamu bankaları eliyle döviz satışı rezervleri eritmiş, kur’un elden kaçmasına neden olmuştur.

Türk lirasının değerini düşük tutma politikası dış ticaret dengesinde beklenen iyileşmeyi sağlamamış ve aksine cari denge daha da bozulmuştur.

**

Bu süreçte enflasyondan birinci derecede sorumlu olan Merkez Bankası, yıla 11,25 gösterge faiz ile başlamıştı. Kademeli olarak gerçekleştirilen düşüşlerle (daralan ekonomiyi canlandırma amacıyla) yıl içinde faiz oranlarını yüzde 8,25 seviyesine kadar indirmiştir.

Negatif reel faiz; sermaye çıkışına, kur’u korumak için rezervlerin büyük ölçüde azalmasına ve enflasyon hedeflerinde sapmaya neden olmuştur. Bu süreç ekonomi yönetiminin değişimiyle sonuçlanmıştır.

Yeni yönetim ciddi düzeyde faiz artırımıyla politika faizini yüzde 17 seviyelerine taşıdı.

Faiz artışı, yeni Merkez Bankası Başkanı ve ekonomi yönetiminin piyasa algısını olumluya çeviren açıklamalarla kurda bir miktar gevşemeye ve dolar kurunun 7,40 TL düzeyine gerilemesine neden olmuştur.

**

Covid-19 salgınının neden olduğu ekonomik daralmayla birlikte tüm dünyada iş ve işgücü kaybı yaşanmaktadır. Ülkemizde ocak ayında yüzde 13,8 seviyesini gören işsizlik oranının eylül ayında yüzde 12,7 seviyesine düştüğünü gördük. Bunun en önemli nedeni; kısa çalışma ödemeleri, işten çıkarma kısıtlamaları ve işgücüne katılım oranındaki düşüştür.

**

2020 yılında bütçe dengesi ise salgın tedbirleri nedeniyle öngörülenin ötesinde bozuldu. Kasım ayı itibari ile merkezi yönetim bütçesi 132 milyar TL ve faiz dışı bütçe dengesi ise 3 milyar TL açık verdi. Salgında mali disiplin değil, iş ve işgücünün korunması ve toplumsal dayanışmanın sağlanması önemli olmuştur.

2021 yılına daha da bozulan bütçe dengesi ve faiz dışı açık ile girilmesi borçlanma gereğini ağırlaştıran bir gelişmedir. Ayrıca artan politika faizi borçlanma maliyetlerine de ek bir yük getirecektir.

**

2020 yılı Türkiye ve dünya ekonomileri açısından çok zor bir yıldı. 2021 yılının beklenen reformların hayata geçirildiği, yeni ekonomi yönetiminin güven sağlayıcı açıklama ve uygulamalarının devam ettiği ve toplumsal refahın-huzurun artacağı bir yıl olması dileğiyle…

Yeni Şafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat