Direniş vahşete, işgalci insanlığa karşı savaşıyor
- GİRİŞ24.11.2023 08:15
- GÜNCELLEME24.11.2023 08:15
Siyonist işgal rejimi hükümeti, ABD’nin aracılıklarından sonra kabul ettiği ateşkesi uygulama aşamasında yine sorun çıkardı ve bu yüzden ateşkesin başlaması ertelendi. Aslında böyle bir ateşkese razı olmak işgalci katillerin epey zoruna gitmişti.
Gerçi ateşkes anlaşmasında her ne kadar, karşı tarafın şartlarını kabul etmek zorunda kalan siyonist işgal rejimi olduysa da önemli bir gerçeğin dikkatten kaçırılmaması gerekir. Burada hakkını isteyen ve almaya çalışan taraf Filistin halkı ve onu savunan direniş, gasp ettiği hakları geri vermeye zorlanan taraf ise siyonist işgalcilerdir. Siyonistlerle işbirliği içindeki medya organlarında sürekli “rehineler” konusu ve işgalcilerin “rehineleri”ni kurtarmaya çalıştığı vurguları öne çıktığından bu gerçek geri plana itilmiş olmaktadır.
Siyonist işgalcilerin “rehineler”, Filistin direnişinin “esirler” olarak isimlendirdiği, özgürlükleri kısıtlanmış kişilerin birbirine kıyaslanması durumunda bile siyonist işgalcilerin ne kadar ileri gitiklerini görmek mümkündür. İşgalci siyonist sayılarının 240 civarında olduğunu söylediği “rehineleri”ni kurtarmak istediğini söylüyor. Filistin direnişi de, “Sen de 7 Ekim’de başlayan süreçte zindanlara doldurdukların da dahil olmak üzere 7 bin esirimizi serbest bırak!” diyor. 240’a karşı 7 bin kişi. Neden? Çünkü o kadar! Bir tarafın elinde 240 kişi var, diğer tarafın elinde 7 bin kişi.
Üstelik bir tarafın elindekiler haksız bir şekilde işgal edilen vatanlarına sahip çıktıklarından, işgali tanımadıklarından ve son bulmasını istediklerinden, diğer tarafın elindekiler ise işgali sürdürmekte ısrar ettiklerinden ve bunun için işgal edilmiş toprakların asıl sahiplerine her türlü zulmü caiz gördüklerinden esir edilmişler. Kaldı ki bir tarafın elindekiler herhangi bir hak talebiyle değil haksızlığın sürdürülmesi amacıyla, diğer tarafın elindekiler ise onların kurtarılması amacıyla esir edilmiş. Bir tarafın amacı insanları hukuksuz bir şekilde cezalandırmak ve sürekli zindanda tutmak, diğer tarafın amacı ise kendi esirlerini kurtarmak ve elindeki esirleri bir an önce elinden çıkarabilmek için bu amacına en kısa zamanda ulaşmak.
Yani hukukun mantığına ve insanî temel değerlere göre burada alma hakkına sahip olan hakları gasp edilen ve vatanı işgal edilen taraf, vermek zorunda olan ise gasp edici ve işgalci taraftır.
Buna rağmen işgalci yine direniş karşısında “yenilgi”yi kabul etmek zorunda kaldığını düşünerek ateşkesi uygulamaya sokma işlemini erteledi ve masum, mazlum, silahsız insanları hunharca ve vahşice hırpalamaya, saldırılar düzenlemeye, katliamlar yapmaya devam etmeyi tercih etti.
Ateşkesi başlatmayı erteleme işlemini aynı zamanda Şifa Hastanesi Müdürünü ve doktorlarını esir almak için bir fırsat olarak değerlendirdi. Siyonist işgalcinin pek çok uygulaması gibi bu da tam bir kalleşlik, vahşet ve savaş hukukuyla ilgili uluslararası sözleşmelere, anlaşmalara tamamen terstir. Savaş ortamında sağlık hizmeti verenlerin tutuklanmaması ve görevlerini yerine getirmelerinin engellenmemesi gerekiyor.
Haftalardan beri doğrudan hastanelere saldırılar düzenleyen, buraları özel anlamda hedefe yerleştiren, buralarla ilgili saçma iddialarına gerekçe oluşturmak için çeşitli kurgulamalar yapan, kendi elleriyle koyduğu silahların görüntülerini alıp buralarda silah bulduğu iddiasında bulunan işgalci katil şimdi de doktorların ve diğer sağlık görevlilerinin insanlığa hizmet için üstlenmiş oldukları şerefli görevi sürdürmelerini engellemek amacıyla onları esir alıyorlar.
Böyle bir savaş sadece Gazze veya Filistin halkına karşı sürdürülen savaş değildir. Siyonist katiller bu savaşta insanlığın bütün kazanımlarını, değerlerini, vicdan sahibi herkesin onayladığı tüm müşterek ahlaki değerleri hedefe yerleştirmiş durumdadır. Kısacası onlar gerçekte sadece Filistin halkına değil bütün insanlığa karşı savaşıyorlar. Onların sürdürdüğü savaş gerçekte bir vahşettir. Filistin direnişi de işte bu vahşete karşı savaşıyor.
YENİ AKİT
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol