Siyonist işgal rejimi Gazze’de soykırım savaşını ve vahşi katliamlarını hava saldırılarıyla yoğun bir şekilde ve zaman zaman kara saldırılarıyla sürdürüyor. Ancak son dönemde bölge ahalisinin tümüne yönelik olarak en etkili bir şekilde kullandığı silah “aç bırakma” silahıdır.

1 Mart’tan bu yana yani iki aydan fazla süredir Gazze’nin kapılarından insani yardım kamyonlarından ve tırlarından bir tanesinin bile geçmesine izin vermedi. O yüzden bölge korkunç derecede açlık ve kıtlık sorunu yaşıyor. Özellikle bebeklerde açlıktan ölümlerin yeniden başlamak üzere olduğu uyarıları yapıldı. İnsanlar hayata tutunabilmek için yenilebilir ne bulurlarsa yemek zorundalar. Ama yine de açlık sürekli etkisini artırıyor ve iki buçuk milyon civarında insanın tümünün birden hayatını tehdit ediyor.

Tabii ki siyonist işgalcilerin “aç bırakma” silahını bu derece katı bir şekilde uygulayabilmesi ABD’nin desteğiyle mümkün olabilmektedir. Çünkü işgal rejiminin bu silahı böylesine vahşice kullanabilmesine dünyanın sessiz kalması, ABD’nin tam desteği ve karşı çıkmaya kalkışanların da gözlerini korkutması imkan veriyor.

Ne kadar ilginçtir ki işgal rejiminin son derece insanlık dışı ve vahşi bir uygulamayla insani yardımların Gazze’ye girmesini engellemesi yüzünden açlık ateşi Gazze’de iki buçuk milyon insanı yakarken kuyruklarını bile titretmeyenler, işgal rejiminin söndürmekte acze düştüğü yangınların söndürülmesine yardımcı olmak için hızla harekete geçti ve yardımda bulunmaya başladılar.

Aç bırakma silahı şeytanın askerlerinin en tehlikeli silahlarından biridir.

Şeytanın askerlerinin «aç bırakma» uygulamasını bir silah olarak kullanmalarının en bâriz örneklerinden biri Resûlullah (s.a.s.) ve ashabının Şi›bu Ebi Tâlib yani Ebu Tâlib Vadisi diğer adıyla Beni Haşim Vâdisi adlı vadiye kapatılmaları ve kendileriyle tüm ilişkilerin kesilmesi, hiçbir şey satılmaması ve hiçbir şeylerinin alınmaması uygulamasıdır. Bu uygulama ile ablukaya alınan mü›minler ağaç yapraklarını hatta yol kenarlarına atılan hayvan derilerini temizleyip pişirerek yemek zorunda kalmışlardı. Çünkü müşrikler aralarında yaptıkları anlaşma gereği yiyecek maddeleri dahi satmıyor, satsalar da astronomik fiyatlar istiyorlardı. Bu fiyatlarla satmaları da onları iyice aç bırakma yöntemini aynı zamanda ceplerindeki paraları çalmak için bir gasp uygulaması olarak değerlendirme amaçlıydı. Bu uygulama, şeytanın askerlerinin dünden bugüne hiç değişmediğini göstermesi açısından ibret vericidir. Çünkü bugün Gazze›de de aynı şey yapılıyor. İnsani yardımlar hiçbir şekilde sokulmuyor. Sokulabilen yiyecek maddelerini de gene işgalin karaborsacıları kontrol ediyor ve çok korkunç ücretler istiyorlar. Bu yöntemi de işgal askerlerine rüşvet vermek suretiyle yaparak onlar için bölgede askerliği cazip hale getirmek istiyorlar.

Şeytanın askerlerinin arsızlığı sadece kuşatma altına aldıkları insanlara karşı «aç bırakma» silahını vahşice kullanmaktan ibaret değil. Aynı zamanda tıpkı Mekke›de zulüm ittifakı düzenleyen cahiliye gürûhunun uygulamalarına benzer uygulamalara başvurarak insanların mali varlıklarını gasp etme yöntemleri geliştiriyorlar.

Bütün bu uygulamaları ve onlara başvurma konusunda son derece arsızca hareket etmeleri de şeytanın askerleri olduklarını gösteriyor. Çünkü bu tür yöntemlere başvurmayı ancak İblis’in adamları düşünebilirdi ve bu derece arsızca uygulamaları ancak onlar becerebilirlerdi.

Şeytanın askerleri hakimiyet savaşlarında galip gelebilmek için vahşette sınır tanımadıklarından çeşitli silahlardan yararlanıyorlar. Bunların içinde teknolojinin son geliştirdiği muhtelif toplu imha silahları da var.

Fakat bu şekilde toplu imha silahlarıyla bile teslim olmaya mecbur edemedikleri halka karşı bu kez en etkili silah olarak gördükleri “aç bırakma” silahını, en vahşi bir yöntemle kullanıyorlar.

Şeytanın siyonist askerlerinin “aç bırakma” silahını bu derece tehlikeli boyutta kullanması karşısında artık insanlığın harekete geçmesi gerekir.

Ahmet Varol / Yeni Akit Gazetesi