"Geçmiş" mazi "Gelecek" niyazi!..

  • GİRİŞ26.09.2022 08:29
  • GÜNCELLEME26.09.2022 08:29


Terörle mücadelede çok başarılıymış.
Kürt vatandaşlarımızın “Serok” lakabı takması ondanmış.
Dış politikada da öyleymiş…
Parti içinde kendisine darbe yapılmasaymış...
Türkiye, bugün Avrupa Birliği’ndeymiş...
7 Haziran yenilgisini unutuyor ama…
1 Kasım 2015’te seçimden zaferle çıktığını söylüyor.
AK Parti o seçimde en yüksek oyu almış…
Başarısızlığının mazeretini ise başkalarına yüklüyor:
Suçlular; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli…
               ***
‘Küçük parti’ söylemlerine kızıyor.
Partisinin ‘büyük parti’ olduğu iddiasında…
‘Sultanbeyli Buluşması’ bunun göstergesiymiş.
Büyük kitlelere hitap ediyorlarmış.
Ateş çemberinden geçmiş kadrolara sahipmiş.…
AK Parti’nin baskısına rağmen parti kurmuş.
Araştırmalarda “bir hiç” olmasının sebebi:
Anket ve medya spekülatörleriymiş…
"Kehanette" de bulunuyor:
Önümüzdeki seçimlerde siyasi deprem yaşanacak.
Ayakta kalan partilerden biri Gelecek olacak.
               ***
Altılı masa -toplumsal- gerilimi düşürmüş…
Liderler, "Ben değil, biz" diyormuş…
Seçilecek ilk cumhurbaşkanı hırssız ve pasif olmalıymış.
Yarış;
Muhafazakâr ve milliyetçi otoriterlerle-Özgürlükçü akımlar (6’lı masa) arasında geçecekmiş.
Bu arada tarihî konut seferberliğini de eleştiriyor:
Yok seçim yatırımıymış, yok mağduriyete yol açacakmış...
               ***
Kimden bahsediyoruz…
Siz anladınız sanırım.
Tabii ki, Gelecek'in “mağrur” genel başkanından…
Yani Ahmet Davutoğlu’ndan…
Bir zamanlar bir hayat sigortası sloganıydı:
“Gelecek de bir gün gelecek.”
Davutoğlu’nun ‘Gelecek’ine gelince…
Bugünkü veriler şunu gösteriyor:
Millî irade sandıkta itibar etmeyecek.
Gele(meye)cek, büyük hüsrana uğrayacak …
Hülasa;
Bağımsız şansı yok.
Meral Akşener umut vermiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu listesine alırsa, Meclis'e girecek.
Yatıp kalkıp ona dua edecek…
Bir süre sonra, kendisine pay çıkaracak.
Kılıçdaroğlu’nu unutacak, kendisiyle gurur duyacak.
Zira, Erdoğan’la yaşadıkları ortada.
Tarih tekerrürden ibaret değil mi?
 
 
              El eli yıkar, iki el de yüzü...
 
Küçük memur, küçük esnaf, küçük çiftçi, emekli…
Bunların hepsi ‘sabit ve dar gelirli’ dediğimiz insanlar.
Toplumun büyük bir bölümünü temsil ediyorlar.
Kısacası “orta direk” dediğimiz kesim…
İlk tez telaffuz eden merhum Turgut Özal’dı…
Özal’ın amacı bu yoksul kesimi korumaktı.
Millî gelirden daha fazla pay almalarını sağlamaktı.
Ekonominin ve siyasetin en önemli aktörüydüler.
Sayıları artması gerekiyordu.
Var gücüyle orta direği canlandırmaya çalıştı.
               ***
Cumhurbaşkanı Erdoğan da onun gibi…
Orta direk için devletin imkânlarını seferber etti.
Hedefi hayat standartlarını yükseltmek,
Asgari ücretin arttırılması,
Beklenenin çok üstünde kamu çalışanlarına zam yapılması,
Emeklilerin enflasyona ezdirilmemesi,
500 bin konut seferberliği,
İcra borçlarına düzenleme,
KYK borçlarının faizinin silinmesi,
Doğalgaz ve elektrik destekleri,
50’ye yakın kalemde verilen çeşitli yardımlar…
               ***
Ama muhalefetin derdi neydi?
Pandemi sonrası başlayan küresel krizi görmezden gelmek,
Yapılan bu yardımları küçümsemek…
Türkiye’yi yoksullar ülkesi gibi algılatmak.
Sonuçta ne oldu?
Rahmetli Demirel’in sözü ile:
“Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü...”
Seçim telaşına düştüler.
Vaat yağmuruna başladılar.
İnsanımıza demokrasi getirecekler
Özgürlük getirecekler…
İşsizlere iş bulacaklar.
Kamu çalışanlarını, emeklileri,
Herkesi zenginleştirecekler.
Peki bunun adı nedir literatürde:
Tabii ki orta direği güçlendirmek.
Orta direk vefakârdır, alçak gönüllüdür…
Aslı varken kopyalarına itibar göstermez.
Gerçekler ortada iken, hayallerin peşinde koşmaz.
 
 
                 Göze göz, dişe diş...
 
Almanya Başbakanı Olaf Scholz dile getirdi.
Şanghay’a katılma talebimiz fazlasıyla rahatsız etmiş.
Bu sözleri ne zaman sarf etti?
BM Zirvesi sırasında…
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten sonra.
               ***
Sayın Başbakan;
Biz de sizin tutumunuzdan çok endişe duyuyoruz.
Mesela;
AB üyeliğimize çomak sokuyorsunuz.
Teröristlere kucak açıyorsunuz.
Düşmanlarımızla içli dışlısınız.
Yunanistan’ın yanındasınız.
Türk çocuklarına eziyet ediyorsunuz.
Bizimle ilgili konularda elinizi taşın altına koymuyorsunuz. 
               ***
Son söz:
Biz kimseden çekinmiyoruz.
Kimseden gocunduğumuz da yok.
Kartlarımızı açık açık oynuyoruz.
Küresel kamuoyunun gözü önündeyiz.
Kapalı kapılar ardında iş çevirmiyoruz.
Müttefiklik ilişkisine halel getirmiyoruz.
Mertçe hareket ediyoruz.
Peki siz?!.
En iyisi burada noktalayalım...
Siz de altında kalıp ezilmeyin!..
TÜRKİYE GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat