Her şeye rağmen bayram!

  • GİRİŞ04.10.2014 09:20
  • GÜNCELLEME04.10.2014 09:20

Muhtemelen Kobani savunması sırasında miğferini yana koymuş, alnını kumlara dayamış, secde halinde bir genç... Namazın, teslimiyetin, inanmışlığın, huzurda olmanın huzurunu yansıtan bir fotoğraf...

Bir fotoğrafçı aynı karenin benzerini karşı tarafta da objektiften yakalayabilirdi. Ancak IŞİD ile ilgili dini içerikli görüntülerin istisnasız tamamı ürkütücü, dehşet saçıyor. Din ile ilişkilendirilen bir vahşet, ilkellik algısı medyada sürekli işleniyor.

Diğer taraftan Kobani ve çevresindeki savaşan Kürtlerin tamamının alabildiğine seküler özgürlük savaşçıları oldukları algısını güçlendirecek bilinçli bir imaj çalışılması hayata geçiriliyor. Erkeklerle beraber kızların, kadınların kendilerini kapanmaya zorlayan dinci bir terör örgütüne karşı sergiledikleri direniş selamlanıyor. Bu şekilde Suriyeli Müslüman Kürtlere dair seküler, milliyetçi bir özgürlük savaşçısı profili itinayla inşa ediliyor.

Benzer zıtlıklar örgüsüyle inşa edilen bir 'Ortadoğu gerçeği' itina ile seçilen fotoğraf karelerinin kadrajına sığdırılmaya, sıkıştırılmaya çalışılıyor. Suriye iç savaşında, Irak'ta Sünni-Şii yahut Kürt-Arap savaşlarında benzer kafa karışlıkları titiz biçimde örgütleniyor. Pratikte yaşanan kan davasının, vahşetin tümünün üstünü örtecek, kuşatacak ortak kadim gök kubbe parçalanıyor sanki. Parçalanmış gök kubbenin yerine inşa edilen kümes yapılar, kimlikler idealize ediliyor.

Yine karşı tarafta seküler bildikleri Kürt savaşçılara karşı din adına savaşan Kürtlerin varlığı görmezden gelinebilir bu inşa projesi kapsamında.

Bugün sadece siyasi ve stratejik çıkarlar nedeniyle taraftarlıkların, doğruluk ölçülerinin alt üst olduğu Ortadoğu'da, daha doğrusu özellikle paramparça olan Suriye ve Irak'ta, yukarıdaki karelerin iç içe geçtiği, zıtlıkların çelişkilerin uyuşmazlıkların her tür ölçüyü altüst ettiği bir savrulma yaşanıyor.

Sadece siyasal aktörler arasında günübirlik ittifakların kurulup dağılmasından söz etmiyoruz. Bir kare fotoğraf üzerinden kadim bir medeniyet havzasının tüm değerler sisteminin çökertilmesi, altüst olması, değersizleştirilmesi, geçersiz hale gelip tarih karşısında iptal edilmesini hedefleyen bir çatışma ve kampanya var.

Sadece Müslümanlığın değil insanlığın derin hafızasının kodlarını örgütleyen bu havzanın çocuklarının nasıl olup da tüm değerleriyle beraber varoluş imkanlarını imha edercesine kapıştıkları üzerine düşünmek zorundayız. Siyasi çıkarların, emperyal projelerin, kışkırtmaların, cahilî ideoloji ve davaların iğvasına kapılmış şeflerin ve de bunun peşine sürüklenen kitlelerin çetelesini çıkarabiliriz. Hangi açıdan olaya yaklaşırsak yaklaşalım tezimizi destekleyecek bol miktarda kanıt bulabiliriz.

Oysa bize lazım olan kanıtlar, gerekçeler, resmi açıklamalar, medyatik algı operasyonları değil, bu havzanın varoluş şartlarını mümkün kılan, asli değerlerini yeniden hatırlatan, sarsan, muştulayan, her şey bittikten sonra elimizde kalacak olan ve her daim yüreklerimizde beraberce taşımakta olduğumuzu hatırlatan...

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Akif Emre - Yeni Şafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat