Suçlu ayağa kalk

  • GİRİŞ19.02.2023 09:58
  • GÜNCELLEME19.02.2023 09:58

Ayağa kalkıp “ben suçluyum” diyecek çok sayıda insan olmasına rağmen, kimse ayağa kalkıp suçunu itiraf etmeyince, ayakta olan görevliler kolayca suçlu ilan edildi.

Vurun abalıya, sorgusuz sualsiz vur vurabildiğin kadar.

Ortalık toz duman, vuranların hıncı azalıncaya kadar da vurmalar devam edecek.

Üniversite yıllarımda bir hocamızın sık tekrarladığı bir cümleyi hatırlatarak makaleme devam edeceğim.

“Evde koca, burada da hoca olduğum için suçluyum” diyerek tekrarlar yaparak ders içinde ders verirdi. 

Hükumet edenler ne derse desin ne yaparsa yapsın suçlu ilan edildi edilmesine de gerçek suçlular ortaya çıktığında ne yapacaklar doğrusu merak ediyorum.

Yalan ve gerçek her iki duygunun da iyi ve kötü huyları var; er ya da geç kendilerini açık ederler.

Ömrü olanlar önümüzdeki günlerde bu gerçeklikleri görüp belki de ibret alacaklar ama yalancılar yine kendilerini gizlemek için yeni yalan dolanlarla çevir kazı yanmasın nakaratı ile çevir baba çevir, çevirmeye devam ederek yalanlarını katmerlemeye çalışacaklar.

Çünkü azımsanmayacak kadar fazla sayıda durumdan vazife çıkarıcı görev elemanı insan sahada tam süreli çalışıyor.

Ortaya atılan bir yalan cinsi cibilliyeti bozuk bu görevliler tarafından kartopu gibi büyütülerek yalan sahiplerini bile şaşkına çevirecek büyüklüğe ulaştırılarak vazifeler tamamlanıyor.

Zaten amacın bu olduğunu söyleyen akademik unvanlı uzmanlar verdiği derslerde aynen bunları öğütlemiş ve yeter ki, yalanınızda inat edin arkasında durun diyerek nihai amacı işaret etmişti.

Milletin aklı feraseti olmasa her şey güllük gülistanlık ama yalan kendini ifşa ederek hesapları alt üst ediyor.

İki örnekle demek istediğimi daha iyi izah edeceğim.

Hükumet edenler, görev başında bulunan her kim olursa olsun tepeden tırnağa elbette iş yapıyorlarsa hata da yapacaklar. 

Hatasız olmak için ya hiçbir iş yapmayacaksın veya akla hayale gelmeyecek ithamlara dahlin olsun olmasın muhatap olacaksın.

Örneklerden bir tanesi Kahramanmaraş’tan, diğeri İskenderun’dan.

Kahramanmaraş’ta kentsel dönüşüm ile çok sayıda bina yenilendi. Yenilenen binalarda yıkık şöyle dursun çatlak bile yok.

Benim de şahit olduğum bir tanesinde bina sakinleri bir türlü anlaşamadığı için bu dönüşüm gerçekleşmedi.

Benzer çok sayıda örnek bulunabilir.

Diğer bir örnek depremin yerle bir ettiği Hatay ilimizden.

Bakanlar kurulu, Hatay’da 2013 yılında 6 mahalleyi riskli alan ilan edilip kentsel dönüşüm projesine dahil edip belediye ile birlikte çalışma yapmaya başlıyor.

Riskli alan yerlerden bir tanesi de İskenderun’da Meydan Mahallesi.

Meydan Mahallesi muhtarı vatandaşlarla beraber 25 Kasım 2015 günü Bakanlar Kurulu’nun 6 mahalle ile ilgili aldığı yıkım kararını mahkemeye vererek yürütmesini durduruyor.

Açılan bu bahtsız dava 2017 yılında mahalleli ve muhtar lehine sonuçlanınca, Bakanlar Kurulu bu yanlış karara hem itiraz ediyor hem de aynı mahalleleri yeniden riskli alan olarak ilan ediyor.

Mahkemenin verdiği karardan cesaret alan muhtar ve mahalleli, Bakanlar Kurulu’nun aldığı bu yeni riskli alan ilanına da itiraz ediyor.

Süreç uzadıkça uzarken deprem de yaklaştıkça yaklaşıyor ve nihayet 2022 yılında sürece Danıştay müdahale ederek devlete yeter artık söz de karar da yargının diyerek içinden çıkılmaz hale gelen bu duruma son noktayı koyarak binaların içindekilerle birlikte enkaza dönüşmesinin önünü açıyor.

Bu uzun mahkeme süresinde referandumlar yapıldı ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.

Cumhurbaşkanlığı vatandaşın ve yargının bu kararlı duruşuna saygıdan mı, yoksa yine aynı süreci bir daha yaşamayalım diye düşünmesinden mi bilemiyorum ama 6 mahallenin afet bölgesinden çıkarılmasına karar vermiş.

Suçlu arayanlar için belki bir başlangıç mihengi olabilir.

Bu davanın görüldüğü yıllarda malum zihniyete mensup insanların gösteri ve yürüyüşleri sırasında söylediklerini ve taşınan pankartlarda yazılanları merak edenler izleyerek ibret alırlar.

Benzer sayısız örneklerin olduğunu biliyorum.

Yapı denetim firmalarının vazifelerini yaparken akçeli işlere bulaştığı gerçekliği de ayyuka çıkmış durumda.

Başka garip geçekleri de var bu ülkenin ama sırası değil.

Depremin olduğu ilk günde sosyal medyayı adeta savaş alanı gibi kullanıp hükumeti alaşağı etmeye yeminli kesimin pervasızlıklarını düşündükçe üzülmemek ne mümkün.

Depremin yıktığı kadardan daha fazla yıkıcı olan bu savrulmanın sarsıntısı ile devlet-millet bütünlüğü bozulmuş olsaydı, ölümden ölüm beğenenlerimiz deprem kayıplarımızdan kat be kat büyük olurdu.

Çok şükür milletin feraseti ile bu sarsıntı şimdilik geçmiş durumda.

Ancak huylu huyundan vazgeçmez biliriz.

Huyu ve kanı bozuklar yine boş durmayacaklar.

Sallamaya, itmeye, kakmaya, hatta yıkmak için olmadık hayali yalan-dolan şeylere başvuracaklar.

Devletimiz var oldukça kervanımız etraftan gelen ürümelere rağmen yürüyecek. 

Bu zor günler aşılacak. 

Yaralar sarılacak.

Devletin ve hamiyetperver milletin müşfik elinin dokunduğu gönüller bir bir ferahlayarak aydınlık yarınlara doğru hızla yol almaya devam edeceğiz.

Sabera zafere…

Bu haftalık da bu kadar.

Kalın sağlıcakla. 

Yeni Akit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat