Umut mu? Hezimet mi?

  • GİRİŞ23.04.2023 10:04
  • GÜNCELLEME23.04.2023 10:04

Değerli okurlarım, hacı bacı ablamızdan sonra şimdi de dedemiz umut (!) olma yolunda ve kazı yakmamak için çevir baba çevir ha bire çeviriyor.

Ağzından çıkan her kelimede hikmet arayan hikmetsizleri görünce olan bitenle ilgili düşüncelerimi kısaca hatırlatmak istedim.

Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz, yüzyılın yıkıcı depremi ile birlikte vatandaşımızın en önemli öncelikli sorunu olmaya devam ederken suni gündemlerle keriz avına çıkılmasına anlam veremeyenlerdenim. 

Son 20 yılda çeşitli sebeplerden kaynaklı engellenmelere rağmen ülke gündemimizin önemli birçok sorunu kısmen veya tamamen çözüldü. 

Çözülemeyenler de çözüm yolunda hızla yol alıyor.

Yıllar önce ülkemizin önemli sorunları nedir dendiğinde ilk üç sırayı öncelik sıralamasına göre hatırlayalım.

İrtica,

 

Terör,

Ekonomi,

Sıralamaya itiraz edenler 90’lı yılların arşivlerine bakabilir.

Son 20 yılda sıralamanın nasıl değiştiğini görmemek için kör olmak veya aklı selimi kaybetmek gerekir. 

 

İrtica ile yatıp kalktığımız suni gündemler tuz buz olmuş ve yerinde yeller esiyor.

Suni olan ve milletin başına o günlerde musallat edilen ilk gündem maddesinden eser kalmadığı bir yana, nerede ise herkes bir yönü ile irticacı olmuş durumda ve toplumun tüm kesimleri ben senden daha fazla dindarım yarışına girmişler ve dindarlık yarışı giderek artan bir hızla devam ediyor.

İkinci önemli gündem maddemiz ise terördü.

Bu belanın zedelerinden olduğum için yaşadıklarımı ben bilirim. 

 Mecburi hizmetimi hekim olarak Siirt devlet hastanesinde yaptığım yıllarda şehirlerarası yollarda güvenlik kaygısı ile yaşadıklarımı unutmam mümkün değil. O yıllarda hava yolu gibi bir şansım da yoktu zaten.

Sıra geldi ekonomiye.

 

Bu sorun günümüzde de en önemli sorunlarımız arasında ve ilk sırada.

Devlet elinden geldiğince bu önemli sorunla ilgili canhıraş çalışmalar yaparak çare ve çözüm üretme gayreti içerisinde.

TOGG, Karadeniz doğalgazı, TCG Anadolu SİHA gemisi, İMECE uydusu gibi devasa projelerle vatandaşın kesesine umut olacak hizmetleri birbiri peşi sıra vererek psikolojik havayı düzeltmeye gayret ediyor.

Umut olarak pazarlanan dedemiz ise bir elinde soğan öbür elinde patates ile vatandaşın zaten bozuk olan moralini daha fazla bozarken, umudunu da dışardan gelecek sıcak hayali kirli dolarlara bağlamış durumda.

Dedemiz ülke ekonomisi için millete güven vermeyen hayali konuşmaları bir yana, tedavülden çoktan kalkmış olan başörtüsü ile ilgili gündem oluşturma çabası kendi taraftarlarını dahi şaşkına çevirmesine rağmen yakın geçmişte gündemin tam ortasına oturttu.

Bu garabete aklı başında olan hiçbir kimse anlam verememişti ve zaten manası olmayan bu çıkışta kendiliğinden kapandı gitti.

Çok geçmeden Kürt sorunu ve açılımı ile ilgili bir çıkışı oldu. 

Ne demek istediğini kendisinin de anladığı kanaatinde değilim.

Şimdi son olarak özellikle gençleri ekran başına davet edip yaptığı talihsiz açıklama ile kimlik siyasetine soyundu.

Dedemiz 13 yıl önce, bugün de anlaşılması kolay olmayan bir süreçle cumhuriyetin kurucu partisinin başına geçti veya geçirildi. 

Sosyolog ve siyasetçi bir kimliğim yok. 

Sıradan bir vatandaşım ve bu süreç içerisinde yaşananlardan yola çıkarak gözlemlerimi ve düşüncelerimi paylaşıyorum.

CHP gibi kökü kömeci belli bir partide kökleri ve kömeçleri sıralı bir şekilde dağıtarak partiyi sapması mümkün olmayan bir yere doğru evirdi çevirdi. 

Partide ne kırmızı çizgi ne de başka bir çizgi bıraktı.

Altı oktan ne eser kaldı ne de iz.

Şimdi de alevi açılımı.

Anlayana aşk olsun.

Dedemizi yakından tanıyan bir arkadaşım, Amerika ve Avrupa seyahatlerinden sonra dedenin çok değiştiğini ve cumhurbaşkanı olmak için veremeyeceği bir ödünün olmayacağını söylediğinde bu kadarına da pes doğrusu demiştim.

Önümüzdeki günlerde daha nelere şahitlik yapacağız onu bilemem ama seçim günü yaklaştıkça gerilimin artacağı kesin gibi.

Benim esas korkuma gelince.

Birlik hamurumuza katılmaya çalışılan pis sularla bütünlüğümüzün zedelenmesi. 

Maraşlı bir vatandaş olarak Maraş olaylarında masum insanlarımıza yaşatılanları unutmuş değilim.

O gün saatler içerisinde can ciğer kuzu sarması insanlar birbirlerini boğazlamaya kalkışmıştı. Devlet günlerce sadece seyirci kalmıştı.

Rahmetli büyükbabam, alevi olan kiracısını evinin altındaki ahırda saklayarak can güvenliğini sağlamıştı.

Çok şükür o günün Türkiye’sinde değiliz. 

Yeni Türkiye’de yaşıyoruz. 

Devletimiz her şeyin farkında.

Saman altında su yürütücülerin işi eskisi kadar kolay değil ama yine de korkuyorum.

Çünkü, ABD uyuyan çocuklarını uyandırmak için fırsat kollarken, yerli işbirlikçiler de yeni gezi hayalleri ile yaşıyor.

Ancak tedbirli olmak ve takdiri tedbirden sonraya bırakmak gerektiği kanaatindeyim.

Dedenin yaşayacağı bu son seçim hezimeti devletimizin bekası için yeni bir tehdit oluşturmasın temennisi ile makalemi sonlandırıyorum.

Bu haftalık da bu kadar.

Kalın sağlıcakla.

 TEBRİK: Başı rahmet ortası mağfiret ve sonun cehennemden azad edilme günlerinde üzerimize düşen vazifeleri yapmamızın bayramı olan Ramazanı şerif bayramımız mübarek olsun. Ümmetin ve mazlumların kurtuluşuna ve selametine vesile olsun. AMİN.

Yeni Akit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat