İki aşırı uç...

  • GİRİŞ04.12.2014 09:27
  • GÜNCELLEME05.12.2014 09:23

Anayasa Mahkemesi etrafındaki son tartışmalar tam olarak böyle bir görüntü taşıyor.

Önce ilk taraftan başlayalım...

Mahkemenin (Balyoz davası, İnternet yasağı gibi kimi yerinde ve olumlu kararlarının dışında) yasama alanına giren kural koyucu eğilimleri, daha önemlisi kendi işlevini siyasi iktidarın, yürütmenin uygulamalarını denetlemeyle ilişkilendiren bir şekilde tanımlar hale gelmesi “açık bir sorun” oluşturuyor.

Muhalefetin esamesinin okunmadığı, hakim bir parti modelinin hüküm sürdüğü, dönemlerde yüksek mahkemelerin siyasi denetim işlevi kaçınılmaz olarak ivme kazanır.

Ancak bu, demokrasi açısından kabul edilemez bir ikame halidir. Hukukçu ve yargıcın bu ihtimal karşısında tetikte olması bu nedenle hukuk devletinin gerekleri arasında yer alır.

Bu açıdan sıcak gündem malum. Anayasa Mahkemesi iki siyasi partinin yüzde 10’luk seçim barajı hakkında yaptığı, yasa iptali isteyen, bireysel başvuruyu görüşecek.

Mahkeme başkanının açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, rüzgarlar tersten esmezse, bu bireysel başvuruyu görüşecek bölümler ihlal kararı verirlerse, bu kez mahkeme genel kuruluna ilgili yasayla ilgili iptal başvurusu yapacaklar.

2015 seçimleri öncesi siyasi bir kaos ve bir meşruiyet krizi kapısı açılacak.

Peki Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi var mı?

Anayasa'da Anayasa Mahkemesi’ne böyle bir yetki veren bir hüküm olmadığı gibi 2010 değişikliklerinde de böyle bir yetki verilmiş değil.

Daha da öte...

Adalet Bakanlığı’nın bir bilgi notunu birlikte okuyalım:

“6216 sayılı Kanun Tasarısının 49. maddesinde: ‘(6) Bölümler, bireysel başvuru incelemesi sırasında temel hak ihlalinin kanun veya KHK hükmünden kaynaklandığı kanaatine varırlarsa iptali istemiyle Genel Kurula başvururlar” şeklinde bir hüküm öngörülmüştü. Ancak bu hüküm Anayasa Komisyonu'nda tartışılmış ve alt komisyon tarafından:

-Anayasa'ya aykırı bir şekilde yeni bir iptal davası açma imkanı yaratıldığı,

-Anayasa Mahkemesi'nin hem hakim hem savcı durumuna düşürülmemesi gerektiği,

-Bölümlerde görev yapan üyelerin genel kurula da katılacakları bunun, sakıncalı olacağı,

-İtiraz yolu ile Anayasa'ya aykırılığın diğer mahkemelerce ileri sürülmesi durumunda vakıa ve delil değerlendirme, hukuku somut olaya uygulama mahkemenin takdir yetkisinde olmakta, itiraz halinde mahkemenin aradan çıkmakta olduğu,

-Yasama organının kanundan kaynaklanan ihlallerde hassasiyet göstererek yeni düzenlemeyi yapması gerektiği,

gerekçeleriyle oybirliğiyle tasarıdan çıkarılmıştır...”

Şimdi soru şu: Anayasa Mahkemesi tarafından esen rüzgarlar neden tersi istikamette?

Yanıt şudur: Yorum, içtihat, yargısal aktivizm gibi kavramlar üzerinden ve bunların meşru sınırlarını zorlayarak siyasi alana girmek, siyasallaşmak...

Madalyonun bir de öte yüzü var.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat