Batı basını ve Türk tuzağı

  • GİRİŞ23.12.2014 09:44
  • GÜNCELLEME24.12.2014 09:27

Önemli davaların kimi sanıklarıyla ilgili suçlamalar önemli, kimi sanıklarıyla ilgili suçlamalar karşılıksızdı.

Bu davaları önceleyen soruşturmalar birer şov niteliği taşımıştı.

Toplu gözaltına almalar, toplu tutuklamalar, soruşturmaların önüne geçen bir görüntü oluşturmuştu. Gözaltı ve soruşturmalar sırasında, gözaltına alınan kişilerle ilgili basın infazları yapıldı, kara, karanlık, suçlu olduklarına dair yayınlar at koşturdu. Bu kişilere ait ilgili ilgisiz telefon dinlemeleri gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandı. Dahası bilgi notları üzerine haberler yapıldı.

Türkiye bugün bu dönemin bedelini ödüyor.

Birkaç yoldan ödüyor.

- Bu davaların suçlu ve kirli tutukluları dahi, bu işten neredeyse aklanarak çıktılar. Dava ve soruşturma sürecinde uğradıkları muamele, haksız ve suçsuz tutukluların varlığı, suçlu olanların fiillerini unutturdu suç fiilinin önüne geçti.

- Bu durum, en başta yargı ve emniyet içine yayılmış bir grubun, Gülen cemaatinin eylemlerinin sonucuydu. Bu varlık ve eylemler kendi başına ciddi bir otoriterleşme haline işaret etti.

- Daha sonra bu gruba karşı alınan tedbirler hukuk ve demokrasi ölçülerini kaçırdıkları oranda yeni bir otoriterleşme baskısı yarattı..

- Yargı sistemine olan inanç daha da azalırken, devlet yetkilerini kullanan, temizlenmesi zor, bu gizli yapıyla mücadele edebilmek için siyasi iktidar tarafından alınan (her zaman demokrasiyle bağdaşmayan) tedbirler, örneğin kuvvetler ayrılığı ilkesini zedeleyen HSYK yasası, sadakat merkezli atamalar, yargının siyasi iktidara yakın durması gibi sonuçlar üretti ve bu istikamette kuvvetli bir algıya yol açtı.

- Bu enformel yapının iktidarı al aşağı etmek için yolsuzluk dosyalarını kullanması, bu yapıya karşı alınan tedbirleri yolsuzluğu örtmek, bu yapının yargı içindeki varlığı ise o noktada alınan tedbirleri yargıya müdahale görüntüsüne soktu. Cemaat ve AK Parti muhalifleri bu görüntü üzerinden ya da bu noktada ortaya çıkan, AK Parti’nin kendi içindeki aksaklıkların üzerine gitmemesi  gibi kimi haklı durumları kullanarak, abartarak, tek ve asli faktör haline getirerek siyaset yapmaya soyundular.

Ülkede bu açıdan garip bir açmaz oluştu.

Türkiye’deki iktidar çatışmalarının iç yüzüyle ilgilenmeyen, bunların demokrasi meselesinde yerini görmeyen Batı basını ve kurumları bu açmazın tuzağına düştü.

Batı kendi öyküsünde sık rastlanmayan bir “iç kuşatma hali”ni ve bununla yüzleşme girişimini anlamıyor. O girişimin şekil hatalarına yöneliyor ve esası görmezden geliyor. Ve sonuçta olup biteni siyasi iktidarın muhalefeti bastırmasına indirgeyen bir klişeden hareket ediyor. Cemaat ile iktidar arasındaki güç savaşının aslında demokratik düzenin merkezinde bulunan “gayri meşru” ile “meşru” arasındaki bir kavga olduğunu görmek istemiyor, gayri meşruyu muhalefet ve demokrasiyle özdeş kılıyor, ona yönelik hamleleri ise özgürlüklüklere müdahale kastı olarak anlıyor. Basın özgürlüğü, siyaset karşısındaki alan özerkliliği, yargı-siyaset arasında mesafe gibi kendi temel değerlerinin Türkiye’de aksaklıklar göstermesi bu kısa, kestirme ve önyargılı okumalarını kolaylaştırıyor.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat