İslamcı Erdoğan ve Türkiye’nin yürüyüşü

  • GİRİŞ13.08.2020 11:47
  • GÜNCELLEME13.08.2020 11:51

Der Spiegel Türkiye temsilcisi Maxmilian Popp Türkiye’nin saldırgan politikaları ile bölgeyi istikrarsızlaştırdığını, Avrupalıların bu yeni Osmanlıcı hırsa karşı koyamadığını yazmış. (Der Spiegel,1.8.2020,s.83)

 

 

Ayasofya’nın açılmasından rahatsız olmuş Maxmilian, Fatih Sultan Mehmet Han’ın satın alıp cami olarak vakfettiği ve 500 sene cami olarak içinde dua edilen Ayasofya’nın tantanalı bir şekilde camiye çevrildiğini ve Erdoğan’ın camide cuma namazı kıldığını yazmış, Atatürk’ün camiyi müzeye çevirdiğini eklemiş.

24 Temmuz’a denk getirilmiş Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılışı. Bu tarih, Lozan Antlaşmasının imza günü. 

 

 

Erdoğan iki mesaj birden veriyormuş:

“Atatürk’ün mirası nihaî olarak tasfiye edildi ve Türkiye artık tayin edilen sınırları tanımıyor.”

Maxmilian’ın yazısı BND (Alman İstihbaratı) bakış açısını yansıtıyor, Türkiye’yi suçluyor:

Türkiye Akdeniz’e petrol arama gemisi göndererek Yunanlıları provoke ediyormuş. Yunan ordusunun alarma geçtiğini, Almanya’nın kavgayı sakinleştirdiğini, iki tarafın görüşme yapmaya razı olduklarını, problemin ertelendiğini yazıyor.

“Türkiye resmi olarak NATO ülkesi, AB üyeliğine aday ama sıkça Batı’nın rakibi ve bazen de düşmanı gibi davranıyor. Erdoğan, Avrupa ve ABD’nin şiddetli protestolarına rağmen, Kürt teröristleri YPG’yi sınırından uzaklaştırmak için ordusunu Suriye’ye sevk etti, Berlin konferansında Libya’daki iç savaştan uzak durma sözü vermesine rağmen, Milli Mutabakat Hükümetini silahlandırdı, Libya’ya savaş gemileri gönderdi, Fransız savaş gemisini ateş altına aldı (Yalan olduğu açıklandı ama…)” 

Maxmilian; Erdoğan’ın, içeride baskı altı altında olduğunu, Corona salgını dolayısıyla ekonominin kötüleştiğini, eski bakanlar Ali Babacan ve Ahmet Davudoğlu’nun rekabete kalkıştığını; bütün bunlara rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika manevralarından vazgeçmediğini, ABD, Çin ve Rusya’daki mevkidaşları gibi büyük devlet adamı davranışları sergilediğini ifade ediyor.

“Erdoğan İslamcı. Milletler arası kabule göre ideoloji onun için ikinci sırada. Bundan dolayı ocak 2020’deki Türkiye’nin Yeni Osmanlıcılık anlayışı, Ak Parti’nin ilk yıllarına göre daha farklı: Pragmatik, rasgele ve öngörülemez. Erdoğan, Viladimir Putin gibi davranıyor. Nerde fırsat varsa oraya yöneliyor. Kuzey Afrika’da askerî üsler kuruyor, Balkanlarda camiler yaptırıyor, Suriye’nin bir bölümünü işgal ediyor.

Ankara, Amerika’nın çekilmesinden doğan boşluğu dolduruyor. Hırslı bir orta güç olarak tarihin akışını belirlemeye çalışıyor… Libya’nın batısında resmi olmasa da belirleyici konumda. 

Avrupalılar, yirmi yıldır huzursuzluk veren Ankara’ya karşı ölçülü bir yol tutturamadılar. Ekonomik bağlar sayesinde Erdoğan’ı durdurma imkânına sahip olabilirlerdi. Gerek AB gerek Almanya ekonomik yaptırımlar yoluyla Türkiye’ye baskı uygulayabilirler. Bunun yerine çaresizlik ve huzursuzluk karışımı bir tavırla Türkiye devlet başkanının bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırmasını izliyorlar.”

Maximilian, Türkiye’nin durdurulmasını istiyor, bölgede istikrarsızlık unsuru olduğunu yazıyor.

Kendilerinin Almanya’da demokrasiyi yaşatmaya uğraşırken Libya’dan neden darbeci Hafter’i desteklediklerine değinmiyor.

Demokratik Almanya, neden 15 Temmuz 2016’da Türkiye’yi kana boyayan darbecilere kucak açtı, hiç değinmiyor. 

Mahkemede casusluktan mahkûm olmuş Can Dündar gibi hainleri, neden cumhurbaşkanlığı seviyesinde kabul edip koruduklarını yazmıyor.

37 senedir Türkiye’yi terörize eden 50 bin vatandaşımızı öldüren PKK’nın Suriye kolu YPG’yi neden desteklediklerini, ABD’nin neden PKK ve YPG’ye silah verdiği konusuna girmiyor.

Yunanistan’ın neden darbeci Mısır Firavun’u Sisi ile anlaşıp, Türkiye’yi Akdeniz’den çıkarmak ve evine hapsetmek istediğine ve neden Avrupa ve ABD tarafından desteklendiği konusunu yazmıyor.

Demokrat AB ve ABD’nin neden Mısır’da darbeci Sisi’yi desteklediğine temas etmiyor.

İki yüzlü ve Türkiye düşmanı AB ve ABD politikalarından iki satır olsun söz etmiyor.

Ekonomik yaptırımlarla Türkiye’yi durdurmaları gerektiğini yazıyor.

Ülkede bazı saf vatandaşlar neden doların, altının, dövizin fırlayıp gittiğini soruyorlar.

Almanya, AB, ABD lobisi ve etki ajanları döviz aldı başını gidiyor diye yırtınıyorlar.

Tarih boyunca Müslümanlar ne zaman İslam’a sarılmışlarsa Allah’ın yardımıyla ilerlemişler, medeniyetler kurmuşlar, dünyaya adalet ve huzur dağıtmışlar. Ne zaman Kur’an’ın emirlerine sırt çevirmişlerse gerilemişler, İslam düşmanlarına yenilmişler; zulüm, işkence ve katliamlara maruz kalmışlar.

Sınırsız dolar ve avroya sahip borsa spekülatörleri, yenmez içilmez altın almaya devam etsinler. 

Biz dinimize sarılmalı, doğru yolu takip etmeli, ilim ve kalkınmaya önem vermeli, daha çok çalışmalı, daha çok birbirimizle kenetlenmeli, Erdoğan’a sahip çıkmaya devam etmeliyiz. 

Maxmilianlar, Corclar, Abrahamlar ekonomik yaptırımlarla bizi durdurmak için entrikalar çeviriyor, Türkiye düşmanlarını koruyor, Yunanistan’ı kışkırtıyor, PKK-YPG’yi silahlandırıyor; Libya, Suriye, Mısır’da darbecilerle iş tutuyorlar.

Türkiye düşmanlarının pusuda olduğunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Yeniakit

Yorumlar2

  • Tahir coban 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razi olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Meltem 3 yıl önce Şikayet Et
    Adamlar görevini yapıyor. Davutoğlu başbakan iken Merkel Türkiye ziyareti esnasında "biz davutoğlunu muhatap alıyoruz" deyivermişti. Demek ki ta o zamandan Davutoğlu nun AK Partiyi ele geçirme emri almıştı. Hain olduğu anlaşıldı, elhamdulillah.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat