Kur’an Yakmak ve Baykar Düşmanlığı

  • GİRİŞ24.01.2023 08:32
  • GÜNCELLEME24.01.2023 08:32

Kuran yakmak ifade özgürlüğü müdür?
Öyle olduğunu düşünenler var.
O halde soralım: Bir kişi, Kuran yakarak neyi ifade etmiş olabilir?
Kuran yerine Tevrat ya da İncil’i koyalım.
Mesela aynı kişi, İsrail Büyükelçiliği önünde Tevrat yakarak ifade özgürlüğünü kullanabilir miydi?
Söz gelimi ben, asla böyle bir şey olmaz ya, İncil yaksam bununla nasıl bir düşünceyi yahut hissi ifade etmiş olurum?
Bana kalırsa her şeyden önce “nefretimi” ifade etmiş olurum.

“İncil ya da Tevrat’ta yazılanlara inanmıyorum” demek ifade özgürlüğüdür. Saygı duyulur.

Fakat, İncil ya da Tevrat’ı yakmak, bu kitapları düşmanlaştırmaktır. Nefret dolu bir harekettir. Saygı değil, öfke uyandırır. O kitaplara inananları derinden yaralar böyle bir eylem.

Ayrıca başkasının inancına, o inancın kitabına saygı göstermeyenler, doğal olarak kendi inançlarına da saygı beklememeliler. “Herkesin dini kendinedir!”
Şükür ki, İncil ve ona inananların, Tevrat ve ona inananların himaye ve de saygı gördüğü bir kültürün çocuklarıyız. Camiler, kiliseler ve sinangogların yüzyıllarca yan yana bulunduğu nadir coğrafyalardan birinde yaşıyoruz.

Bizi ordularıyla şehirlerimizden çıkarmaya çalışmadıkları sürece, ne İncil ile, ne Tevrat ile ne de onlara inananlarla bir meselemiz olamaz. Ne kimsenin kitabına saygısızlıkta bulunuruz, ne de saygısızlık yapılmasına razı oluruz.
Bırakın kitap ehliyle anlayışa dayalı bir hukuk geliştirmeyi… Muhammed Hamidullah Hoca’nın “İslam Anayasa Hukuku” kitabında söylediğine göre; “Medine devleti kurulduktan sonra Hz. Peygamber, Medine civarındaki komşu müşrik Araplarla karşılıklı yardım ve ortak müdafaa yapılması hususunda anlaşma akdediyor.”

Dikkatinizi çekerim, savaş halinde olmadığı müşrik Araplarla…

****

Kuran yakma meselesine verilmesi gereken tepkinin ne olacağı konusu da çok tartışıldı. O alışkın olduğumuz kendi kendimizi küçümsemeye dönük dil yine ortaya çıktı bu süreçte.
Ben şahsen Müslümanların “bir söz, resim ya da eylemle” derhal harekete geçirilebilir kitleler görüntüsü vermelerinden rahatsızım. Refleks göstermeye hazır olduğunuzda yönetilebilir hale de geliyorsunuz ve bir efendi köle ilişkisi başlıyor. Art niyetli ya da bu eylemde olduğu gibi düpedüz deli olan herhangi biri, bir sözüyle sizi sokaklara dökebiliyor. Tuşunuz başkalarının elinde oluyor.
Bu, tepki vermeyelim anlamına gelmiyor elbette. Ama sokaklara dökülmeyenleri korkaklıkla, miskinlikle suçlarken de ihtiyatlı olmak gerekir. Bu fasit daireden ziyade, “nasıl bir tepki verilmeli”ye, yoğunlaşılmalı. Bu tepki sokaklara dökülmek mi olmalı, yoksa daha uzun vadeli, daha sonuç odaklı bir tepki mi olmalı? Ben soğukkanlı, telaşsız, kalıcı ve güçlü bir tepkiden yanayım.
Caydırıcı tepki güçtür. Bu yüzden İsveç’te Kuran yakılabilir ama Tevrat yakılamaz. Teknolojik, ekonomik ve siyasal gücünüz olduğunda ayrıca tepki vermeniz gerekmez. Belki Müslümanlar olarak çıkmamız gereken yer bu “tepki verme” aralığıdır.
İsveç büyükelçiliğini yağmalamak isteyenleri tatmin etmeyecektir ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyükelçiliğimiz önünde böyle bir kepazelik yaşanmasına izin verenler, NATO’ya üyelik başvurusu konusunda bizden herhangi bir hayırhahlık beklemesin” dedi. Bu tutumda kesinlikle ısrar edilmelidir. Öyle olması halinde İsveç’in önümüzdeki günlerde canı fena halde sıkılacaktır.

BAYKAR’A OLAN DÜŞMANLIK, NEDEN VE NE İÇİN?

"Tanrı insanları yarattı ancak Colt onları eşit kıldı." sözü bundan neredeyse 170 sene önce, bugünkünden çok daha eşitsiz ve vahşi olan Amerika Birleşik Devletlerinde söylendi. Connecticut’lı iş adamı Samuel Colt’un bugün altı patlar diye anılan meşhur tabanca modelinden dolayı söylendi bu söz. Tek tek doldurulan silahlardan sonra bir kere de altı mermi atabilen Colt, Amerikan ilerlemeciliğinin öncü enstrümanlarından biri oldu. Kuzey Güney savaşının dengesini değiştirerek Amerikan tarihine damgasını vurdu. Ardından dünya tarihine yön veren savaşlarda yarım yüzyıl boyunca, yerini yeni teknolojilere bırakmadan önce büyük bir fonksiyon icra etti.

Kimi silahlar, tarihin seyrine, savaş anlayışlarının değişmesine böylesine etkide bulunabiliyor. Baykar’ın insansız hava araçları da, bana kalırsa, Türkiye tarihi açısından böyle stratejik bir yere oturuyor.

Fakat böyle düşünmeyenler var. Ve onlar çeşitli bahaneler öne sürerek ama daha çok politik saiklerle Baykar’a saldırıyorlar. Baykar’ın yöneticilerini yargılayacaklarını söylüyorlar.

Baykar’ın ürettiği işlerde utanılacak bir şey varmış gibi konuşuyorlar. Baykar’ı karalamaya, itibarını yok etmeye çalışıyorlar. Devletten büyük bir destek alındığını söylüyorlar. Sanki devlet desteği almak çok büyük bir işmiş gibi. Yakın tarihte hatırı sayılır devlet desteği alan yüzlerce firma var ama bir tane Kızılelma var!

Haluk Bayraktar Geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Ali Babacan'ın iddialarına yanıt verirken devlet desteği alma konusunda ki polemiklere de cevap verdi
Bayraktar şöyle söyledi: "Aylarımız, yıllarımız Gabar'da, Cudi'de geçmiş. Baykar bütün yaptığı işler boyunca, tek kuruş kredi kullanmamış bir firma. Hala böyle. Hiçbir zaman kullanmadık. Bunların bilinmesi lazım. Biz iş yaptığımız devlet kurumlarından en ufak ARGE desteği almadık. 1 kuruş almadık. ARGE sözleşmesi imzaladık. Nakit hibe kullanmadık. Sattık, ihraç ettik. 2022 yılında Baykar'ın imzaladığı sözleşmelerin yüzde 99.3'ü ihracattan. Tek kuruş kredi kullanmamış, tek kuruş nakit hibe almamışız. Baykar'dan önce Türkiye İsrail'den Heron'ları alıyordu. Silahlı değillerdi. Bugün Bayraktar TB2'nin 5 katı fiyatı. Gınat'ları 10 katına alıyordu. Baykar'ın varlığı rekabeti ve maliyet etkinliğini getiriyor."

****

SİHA, İHA, TB-2 ve Kızılelma gibi yüksek teknoloji ürünü muharebe araçlarına “maket” ya da “dron” diyerek küçümseyen biri, muhtemelen objektif muhakeme yeteneğini kaybetmiş biridir.
Aklı başında ve ruh sağlığı yerinde olan hiç kimse, ülkesinin silah sanayisini hedef haline getirmez. Bir adam ülkesinin silah üretimine katkıda bulunan bir firmaya saldırıyorsa, başka bir ülkenin çıkarına göre hareket ediyor olabilir.
Silah= bağımsızlıktır. 200 senedir silahla başımız dertte bizim. Silahımız olmadığı için kendimizi ya o ülkenin ya da bu ülkenin kapısında bulduk. 200 sene sonra bugün kendi silah üretim ağımıza sahibiz.
Muhalefetin bu tutumu skandaldır. Akıllı bir muhalefet bu çabalara sahip çıkar, destekler.

YENİ AKİT

Yorumlar1

  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok doğru
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat