İsmet Özel kafayı mı yedi!?

  • GİRİŞ25.12.2009 10:45
  • GÜNCELLEME25.12.2009 10:45

25 Aralık 2009 tarihli Radikal Gazetesi’nin haberine göre “Tunceli'de İsmet Özel hakkında suç duyurusu”nda bulunuldu. “Şair İsmet Özel'in Alevilerle ilgili sözleri Tuncelileri kızdırdı. Tunceli Barosu'na üye avukatlar Özgür Ulaş Kaplan, Ceyhun Demir, Enver Edal Şimşek, Barış Yıldırım, Bülent Taş, Seda Kaya Taş ve Düzgün Akyol, önceki gece Habertürk televizyonuna konuşan Özel'in Alevilere hakaret ettiğini öne sürdü".

”Tunceli Başsavcılığı’na suç duyurusu dilekçesi veren avukatlar şu iddiaları dile getirdi:  “Balçiçek Pamir tarafından sunuculuğu yapılan Karşıt Görüş adlı programda katılımcı İsmet Özel tarafından Aleviliğe yönelik hakaret içeren sözler kullanılmıştır. Özel, Aleviler’i, Haçlı seferlerinden sonra dağa sığınan gayrimüslimler olmakla suçlamıştır. Özel konuşmasında, ‘Türk olmayana ‘gâvur’ denir. Gâvurda akıl olsa Müslüman olurdu. Aleviler de Müslüman olamazlar. Aleviler, Haçlı ordularının Anadolu’daki kalıntıları. Anadolu sadece Türk yurdudur. Alevilik ilkelliktir. Bunu herkes kolaylıkla gözlemleyebilir. Aleviler, Haçlı Seferleri başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra burayı terk etmek istemeyen Avrupalılardır’ şeklinde birçok açıklamada bulunmuştur. Şüpheli söz konusu beyanları ile bir inanç ve bu inanca mensup vatandaşlara yönelik hakaret ettiği gibi bu sözlerini basın yolu ile dile getirmiştir. Halkı dil, din, ırk ve bölge farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gibi bir inancı açık şekilde aşağılamıştır. Bu sözlerin suç teşkil ettiği çok açık bir şekilde ortadadır. Özel ve yayın boyunca suç teşkil eden fiillere müdahalede bulunmayan televizyon yetkilileri hakkında kamu davası açılmasını arz ve talep ederiz.”

İsmet Özel’in Alevilikle ilgili sözlerinin hemen hiçbir tutar tarafı yok; bu bakımdan düzeltmenin de bir anlamı yok. Belki Aleviler hakkında bir ufuk turu yapmak konunun aydınlanması açısından daha anlamlı olur:

 

Her tanımın bir tahrif olduğunu vurgulayan sözün haklılık payı vardır. Eğer tanım söylenebilecek en son söz olduğunu söylüyorsa, tahrife dönüşme olasılığı daha yüksektir. Biz burada Aleviliği değil, Alevileri konu alacağız. Yaklaşımımız gereği emik yaklaşımı (grupların kendi haklarındaki kanaatlerini) esas alacağız. Yani önemli olan bir grubun kendisini Alevi olarak tanımlamasıdır. Biz bunu tartışmaya açmayacağız. Ama araştırmamızı kendini Alevi olarak gören kesimlerin bir kısmıyla sınırlarken etik yaklaşımı izlemiş olacağız.

Alevilik ile Bektaşilik[1] nisbeten iç içe geçmiş olduğu için esas konumuz olan Alevilerin yanı sıra zaman zaman Bektaşilerden de söz edeceğiz. Irene Melikoff’un vurguladığı gibi, “Bektaşilik ve Alevilik daha doğrusu Kızılbaşlık aynı kökten gelen bir olgudur. İkisi, başlangıçta halk diniydiler. Fakat zamanla, bilhassa XVI. yüzyıldan itibaren bölünmeler oldu ve iki farklı toplum oluştu. Bir yandan, yerleşik olan, tekkeye bağlı ve az çok örgütlenmiş Bektaşiler, diğer yandan, köylerde veya kırlarda oturan ve en eski zamanlardan beri dinleri batini olan Kızılbaş denilen toplumlar. Kızılbaş ismi Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar (1460–1488) zamanında belirmiştir. Doğu Anadolu ve Azerbaycan Türkmen aşiretlerinden gelen, Safavi taraftarlarına Kızılbaş deniliyordu. Sebebi, başlarına taktıkları kızıl külahlardan kaynaklanıyor. Bu 12 yönlü Külaha Tac’i Haydar derlerdi. Kızılbaş denilen toplumlar birçok isyan hareketlerine karıştıkları için, Kızılbaş kelimesi Osmanlı belgelerinde kötüleyici bir anlamla yüklenmiş, o nedenle, oldukça yeni bir geçmişte Kızılbaş yerine Alevi sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. Bektaşilik ve Alevilik öz olarak aynı olgudur. Onları birbirlerinden ayırmak olanaklı değildir.” [2]

Tartışılır olmakla birlikte emik bakış açısından hareketle sosyolojik açıdan Türkiye’deki Alevi-Bektaşiler yedi kategoride toplayabiliriz: 

 

  1. Türk Aleviler: Türkiye’deki Alevilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve özellikle Orta Anadolu’da yoğunlaşan Türkçe konuşan gruptur.

  1. Zazaca Konuşan Aleviler: Tunceli (Dersim) çevresinde odaklaşan ve Zazaca konuşan gruptur.[3]

  1. Kürtçe Konuşan Aleviler: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sayıları az da olsa varolan ve Kürtçe daha doğrusu Kırmançi konuşan gruptur. [4]

  1. Arap Aleviler (: Nusayriler): Özellikle Hatay, Adana ve Mersin illerimizde yaşayan ve Arapça konuşan gruptur. Nusayriler, Anadolu’nun değişik yörelerinde yaşayan diğer Alevilerden bazı farklılıklara sahiptir. [5]

  1. Dedegân/Çelebiyan Bektaşileri: Hacı Bektaş Veli’nin soyundan geldiğine inanılan ve Alevilerin çoğu için merkez olan koldur. Dedegân kolunda postnişinlik[6] Hacıbektaş’taki Çelebiler arasında soydan geçer. Hacıbektaş’ta Çelebi ailesinin en çok tanınan temsilcisi Veliyettin Ulusoy Efendi’dir. Ulusoy ailesi içerisinden Mehmet Münir Ulusoy Efendi ve Timur Ulusoy Efendi de bazı Alevi çevrelerce Hacı Bektaş Veli’nin günümüzdeki temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Elise Massicard’ın, “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Ulusoy Ailesi”nin Alevi-Bektaşi camiasındaki otoritesinin sembolik olduğuna işaret etmektedir. Şöyle yazıyor Massicard: “Alevilerin çoğu Ulusoylara daha eleştirel, ama saygıyla bakmaktadırlar... Bugün Ulusoy ailesi 1960’lı yıllarda Alevi hareketinde üstlendikleri rolden daha az önemli rol oynamakta... Veliettin Hürrem’in 2006 Ağustos’unda Hacıbektaş’ta Cem’e katılması kuraldan ziyade istisnadır. Ulusoy ailesi... ne Alevi hareketinde ne de Alevilikteki dini merasimlerde bir birliğin oluşması konusunda sözünü geçirebilmiştir. 90’lı yılların başlarında Alevi `törenleri ve Alevi hareketi içinde dini otorite konusunda söz sahibi olmak üzere kurulması denenen aile vakfı ise iç çatışma ve hizipleşmelerden dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.”[7]

  1. Babagân Bektaşileri: Balım Sultan’dan sonra Kalender Çelebi’nin postnişinliği zamanında çıkan ayaklanmadan sonra Kalender Çelebi’yi idam etmiş yerine Sersem Ali Baba’yı tayin etmiştir. Bundan sonra yol Çelebiyan ve Babagân olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Babagânlarda, dedebabalar kayd-ı hayat ile seçimle gelir. Bunlar daha çok bürokratlar ve kent esnafı arasında yayılmışlardır. Bedri (Bedrettin) Noyan Dedebaba’nın[8] 1997’de ölümünün ardından Babagânlar ihtilafa düşmüş, bir grup Bektâşî Mustafa Eke’yi bir grup da Haydar Ercan’ı dedebaba olarak seçmiştir. Bu ihtilafta 33. dereceden mason olduğu iddia edilen Halifebaba İlhami Teoman Güre’nin ismi öne çıkmaktadır. Babagân Bektaşileri, tarihsel nedenlerle Alevilere uzak/soğuk durdukları için araştırma konumuzun dışında kalmaktadır.

  1. Azeri Caferiler: Gerçekte Alevilerden ayrı değerlendirilmesi gereken ama zaman zaman Aleviler arasında sayılan Kars, Iğdır, İstanbul Halkalı ve İzmir’de da yaşayan, Azerice konuşan gruptur. Türkiye’deki Caferilerin lideri olarak Selahattin Özgündüz’ün ismi kurum olarak da “Türkiye Caferi Federasyonu”[9] ön plana çıkmaktadır. Bu grup araştırmamızın dışında yer almaktadır.

Konuyla ilgili alan araştırmalarıyla da tanınan Yrd. Doç. Dr Ali Yaman, daha çok Hacı Bektaş Dergâhı’yla ilişkileri bakımından Alevi-Bektaşi geleneğine mensup ve Ocak organizasyonu[10] içerisinde değerlendirilebilecek, dinsel önderleri dört ayrı kategoride toplamaktadır:

 

  1. Bağımsız ocakzade dedeler: Daha çok Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde bulunan Ocakzade dedeler Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi pir ve serçeşme kabul etmekle birlikte, Hacı Bektaş’ın postunda oturan ve onu temsil ettiğine inanılan Çelebilerden icazetname (hüccet veya izin) almaksızın taliplerinin hizmetlerini görürlerdi. (Örneğin) Baba Mansur, Üryan Hızır, Hıdır Abdal, Ağuiçen, Pir Sultan gibi yerel ocak önderlerinin ağırlıkları daha fazlaydı.

  1. Hacı Bektaş Çelebilerine bağlı dedeler/babalar/ vekiller: İkinci grup dedeler ise belli aralıklarla -genellikle yılda bir- Hacı Bektaş Veli postunda oturan Çelebilerden onay almak ve dergaha parasal veya ayni bir ödemede bulunmak suretiyle dedelik/babalık hizmetlerini yerine getirebilirlerdi. Bu hizmet de genellikle babadan oğula geçmekle birlikte, Ocakzade dedelerde olduğu gibi Evlad-ı Resul olmak[11] koşulu aranmıyordu. Özellikle Orta Anadolu bölgesi’nde Amasya, Tokat, Yozgat, Çorum gibi illerde bu tip dede aileleri bulunmaktadır.

  2. Ocakzade dedelerce görevlendirilen dikme dedeler/babalar/sofular: Dikme dedeler/babalar/sofular ise Ocakzade dedelerce görevlendirilirler ve tanınmış bir ocağa mensup değillerdir, ancak ocakzade dedenin yokluğunda taliplerin hizmetlerini görürler. Uzakta bulunan taliplerini sık sık ziyaret edemeyen dedeler taliplerin dedelik hizmetleri yokluğunda da sürsün diye bu çözümü bulmuşlardır.

  1. Diğer Dedeler/Babalar (Dedebaba geleneği dışında bulunan dinsel önderler): Daha çok Batı Anadolu, Trakya ve Balkanlar’da bulunan Alevi-Bektaşi grupların bağlı olduğu Kızıl Deli, Amucalı, Bedreddini ve Babai Bektaşi babaları bu grup içinde değerlendirilebilir. Bunların bazı Bedreddini kolları gibi Dedebaba geleneğine bağlanmış olanları da mevcuttur.[12] 

Bu grupların dışında Şii(gibi)leşmiş sayılabilecek küçük gruplar da vardır. 

 

  • Şiilik Yanlısı Aleviler: Bunlar, Anadolu Alevileri arasında taban bulamayan Çorum, İstanbul, İzmir gibi kentlerde sınırlı taraftar sağlamış bir anlayışı temsil ederler. Abdülbâkî Gölpınarlı, kimi Alevi yazarlar tarafından Alevileri Şiileştirmek isteyenler arasında sayılmaktadır. Bunlar arasında Ehl-i Beyt Vakfı, Genç Erenler Hareketi, Ehl-i Beyt Camisi Hareketi sayılabilir.

  • Ehl-i Beyt Vakfı (1994): Aleviliği İslâmın özü olarak tanımlamaktadır. Ehl-i Beyt Vakfı, İran Şiiliği/Şiileri ile yakın ilişki içindedir. Lideri Fermani Altun’dur.

  • Genç Erenler Hareketi: “Genç Erenler” dergisini çıkararak yeni bir hareket baş­latan Hacettepe Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Dr. Hüseyin Tuğcu’dur. Tuğcu AK Parti Kütahya milletvekili. Tuğcu’nun tezine göre “Alevilik Bir Meşreptir”. Tuğcu’ya göre “Türkiye Alevi ve Bektaşileri İsna Aşeri’dirler, yani Oniki İmamcıdırlar. İsna Aşeri’nin ise Caferilik gibi temel bir mezhep anlıyışı yoktur. Türkiye’de yaşayan alevi-Bektaşilerin hemen hepsi de ibadet ve yaşantılarında, ezan-abdest-namaz-oruç-hac-nikâh-cenaze-bayram vs. ibadetleri başta olmak üzere tamamen Hanefi fıkhına, yani Hanefi mezhebine göre yaşarlar.” [13]/[14]

  • Ehl-i Beyt Camisi: Eski SHP milletvekili Cemal Şahin’in oğlu olan Avukat Teoman Şahin, 1979’da üniversitede okurken gerçekleşen İran Devrimi’nden derinden etkilenmiştir. Fikirlerini babasıyla paylaşmış ve birlikte Alevilikten Şiiliğin Caferi mezhebine geçmişlerdir. 1987’de baba- oğul Çorum’da Ehl-i Beyt Camisi’ni kurmuştur. Caminin bin kişi civarında cemaati olduğunu ifade edilmektedir. Şahin, gerçek Aleviliğe döndüklerini iddia etmektedir.[15]

Bu ufuk turundan sonra İsmet Özel gibi bir ustanın sözleri insana “Acaba kafayı mı yedi!?” dedirttirecek cinsten değil mi?

 

Bu makale “Misyoner Örgütlerin Kürt ve Alevi Operasyonu” (İst-2008, IQ Kültür Sanat Yayıncılık) adlı kitabımız esas alınarak hazırlanmıştır.

Ali Rıza Bayzan
www.sufiterapi.com
arbayzan@hotmail.com

[1] Bektaşilik hakkında Dedegan kolunun yaklaşımı için bkz, A. Celalettin Ulusoy, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ve Alevi-Bektaşi Yolu, Hacıbektaş-1980; babagan kolunun yaklaşımı için bkz, Doç. Dr. Bedri Noyan, Bektaşilik Alevilik Nedir? Ankara-1987, Genişletilmiş 2. baskı, Kendi Yay., oryantalist yaklaşım için bkz., John Kingsley Birge, Bektaşilik Tarihi, Çev., Reha Çamuroğlu, İstanbul-1991, Ant Yayınları; Alevi-Bektaşi araştırmalarında Irene Melikoff çizgisinde uluslararası otorite bir isim olan Ahmet Yaşar Ocak’ın yaklaşımı için bkz., Bektaşilik, İslâm Ansiklopedisi, TDV, İstanbul-1992, V/373-379; Bektaşilik konusunda özgün bir çalışma olarak bkz., Surayia Faroqhi, Anadolu’da Bektaşilik, çev. Nasuh Barın, İstanbul-2003, Simurg Yay. Ma’sumî, Bektaşilik, Çev., Mürsel Öztürk, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi, Sayı 40 - Kış 2006; Filiz Kılıç-Coşkun Kökel, Bektaşilik Üzerine Değerlendirmeler ve Çalçakırlar Köyü Örneğinde Bektaşi Kültür, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 40 - Kış 2006;

[2] Irene Melikoff, Alevi-Bektaşiliğin Tarihsel Kökenleri, Bektaşi-Kızılbaş (Alevi) Bölünmesi ve Neticeleri, Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Türkiye’de Aleviler, Bektaşiler, Nusayriler, İslâmi İlimler Araştırma Vakfı, İstanbul-2004, Ensar Neşriyat, s. 22 vd. Bu makalenin gelişmiş versiyonu şurada yer almaktadır: İrene Melikoff, “Bektaşi-Kızılbaş Tarihsel Bölünüşü ve Sonuçları”, Kırklar’ın Cem’inde, çev., Turan Alptekin, İst.-2007, Demos Yay., s. 47-57

[3] Zazaların kökeni Alevi-Bektaşiler arasında da tartışılan bir konudur. Dersimliler, Deylemlidir görüşü için bkz., Ali Kaya, Dersimliler’in Kökeni ve Deylem’de Alevilik, Serçeşme, sayı: 1, Ağustos 2004. Dersimliler Türk’tür görüşü için bkz., Hüseyin Düzenli, Dersimlinin Etnik Kökeni, Serçeşme sayı: 3, Ekim 2004.

[4] Tahire Erman ve Aykan Erdemir, Aleviler ve Topluma Eklemlenme Sorunsalı, TESEV Demokratikleşme Programı, Derleyenler: Ayhan Kaya ve Turgut Tarhanlı, Türkiye’de Çoğunluk Ve Azınlık Politikaları: AB Sürecinde Yurttaşlık Tartışmaları, TESEV Yayınları, 2. Baskı, Mart 2006

[5] Nusayriler hakkında bilgi için bkz., M. E. G. et-Tavil, Arap Alevilerinin Tarihi ‘Nusayriler’, Ankara-2000 Nusayrilerin kendilerini tanıtan Nusayrilikle ilgili kitaplar içeren bir web sitesi için bkz., www.nusayri.com

[6] Postnişinlik, tarikat hiyerarşisindeki en üst makamdır.

[7] Heidelberg Üniversitesi’nde Yapılan I. Uluslararası Alevilik Sempozyumu, Serçeşme, Aralık 2006, Sayı: 25

[8] Hakkında bkz., Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisinin 5. sayısı, BAHAR-1998 Abdurrahman Güzel, Ali Haydar Ercan, Belkıs Temren, Lalifer Balibeyoğlu ve diğerlerinin yazıları.

[9] 2 ve 4 Mart 2003 tarihli Akşam

[10] “Ocak” terimi, Alevilerde dinsel hizmetleri gören Dedelerin aileleri ve bu aileler çevresinde oluşan organizasyonu ifade etmektedir. Alevilerde her dede ve talip ailesi bir ocağa dahildir. Alevilerdeki dede-talip ilişkisi, tarikatlardaki mürşid-mürid (üstat-talebe) ilişkisine benzetilebilir.

[11] Hz Muhammed’in soyundan olmak.

Yorumlar3

  • sinan karakaş 15 yıl önce Şikayet Et
    ÖZEL ŞİİR. ÖZEL Şiir Kişiye ÖZEL dir inan benim bu söylediklerim Senin kadar yoktur belkide tüm bildiklerim Hangi kitapların öğretisidir düşündüklerin Nedir söyler misin nedir bizden beklentilerin Ne ilgisi vardır söyler misin kavimlerle dinin Küfür tek millettir dememiş mi senin Peygamberin İSMET olmak ayrı o sıfatı ancak Peygamber taşır Nasıl kabul gördü sende düşüncesi yahudilerin Hanif mi sandınız Türklüğü meczettiniz İslamla Şüuben ve kebaile li tearefu ayetle Demişken Rabbimiz nasıl yorumlayacaksın söyle Nerde karıştırdın neden savunuyorsun ısrarla Yahudiler dedi biziz efendi onlarsa köle Mecbur mu insanlar kulluk için girsinler Türklüğe İnne ekremeküm indellahi etkaküm ayetiyle Allaha kulluğu bağlamadı hiç bir kabileye Müslüman olmanın Türk olmak imiş birinci şartı Tevhid sağlanamaz yetmez mi müslüman olmak adı Müminler kardeştir ancak yok başka bağlayıcı bağ Böyle düşünürsen mü minler gösterecektir kartı Hazreti Muhammed(A.S.) vaz mı geçmeli Arap olmaktan Cebrail vaz geçsin Muhammede(A.S.) vahyi indirmekten Bir aday gösterin Türkten olmalı diye Peygamber Yüzün kızarmalı Türkten hem İslama hakaretten Sinan Karakaş
    Cevapla
  • ahmet över 15 yıl önce Şikayet Et
    İsmet Özel. İsmet Özelin söylemeye çalıştığı bence hakaret olarak değil tesbit olarak değerlendirilmeli.Aynı şey onlarca yıldır ehli sünnet itikadında olanlara yapıldı hala yapılıyor.Allahınızı severseniz eleştirilmedik hakaret edilmedik ceza verilmedik hangi itikat ve amelimiz kaldı.?Birileride birşeyler söyledi diye ayrımcılık oluyor.Yanlış söylüyorsa düzeltin. Bilgi ve belgelerinizle fikirlerinizle karşı koyun ikne edin adamı ve onun gibi düşünenleri.Yani mahkeme gavurdurlar veya değildirler diye karar mı verecek.
    Cevapla
  • cafer kahraman 15 yıl önce Şikayet Et
    ,. haçlı olmak suçmu? adam alevilerin müslüman olmadıgınıda soyledı ayrıca.bu zaten bılınen bır gercek alevılerde bunu kabul edıyor. kimse kartal beledıye başkanını mahkemeye vermedı islama hakaret ettıgı gerekcesıyle.verselerde zaten ceza almaz nede olsa özgür! bir ülkede yaşıyoruz.fakat ismet özelin ceza alacagından süphem yok.nede olsa islamdan daha üstün olan aleviliğe hakaret etti
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat