Hükümet'in İsrail Politikası
- GİRİŞ11.06.2010 12:40
- GÜNCELLEME11.06.2010 12:40
Siyonizm karşıtı olmak, Musevi-karşıtı olmak değildir!
Haber7’deki “Türkiye açısından esas sorun Yahudiler ya da Musevilik değil Siyonizm’dir.” yazımız Türkiye’deki Yahudi çevrelerin çıkardığı Şalom’un “Ağa Takılanlar” başlıklı bölümünde dikkat çekilen yazılardan birisiydi. (www.salom.com.tr/news/detail/14292-Aga-takilanlar.aspx)
Söz konusu 13 Ocak 2010 tarihli yazımızda Şalom’un başyazarı Yakup Barokas’ın “Anti-siyonizm eşittir antisemitizm” başlıklı yazısının bir kritiğini yapmıştık. Ezcümle anti-siyonizm ile antisemitizm aynı şey olmadığını vurgulamıştık. (Yazı için bkz., www.haber7.com/haber/20100113/Esas-Sorun-Yahudiler-ya-da-Musevilik-degil-Siyonizm.php)
Yazımızda Erdoğan Hükümeti’nin politikalarının “Siyonizm karşıtı” olduğunu ancak “Musevi-karşıtı” (anti-semitik) olmadığını belirtmiştik. Mavi Marmara Gemisi’ne yönelik İsrail saldırısı sonrasında Başbakan’ın ortaya koyduğu politika da bunun bir göstergesidir. İsrail’in Siyonist karakterli politikaları ile Yahudi Halkını birbirinden özenle ayırt etti Başbakan Erdoğan. İHH’nın Gazze’ye İnsani Yardım Organizasyonu’nda siyonizme karşı olan Yahudi gönüllüler de vardı. Bu durum İHH’nın da İsrail’in Siyonist karakterli politikaları ile Yahudi Halkını birbirinden ayırt ettiğini göstermektedir.
Barokas 09 Haziran 2010 tarihli yazısında, Mavi Marmara Gemisi’ne yönelik İsrail saldırısının aslında beklenen bir şey olduğunu belirtiyor ama sorumlusunun da Türkiye olduğunu ima ediyor: “Bir ay kadar önce ‘geliyorum’ diyen ve stratejik ortak iki ülkeyi nerede ise savaş ortamına sürükleyen krizin ön sinyallerini gazetemizin bir köşe yazarı sezinleyebiliyorsa bu tehlikenin TC hükümeti tarafından öngörülmemiş olması düşünülemez.” (Yakup Barakos, Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı? www.salom.com.tr/news/detail/15863-Hicbir-sey-eskisi-gibi-olmayacak-mi.aspx)
Barokas’a göre saldırı aslında beklenen bir şeydi; ama Şalom yazarı David Ojalvo, Barokas gibi düşünmüyor; şöyle yazıyor Ojalyo: “İnsani yardımda bulunmak üzere yola çıkan filonun yolculuğunun can kaybıyla sonuçlanacağını hiçbirimiz ne tahmin edebilir, ne de bilebilirdik.” (David Ojalvo, Türk Yahudisi olabilmek, www.salom.com.tr/news/detail/15887-Turk-Yahudisi-olabilmek.aspx)
Yazısında İsrail saldırısına yönelik tek bir eleştiri yöneltmeyen Barokas, “Yoksa gemilerin Gazze’de ambargoyu delme girişimine İsrail’in izin vermeyeceği akla gelmemiş miydi?” sözleriyle de üstü örtülü olarak saldırının haklı olduğunu ima ediyor.
Buna karşılık “Türk Musevi Cemaati - Türkiye Hahambaşılığı” Mavi Marmara Gemisi’ne yönelik İsrail saldırısından sonra son derece sağduyulu açıklama yapıyordu: “Gazze’ye doğru hareket halinde olan Mavi Marmara gemisine yapılmış olan askeri müdahaleyi üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Basınımızdan aldığımız ilk haberlere göre, yapılan müdahalede ölü ve yaralıların olduğu hususu, bu üzüntümüzü fazlasıyla arttırmaktadır. Söz konusu girişimin bu şekilde durdurulmasının ülkemizde yarattığı tepkiye katılıyor ve kamuoyumuzla üzüntümüzü paylaşıyoruz. Türk Musevi Cemaati-Türkiye Hahambaşılığı (www.musevicemaati.com/index.php?newsId=72)
Konuyu biraz daha derinleştirmek için haber7’deki yazımızı buraya alıntılıyoruz:
“Türkiye açısından esas sorun Yahudiler ya da Musevilik değil Siyonizm’dir.
“Anti-siyonist” olmak başka şeydir, “Yahudi-karşıtı” “Musevi-karşıtı” olmak başka bir şeydir. Siyonizm, temelde “teo-politik bir ideoloji”dir. Ve siyonizm, İsrail için bir devlet politikasıdır.
Türkiye, elbette İsrail’in “teo-politik bir ideoloji”sini desteklemek zorunda değildir. Bırakın başkalarını, Yahudiler arasında bile siyonizme karşı çıkanlar vardır. Örneğin Yahudi G. Neuburger’a göre "İyi bir Yahudi Siyonist olamaz; Siyonist ise iyi bir Yahudi değildir." (Mustafa Armağan, Anti-Siyonist Yahudiler İsrail'i tanıdı diye Birleşmiş Milletler'i kınamışlardı, 13.01.2010 Zaman)
Bütün bunlara karşılık Yakup Barokas, Şalom Gazetesi’ndeki başyazısında bizi “Anti-siyonizm eşittir antisemitizm” olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. (05.11.2003 Şalom)
Barokas, onayladığı bir alıntıyla siyonizmi “Yahudi halkının kendi topraklarına dönüp orada yaşama rüya ve idealinden başka bir şey değildir.” diye tanımlıyor. Peki, ama bu rüya ve ideal için Filistinlilere ödetilen bedel ne olacak!? Üstelik Birleşmiş Milletlerin onca kararına rağmen. İsrail’in Filistin’e yönelik politikalarını eleştirirken Birleşmiş Milletler de mi anti-semitik bir yol izlemektedir!?
Yahudi yazar Norton Mezvinsky son derece haklı: "Çözüm, İsrail devletini Siyonizm'den kurtarmaktır." (Bkz., Israel Shahak-Norton Mezvinsky, İsrail’de Yahudi Fundamentalizmi, çev., A. Emin Dağ, İst.-2002, Anka Yay.)
Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilim tam da bu noktada odaklanmaktadır.
Türkiye, Filistin’e yönelik Siyonist politikaları eleştirirken İsrail bunu, devlet ve millet olarak kendi varlığına yönelik bir tartışma olarak algılamaktadır. İsrail’in bu algılaması bir halüsinasyondan ibarettir. Neydi halüsinasyon, olmayan bir şeyi varmışçasına algılamak. Bu ise paranoya gibi ağır ruhsal hastalıkların bir göstergesi değil midir?
(www.haber7.com/haber/20100113/Esas-Sorun-Yahudiler-ya-da-Musevilik-degil-Siyonizm.php)
Ali Rıza Bayzan - Kaçkargazetesi
arbayzan@hotmail.com
Yorumlar5