CHP’nin iki sorunlusu

  • GİRİŞ15.09.2020 11:15
  • GÜNCELLEME15.09.2020 11:15

O iki hanımefendi de olmasa siyaset bu kadar dramatik, fakat aynı zamanda da eğlenceli olmayacak…

CHP’nin zaman zaman ayağına dolanan, çok önemli pozisyonlarda bulunan iki yöneticisinden söz ediyoruz tabii ki.

Biri, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke… Diğeri, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancığlu… Bilindiği üzere, bu tür ‘sorumlu’ pozisyonlarda görev yapanların yolu genel başkanlığa kadar uzayabiliyor…

Tartışmalı ve kışkırtıcı ifadeleriyle sık sık gündeme gelen bu iki hanımefendiden Sayın Böke, katıldığı bir televizyon programında, özelleştirmeler ve Hazine’nin verdiği garantilerle kamunun sırtına büyük yük bindirildiğini iddia etmiş ve “CHP iktidar olduğunda bunların hepsinin kamulaştırılacağını” buyurmuş.

Kendisine, “Bunu nasıl yapacaksınız? Ortada imzalanmış sözleşmeler ve bağlayıcılıkları var. Özel sektörle müzakere yoluna mı gideceksiniz?” diye soran sunucuya da şöyle cevap vermiş:

“Özel sektör dediğiniz, Türkiye’deki bütün kaynakları rantla yemiş olan 5 şirketten bahsediyorum. Ne müzakeresi yapacağız? Müzakere falan yok. Buraya yazacağız, ‘Bunlar artık kamunundur’ diyeceğiz ve devam edeceğiz.”

Bir niyet, bir ‘dünya görüşü’ bundan daha açık ifade edilemezdi. Sayın Böke, malumu ilam etmiş aslında… CHP’nin ‘altı ok’undan birinin ve bence birincisinin altını çizivermiş: Devletçilik!

Bütün dünya, “Devleti küçültelim… Devletin elindeki doğası gereği verimsiz şirketleri özelleştirelim… Devlet ticaret yapmaz, özel şirketlerle rekabet etmez” diye tepinirken Türkiye’de serbest piyasaya dalıp oradaki şirketleri kamulaştıracağını iddia etmek trajikomik değildir de nedir?

Hani 70 yıldır tek başına iktidar olamayan, son genel başkanıyla girdiği bütün genel seçimleri, Anayasa oylamalarını, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybeden CHP’yi “Sürekli olarak neyin nasıl olmayacağını söyleyip duruyorsunuz… Bir de neyin nasıl olacağını söyleyin” diye eleştirenleri susturacak çözüm yolunu Selin Sayek Böke getirmiş… Ne var bunda; değil mi?

Çok şey var!

CHP’nin bir türlü kurtulamadığı tek parti dönemi istibdadını pişirip ortaya çıkarmak isteyenlerin ekmeğine bundan daha iyi yağ sürülür mü?

Sayın Böke’nin söylediklerinin siyasi karşılığı bulunduğunu iddia edenler de var… CHP ve ‘ilkesiz birlik’ içinde, ‘Erdoğan düşmanlığı’ şemsiyesi altında buluşup Biden ve Macron çizgisine kadar düşebilen bir zihniyete sahip bazı grupların bulunduğu biliniyor. Türkiye’nin çağdaşlık sürecindeki kilometre taşları ‘mega projelerin’ altına imzasını atan şirketlere karşı düşmanlık besleyen bu gruplara hoş gözükmek için Böke’nin bu sözleri ettiğini savunanların sayısı az değil.

Bize sorarsanız da Böke’nin çıkışının gerekçesi ideolojik temellere değil, pragmatik nedenlere dayanmaktadır.

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hanımefendinin fitilini ateşlediği nükleer bombanın verdiği hasar ise Böke’nin yol açtığından daha da fazladır.

Sol düşüncede olanlar Atatürk’ün 1923 öncesi devrimci dönemine öncelikli olarak sahip çıkmayı ilke edinmişlerdi. Bu grup, 1923’ten sonraki dönemde onun “ihtilalci özelliğini yitirdiğini” düşünüyordu. Çünkü Atatürk, bunlara göre, müesses nizamın tesisiyle uğraşırken ‘hâkim sınıflar’ın ortaya çıkmasına neden olmuş ve devrimci kimliğinden uzaklaşmıştı. O nedenle Atatürk’ün 1923’e kadar olan dönemine sahip çıkarak kendisinden “Gazi Mustafa Kemal” diye bahsetmeyi tercih ediyorlardı…

Bu demode tartışmanın bir parçası olmak, hakikaten naftalin kokan sol düşünce erbabına yakışmaktadır.

AK Partililer gereksiz tartışmalarla iletişimi sekteye uğratmamak için işin kolayını bulmuşlar. “Cumhuriyet’in banisi” olarak adlandırdıkları ilk Cumhurbaşkanı’nı “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” olarak anıyorlar ve tüm dönemlerine sahip çıkıyorlar.

Hâl böyleyken CHP’nin kendi içinde bu konuda da ‘karpuz efekti’yle ikiye bölünmesi kaçınılmaz. Kemalistler, Atatürk denmemesinden müthiş rahatsız olurken “Canancı” gruplar onun devrimci tutumunu destekliyor olabilirler.

CHP’de, başta Muharrem İnce olmak üzere ‘sorunlular’ın sayısı az değil… HDP ile ilkesiz iş birliği de başlı başına bir sorun… Sayın Kılıçdaroğlu bugüne kadar ‘ince’ denge politikalarıyla kâh ihraçlarla kâh ikna yöntemiyle durumu idare edebildi.

Bizce bunu da idare eder…

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat