Bazen krizden ‘fırsat’ çıkar

.

  • GİRİŞ10.12.2020 09:05
  • GÜNCELLEME10.12.2020 09:05

Kamu diplomasisi adına planlasanız, isteseniz, aylarca önceden stratejik çalışmalar yapsanız elde edemeyeceğiniz bir ‘iletişim değeri’, Paris Saint-Germain (PSG) - Medipol Başakşehir maçında yakalandı…

Başta kulüp başkanı Göksel Gümüşdağ, sonrasında da teknik direktör Okan Buruk ve futbolcuları ne kadar kutlasak azdır. Uluslararası futbol dünyası uzun zamandır sürdürdüğü “No to racism – Respect” adını verdiği kampanyaya bundan daha iyi bir ifade biçimi, daha güçlü bir ‘iletişim aracı’ herhâlde bulamazdı.

Ortalığı karıştıran, maçın 4. hakemi Constantin Sebastian Coltescu’nun, Başakşehir’in Yardımcı Antrenörü Pierre Webo’ya ırkçı ifade olarak kabul edilen “negro” demesiydi. Negro’nun İngilizcesi “nigger”, Almancası “neger”… Bu sözcükler o ülkelerde ırkçılık ifadesi olarak kabul ediliyor. Osmanlı’da köle ticareti ve sömürgecilik olmadığı için her ne kadar bazı ecnebi aydınlar karşı çıksa da Türkçede ‘zenci’ bir aşağılama olarak kabul edilmiyor ve bu kelimelere karşılık gelmiyor.

Son yıllarda hiçbir konu hatırlamıyorum ki bu kadar geniş bir uzlaşı sağlansın… Yerlisi-yabancısı, Romen’i-Fransız’ı, sporcusu-siyasetçisi herkes Başakşehir’in ve onu destekleyen PSG’li oyuncuların arkasında durdu.

Irkçılık ve ayrımcılık, ilk kez bu kadar geniş tabanlı bir ‘iletişim platformu’nda cevap buldu. PSG’li Kylian Mbappwé’nin kısacık mesajı ise tüm duyguları harekete geçiriyor ve her şeyi anlatıyordu: “SAY NO TO RACISM. XXX M. WEBO WE ARE WITH YOU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu başta olmak üzere tüm Bakanlar sosyal medya hesaplarından protesto mesajı yayınlayarak UEFA’yı göreve çağırdılar. Muhalefet de bu çağrıya katıldı.

Krize neden olan 4. hakemin, ‘krizi yönetme’ konusunda gösterdiği beceriksizlik de ayrıca dikkat çekiciydi. Bilindiği üzere, şemsiyenin açılmaması gereken bazı durumlar vardır. Bu da onlardan biriydi… Fakat dayanamadı ve konuştukça battı… Kıssadan hisse: Bir profesyonel, kesinlikle içinden geldiği gibi konuşmaz. Konuşursa da bunu sadece özür dilemek için yapar…

Bir de tabii kriz meselesi var… Krizden fırsat, nadiren ortaya çıkabilir. Söz konusu olay da bu ender durumlardan biri olarak tarihe geçecektir.

.............................................................................................

Darda kalmış bir siyasetçinin çıkışı

Bu siyasetçi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Konu ise Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasındaki sözleriyle, 2023 yılında büyük olasılıkla Millet İttifakı’nın çatı adayı olacağının anlaşılması… Tabii aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış misali erken seçim hayaliyle yaşadıkları için 2023 onlar için uzak ihtimal…

Kemal Bey Meclis’te konuşurken AK Partili milletvekilleri kendisini “Aday ol” diye sıkıştırınca, deyim yerindeyse ne yapacağını bilemediği bir an yaşadı ve o hazırlıksız çıkışı yaptı: “Benim aday olup olamayacağımı size kim söyledi?”

“Söz büyüdür” derler ya bu biraz öyle oldu… Planlanmış bir çıkış olmadığı, sıkıştığı için ağzından çıktığı belli olan bu sözler Kılıçdaroğlu’nu kıskıvrak bağladı.

CHP Genel Başkanı’nın bugüne kadar yapmadığı biçimde, Cumhurbaşkanlığı’na aday olmasını işin doğasının bir gereği kabul edenler olduğu da görülüyor. Mesela CHP sıraları bu açıklamayı ayakta alkışladılar…

Fakat söz konusu Kemal Bey olunca sonuçtan çok da emin olunamıyor. Mesela Deniz Baykal’la görüşmesinden sonra “Kesinlikle aday olmayacağım” deyip, tam tersini yapan bir zat. O nedenle ettiği lafların ciddi bir ağırlığı olduğu kanaatinde de değiliz...

Lider, herkesin görüşüne göre hareket etmez. O, ileri görüşlülüğü, vizyonu doğrultusunda kendi başına ilerleyen ve kitleleri arkasından sürükleyen kişidir. Peki Kılıçdaroğlu bunu yapabilecek mi?

Yapamadığını görüyoruz. Meclis konuşmasında da bir kararlılık görememiştik ama sonrasında da “Danışacağım, öyle karar vereceğim” minvalinde açıklamalarla durumu netlikten uzak bir noktaya taşımaya devam ediyor. Bu müphemiyet de her zaman olduğu gibi seçmen nezdinde ‘güven’ unsurunun zedelenmesine yol açacaktır.

Bütçe konuşmalarına çok iyi hazırlandığı belli olan Kılıçdaroğlu, beklemediği yerden gelen bir soruyla bocalamıştır. Profesyonellerin yapması gerektiği gibi seçilmiş davranış sergileyememiş, süreci yönetememiştir. Sonrasında da sözünün arkasında güçlü bir biçimde durduğunu gösteremediği için itibarını hasara uğratmaktadır. Buna iletişim dilinde, ‘kendi krizine neden olmak’ diyoruz…

Kılıçdaroğlu’nun aday olmaktan bugüne kadar kaçınması, Meclis’teki ifadeleri ve sonrası bir arada düşünüldüğünde Cumhurbaşkanı adayı olmak gibi anlı şanlı bir olayı bile bir cenaze hüznüne boğmayı başarmıştır. Bu hüzün ve güvensizlik ortamından çok da bir şey beklememek lazım…

YENİŞAFAK

Yorumlar1

  • Nazım KARAMEHMET 3 yıl önce Şikayet Et
    Yine yan çizer, inkar kolay.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat