Çark etti ama tutmadı

.

  • GİRİŞ26.12.2020 11:27
  • GÜNCELLEME26.12.2020 11:44

Konu enine boyuna tartışıldı. Ancak gördüğümüz kadarıyla iletişim boyutuyla pek ele alınmadı… Peki, o boyutta ne gözüküyor?

 

 

Şu gözüküyor: Bir etkinlik laf ola beri gele diye yapılmaz. Etkinlik, bir iletişim aracıdır. Her iletişim aracı gibi de bir hedefi vardır. Düğün, sergi, lansman, yarışma, açık oturum vb. tüm etkinliklerin birer ‘kilit mesajı’ ve hedef kitlede uyandırmak istediği bir algı olur. Ayrıca tüm etkinliklerin bir de sahibi vardır ki bu kişi şirket sözcüsü, lider gibi en üst düzeydeki kimsedir. Etkinliği kendi yönetmese de yönetenleri yönettiği için iş döner dolaşır bu lideri bağlar…

Şimdi soralım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yöneticilerinin Şeb-i Arus etkinliğinden muratları neydi?

 

 

Şunları hedeflemiş olabilirler:

1- Gündemi değiştirmek.

2- Geçmişte halkın kültür ve değerleri konusunda hayli negatif pozisyon alan CHP’nin bu tutumuna gönderme yaparak partinin tabanını konsolide etmek.

3- AK Parti’yi ve yöneticilerini provoke ederek kendilerine saldırmalarını sağlayıp bir mağduriyet senaryosu ortaya koymak.

Sizce bu amaçlardan hangisi gerçekleşebilmiştir?

Bizce hiçbiri… Olsa olsa toplumda genel olarak hâkim bir kanaatin pekişmesine hizmet etmişlerdir: “Toplumun kültür ve değerlerine saygı duymayan CHP sittin sene tek başına iktidara gelemez.”

Olayın duyulması, yayılması ve tartışılmasını tetikleyen, Murat Bardakçı’nın bir yazısıydı… İBB’nin düzenlediği mukabele için ne demişti Bardakçı: “Naat ve âyin Türkçeleştirilmiş, Mevlânâ’nın naatı ve Hüseyin Fahreddin Dede’nin güzelim Acemaşiran Âyini tuhaf bir şekle büründürülmüştü, semâzenlerin ve ‘mutrıb’ denen müzisyenlerin arasında kadınlar da vardı, yani meydanda kadın-erkek beraberdi ve üstüne üstlük Kur’an da Türkçe okundu!”

Bu yazı üzerine ‘karpuz efekti’ devreye girdi. Omurilikten CHP’liler İmamoğlu ve ekibinin yaptıklarını savunur pozisyon aldılar… Geleneksel ritüelden yana olan ve Kur’an’ın ‘Allah kelamı’ olduğunu bilenler ise bu yapılanın ne kadar yanlış olduğunu tarihimizi de hatırlatarak ortaya koydular…

Önce İBB Sözcüsü Murat Ongun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un olayı şiddetle kınayan açıklamasını ve Hoca’nın şahsını hedef alarak tüm bu olan bitene sahip çıktı. Dedi ki: “Kendine ‘Hoca’ dedirten biri İBB’nin Şeb-i Arus törenine dil uzattı. Mevlânâ der ki; İnsan gözdür görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır. […] Despotik, baskıcı, yasakçı ithamlarını da muhatabına aynen iade ediyoruz. Özlemini çektiğimiz günler de bu ülkenin birlik ve beraberlik içinde geleceğe umutla baktığı güzel günlerdir. Bunu başaracağız.”

İBB Başkanı ise bir süre bekledi… Baktı ki milletin infiali hayli büyük; çark etti ve dedi ki: “Ben de konuyu, tartışmalar gündeme oturduğunda öğrendim. Şunu hepiniz bilirsiniz ki; bir belediye başkanı oturup da programları yazıp, çizmez, hazırlamaz. Böyle bir şey ne geçmişte ne bugün ne de bir başka belediyede olmamıştır. O bakımdan bu noktada bilgimin olmadığı bir detayla ilgili her türlü eleştiriye de saygıyla yaklaşmak durumunda olan bir belediye başkanıyım.”

Geç gelen adalet gibi, geç kalmış açıklama da geçerliliğini yitirir… Üstelik halkımızın kültür ve değerleriyle ilgili bir konuda düşülen bu vahim durum karşısında yapılması gereken “Ben bilmiyordum, haberim yoktu” demek yerine ciddi bir özür dilemektir…

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara’da yağan kar sonrasında yaşanan mağduriyetler için “Hiçbir bahane üretmeden, sıkıntı yaşayan hemşerilerimizden özür diliyorum” demiş. Doğrusu budur… Çünkü bahane, kılıf işe yaramadığı gibi aleyhe de işler…

Aslolan ise bu durumun hiç yaşanmamasıdır… Hedef kitlenin, halkın kültür ve değerleriyle benzer şekilde ‘alay eden’ başka çıkışlara da şahit olursak İBB Başkanı da CHP de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine şimdiden veda edebilirler…

Yenişafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat