Yapbozun son parçası

  • GİRİŞ07.01.2021 11:24
  • GÜNCELLEME07.01.2021 11:34

Olayın en az üç boyutu var.

 

 

Birinci boyutu, yasal süreç. İkincisi, liyakat konusu… Üçüncüsü de siyasi boyutu…

Birinci boyutta herhangi bir sorun olmadığını herkes kabul ediyor. Yetki, yasal olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nda… Ortada bir rektörün ille de üniversitede görevli öğretim üyeleri arasından seçilmesi diye bir mesele olmadığı gibi bu konuda itiraz da yok.

 

 

İkinci boyuta da kimsenin itirazı yok. Melih Bulu Hoca’nın kariyeri dudak uçuklatacak türden… Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunu Bulu, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nde finans alanında yüksek lisans; yönetim ve organizasyon alanında doktora eğitimi almış. Savunma sanayiinde zırhlı personel taşıyıcı üreten FMC-Nurol ve Türk Uzay ve Havacılık Sanayi Şirketi firmalarında çalışmış. P&G firmasında üst düzey yönetici olarak verimlilik ve maliyet tasarrufu alanlarında görev yapmış. Ayrıca üretim ve hizmet sektöründe çeşitli firmalara strateji ve yönetim konusunda danışmanlık hizmeti vermiş. Liyakat sorunu da yok yani…

Gelelim üçüncü boyuta… Acaba Hoca AK Parti’den değil de CHP’den aday olsaydı CHP İstanbul İl Başkanı, aktivist Canan Kaftancıoğlu yine kampüse gelip öğrencileri kışkırtacak mıydı?

Tabii ki hayır. Demek ki buradaki mesele, bir rektörün siyasi tavır ve duruş sahibi oluşu değil, AK Parti siyasetine yakın duruşu…

Muhalefetin bu durumu bir ‘siyasi iletişim aracı’ olarak kullanması da son derece anlaşılır bir şey… Hani muhalefete “Sokağa çıkın” önerisinde bulunan FETÖ’cülerin de aynı noktaya müdahil olmalarının anlaşılır olması gibi... Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin çatışmayı daha da derinleştirerek polisle şiddet boyutunun arttığı bir mücadeleye girmeleri ve bunun Türkiye’deki diğer üniversitelere yayılarak toplumsal çatışmanın yükselmesi… Yani Can Ataklı’nın dediği türden bir toplumsal yarılmanın ortaya çıkarak hükümetin ‘erken seçime’ ya da teslimiyete zorlanması hiç de komplo teorisi olmayabilir.

Nitekim 2013’teki Gezi olayları, aynı yıl gerçekleşen 17/25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi, 6-8 Ekim 2014 olayları, 2015 hendek olayları, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi, 2018’de başlayan finansal darbe girişimleri ve nihayet ABD’nin seçilmiş başkanı Biden’ın, Türkiye’de iktidarın nasıl devrileceğine dair önermeleri ve buna CHP’nin mal bulmuş Mağribî gibi tutunması…

Bunların hepsi, ideolojik yaklaşım biçimlerini anlamak için yapboz parçaları olarak düşünülebilir. İşte o yapboza eklenmek istenen son parça da rektör protestosu adı altında köpürtülmek isteniyor… CHP yönetiminin, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yasal bir atamayı toplumsal çatışmayı tetikleyecek bir bahane olarak ortaya koymasını, millî iradeye dayalı seçimle değil, toplumsal zorlamayla iktidara gelinebileceği inancının bir tezahürü olarak görmek mümkün.

Sonuç olarak, yakında bu konu da Türkiye’nin gündeminden düşer, olayın ilk iki boyutu sağlam olduğu için CHP yönetimi bundan yine ekmek yiyemez. Yüzde 25 bandındaki pozisyonunu, kaybettiği 15 seçimde olduğu gibi yine korur…

Cumhurbaşkanı’nın müjdelediği adalet ve ekonomi alanında ortaya konulacak reform hareketi ile toplumun rahatlayacağına ve Türkiye ile ilgili beslenen her türlü melanet senaryosunun iflas edeceğine şüpheniz olmasın…

Ali Saydam / Yeni Şafak Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat