Darbeci Kenan Evren güdümlü Halkçı Parti Başkanı Necdet Calp, 1. Köprü için “Sattırmam efendim, sattırmam!” diye ayak sürüse de Turgut Özal, ona zaman içinde, bütün dünyada uygulanan ‘özelleştirme’ ile devletin özel sektörle rekabet eden ticari işlerden çekilmesi sürecini bir güzel belletmişti…

Hatırlarım, lise yıllarımızda İstanbul’a yapılacak 1. Köprü’nün inşasına şiddetle karşı çıkıp “Zap Suyu’na köprü yapalım” sloganıyla yürüyüşlere katılırdık. Sonradan bizim aklımız başımıza geldi ama yapılan köprülere, yollara, tünellere, ülke yararına olan her bir projeye mutlaka muhalefet eden CHP zihniyetinin “İstemezük” tavrı da kendini arkaik bir şekilde muhafaza etti…

Türk Telekom’un özelleştirilmesine ayak direyen CHP, onun adına itiraz faaliyetini yürüten rahmetli Mümtaz Soysal Hoca ve bürokratik oligarşi, ülkenin milyarlarca dolar zarar etmesine neden olmuşlardı.

2 Temmuz 2005 tarihli Vatan gazetesindeki Gülümhan Gülten imzalı haberden okuyalım: “1994’te 30 milyar $ değer biçilen Telekom’un özelleştirilmesini durduran Prof. Soysal, son satışın iptali için yine dava açmaya hazırlanıyor.”

Bilindiği üzere Türk Telekom, bir hayli gecikilerek 2005 yılında 6,5 milyar dolara özelleştirilmiş, zarar da dudak uçuklatan seviyelere ulaşmıştı.

Aynı zihniyet, bu kez Kanal İstanbul için “İstemezük” diyor… Calp ruhu, sanki Ekrem İmamoğlu’nun bedeninde “Kanal İstanbul’u yaptırmam” sloganıyla canlanıyor…

Özleri itibarıyla sosyal faşistler olan, fakat sosyal demokrat geçinen bizimkiler, Ankara’daki Rus sefiri kadar olamadılar. Yazıklar olsun! Kanal İstanbul projesinin Türk hükümetinin meselesi ve Türkiye topraklarındaki bir ekonomi projesi olduğunu ifade eden Aleksey Yerhov, bakın ne demiş:

“Kanal İstanbul ile Montrö Sözleşmesi arasında elbette bir ilişki, karşılıklı bağlantı var; ancak bu doğrudan niteliğe sahip değil. Kanal İstanbul inşa edilirse bu, Montrö Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz, Boğaz’dan geçiş konusundaki yükümlülükler için getirdiği, kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz’de bulunan savaş gemilerinin toplam tonajına ve sözleşmede yer verilen daha birçok hususa ilişkin kısıtlamaları hiçbir şekilde değiştirmez. Yeni güzergâhlardan geçecek gemilere, buralardan geçiş konusunda yeni mali gereklilikler ve koşullar getirilir.”

Sayın Cumhurbaşkanı’nın dün grup toplantısında yaptığı açıklamalar ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Adil Karaismailoğlu’nun dünyanın ve Türkiye’nin denizyolları, bu yollar üzerinde yapılan ticarete ilişkin paylaştığı bilgiler son derece somut:

İstanbul Boğazı, keskin dönüşleri, dip akıntıları olan, yoğun trafikli ve yönetilmesi zor bir su yolu. Bugün 14 saat olan bekleme sürelerinin ileride 36-48 saatlere varması bekleniyor. Daha geçenlerde, yılda 19 bin geminin geçtiği Süveyş Kanalı’nın birkaç gün durması, dünya ekonomisini 90,6 milyar dolar zarara uğrattı.

Dünyadaki ticaret hacminin yüzde 90’ı deniz yoluyla karşılanıyor ve söz konusu hacmin 2030’da 35 milyar tona, 2050’de ise 95 milyar tona çıkacağı öngörülüyor. Bu da deniz yollarındaki yük hacminin çok büyük ölçüde artacağına işaret ediyor.

Öte yandan Afrika’da artan üretim ve tüketim nüfusunun etkisiyle oluşacak ‘Kuzey-Güney koridoru’ ile çok önemli bir ‘ticaret gölü’ hâline gelecek Karadeniz’deki tüm limanlar kapasitelerini artırıyorlar.

Tüm bu gelişmeler ışığında Kanal İstanbul, gemi geçişi için ‘ideal bir su yolu’ olarak projelendirilmiş. Yüzde 100 güvenli geçişin sağlanacağı, dünyanın en büyük projelerinden biri…

İstanbul Havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu, ticari limanlar, demiryolu bağlantıları, lojistik üstleri ve Kanal İstanbul’un da tamamlanmasıyla Türkiye, Lojistik Master Planı çerçevesinde İngiltere’den Çin’e uzanan orta koridorun kavşak noktası, dünyadaki en önemli ticari koridorlardan biri ve bölge ise Avrasya’nın merkezi hâline gelecek. Bu sayede de güçlü ve bağımsız ekonomimize katma değer sağlanacaktır.

İşte tüm bu nedenlerle CHP zihniyetinin Kanal İstanbul’a karşı çıkması son derece normaldir.

Yeni Şafak