Cumhurbaşkanımıza Açık Mektup
- GİRİŞ10.08.2022 11:20
- GÜNCELLEME10.08.2022 11:20
Sayın Cumhurbaşkanım,
Samimiyetine inandığımız, görüşlerine itimat ettiğimiz birçok insandan hep aynı dertleri duyuyor, hep aynı şikâyetleri okuyoruz. Yolunda gitmeyen yahut gönlümüze uymayan bir şeyler var. Esas gidişatın iyi olmadığı açıkça görülüyor.
Hayır, iktisadi sıkıntılardan, ekonomik sorunlardan bahsetmiyorum. Onlar bir şekilde düzelir inşallah.
Sözünü ettiğimiz, esas vaziyet/dert bambaşka.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Kazandıkça kaybedilen bir şeyler var. Seçimleri kazananlar, daha sonra kendilerini kaybediyor. Bir mevki yahut makama yükselenler, kısa sürede alçalıyor. Aylar, yıllar geçtiği halde randevu alınamayan bürokratlar, gereksiz koruma larla gezen sıradan kamu görevlileri.
İyilere, elbette hiçbir lafımız yok.
Olamaz. Devletin sunduğu imkânı, milletin verdiği yetkiyi kendi yapay güzel dünyasını inşa etmek için kullanan kim varsa, işte onadır sözümüz.
Hal böyle olunca: Milletimizde mücadele azmi her geçen gün düşüyor. Burukluk ve bıkkınlık birikiyor.
Kimilerini sevindiren bu gidişat, vatan ve millet sevdalılarını tedirgin ediyor, üzüyor. Bu gidişat, sadece ülkemizin değil, ümmetin de aleyhinedir.
Dostlukları tazelemek, kırgınlıkları onarmak, buruklukları gidermek, haksızlıkları düzeltmek sizleri daha da kıymetli yapacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Çalıştığınız kadrolarda, ehliyet ve liyakat aradınız, arıyorsunuz.
Tevazu ehli olunmasını tavsiye ediyorsunuz.
Kibir abidesine dönüşmüş insanlar istemiyorsunuz.
Tüm dikkat ve rikkatinize rağmen: Bazen işlerin değil, ilişkilerin belirleyici olmaya başladığı bir dönemdeyiz. Yetenek ve şahsiyet, göz ardı edildiği oluyor. Emek ve liyakat sahipleri yerine pazarlama profesyonelleri öne çıkabiliyor.
Büyüklerimiz bize şunu tavsiye ediyor: Kimsenin adamı olmayın.
Adam olun.
Tüm gayretimiz bu doğrultuda.
Bizler de naçizane bunu söylüyoruz: Adamını bulanlarla değil, adam olanlarla yürünmeli. Mevki ve makam sahiplerinin tüm gayretleri bu doğrultuda olmalı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sanki iki ayrı dünya var: Davanın yükünü omuzlayanlar ve yükünü tuttuktan sonra sessizce gidenler.
Neye mal olursa olsun: Adaletten ayrılamayız, ayrılmamalıyız. Adalet, hakkın yerine gelmesidir. Adil Düzen fikriyle büyümüş nesilleriz. Bu düzeni önce kendi içimizde, sonra çevremizde tesis etmeliyiz.
Kendini beğenmiş olana başka bir şeyi beğendirmek güçtür.
Güç zehirlenmesi, mideyi yıkamakla geçecek bir şey değildir. Kangrene sebep olan bu marazdan, bütün vücudu tamamen sarmadan, tez vakitte ayrılmak gerekir.
Şu gruba yahut bu kliğe değil, kendisini milletine ve devletine adamış insanları emanet bilmek icap eder. Onları kullanmak yahut kullandırmak olmaz. Ancak, sahip çıkmak, birlikte çalışmak.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Eser ve işleriyle öne çıkanları, korumak zorundayız. Ancak meziyet ve şahsiyet sahibi, tevazu ehli birçok ismin küstürüldüğüne, bir kenara itildiğine, hatta tasfiye edildiğine üzülerek şahitlik ediyoruz.
Kural değişmiyor: Dışardan yahut sonradan gelen yeteneksiz kimseler, her zaman daha değerli kabul ediliyor.
Bu durumda, soru da şu oluyor: Derdimize ve davamıza yabancı insanlar, bizi ne kadar anlayabilir?
Derdimiz, şartların değil, hakikatin insanı olmaktır. Biz, ‘dava’ derken bir partiyi yahut siyasi lideri değil, inancımızla birlikte, tüm milleti ve ümmeti kastediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Takdir edersiniz ki, sadece alkışlamak üzerine kurulu bir gidişatın parçası olamayız, olmamalıyız.
Yeri gelecek, savunacağız.
Yeri gelecek, itiraz edeceğiz.
Tekrar yaşanmasın diye yapılan hataları konuşup, gördüğümüz yetersizlikleri tartışmalıyız.
Muhatabını zayıf düşürme gayreti içinde olmayan, rencide etme amacı taşımayan hakkaniyetli tenkide hepimizin ihtiyacı var. Bize eksiklerimizi hatırlatan, samimi ve beklentisiz bir şekilde hatalarımızı söyleyen insanları ciddiye almalıyız.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bizimkisi, düşmanca bir tutumdan ziyade, dostça bir uyarı.
Her türlü menfaat duygusunun uzağında, millet ve memleket ekseninde kaleme alınmış bir mektup. Vesselam.
YENİ AKİT GAZETESİ
Yorumlar6